LONDRA - İngiltere Başbakanı David Cameron'ın Avrupa Birliği'nin (AB) karşı karşıya olduğu sığınmacı krizine ilişkin mesafeli duruşu, Bodrum'da 3 yaşındaki Aylan'ın fotoğrafının ardından oluşan kamuoyu baskısıyla yumuşama işaretleri gösteriyor. İngiltere "binlerce" sığınmacıya kapısını açmaya hazırlanıyor.

Başta Suriye olmak üzere savaş ve çatışma bölgelerinden kaçan binlerce göçmenin Avrupa'ya sığınmak istemesiyle büyüyen göçmen krizinin kısa zamanda insanlık trajedisine dönüşmesi İngiltere'de geniş yankılandı. Bodrum'da cesedi sahile vuran çocuğun görüntüleri, Suriye'deki savaşın korkunç yüzünü bir kez daha ortaya koyarken, kısa zamanda uluslararası toplumun tepkisini çekti. Sadece üç gün önce AB ülkelerinin "daha fazla göçmen almasının çözüm olmadığını" savunan Cameron, söz konusu fotoğrafın ardından yumuşama işareti vermek zorunda kaldı.

Dün Portekiz'in başkenti Lizbon'da yaptığı konuşmada, İngiltere'nin bu zamana kadar yaklaşık 5 bin Suriyeli sığınmacıyı ülkeye kabul ettiğini belirten Cameron'ın "Özellikle risk altındaki Suriyeli sığınmacılara yardım ederek, ayrı bir yeniden yerleştirme programını uygulamaya koyduk. Hafta içerisinde dediğim gibi, bu mevcut program kapsamında binlercesini daha kabul edeceğiz" ifadesini kullanması dikkati çekti.

İngiliz liderin hafta içinde, sığınmacıların AB üyesi ülkeler tarafından kabul edilmesinin çözüm olmayacağını belirten açıklamaları Avrupalı ortaklarının tepkisini çekmişti.

Örneğin Avusturya Başbakanı Werner Faymann, Avrupa'ya ulaşan sığınmacıların bölge ülkeleri genelinde adil bir şekilde dağılımında İngiltere'nin etkili bir rolü benimsememesi halinde, bunun İngiltere'nin AB'deki geleceğine ilişkin yürüttüğü müzakerelere engel oluşturabileceğine işaret etmişti. Faymann, "Kendi talep kategorileri bulunan İngilizler aklıma geldiğinde, biz neden onlar için bir şey yapalım diye düşünüyorum. Çünkü şu denmeli; dayanışma tek yönlü bir yol değil" ifadelerini kullanmıştı.

İngilitere'nin mevcut krize yönelik pozisyonunu eleştirenlerden, Almanya'daki Hristiyan Birlik Partilerinin (CDU/CSU) İçişleri Politikaları Sözcüsü Stephan Mayer de, kaçak göçmen konusunda İngiliz hükümetinin geri planda kalmayı tercih etmesinin İngiliz-Alman ikili ilişkilerine zarar verebileceğini, Cameron'ın AB'nin reforme edilmesi kapsamında yürüttüğü müzakerelerinin başarısızlıkla sonuçlanabileceği uyarısında bulunmuştu.

Cameron'ın partisinden ve muhalefetten duyarlılık çağrısı

Bodrum'da cansız bedeni sahile vuran üç yaşındaki Aylan'ın görüntülerinin İngiliz basınında geniş şekilde yer bulmasının ardından Başbakan Cameron'ın kendi liderliğindeki Muhafazakar Parti ve muhalefet vekillerinden İngiltere'nin sığınmacılara karşı daha kucaklayıcı olması yönünde çağrılar geldi.

Muhafazakar Partili milletvekili David Burrowes, ülkesinin "yüzlerce değil, binlerce sığınmacıyı" kabul etmesi gerektiğini vurgularken, bir diğer Muhafazakar Partili milletvekili Johnny Mercer de can yelekleriyle çocuklarını su üstünde tutmaya çalışan annelerin Birleşik Krallık'ın kendilerinin hoş karşılanmayacakları bir yer olduğunu düşünmemeleri gerektiğini söyledi. Yine Muhafazakar Parti üyelerinden Nadhim Zahawi ise minik Aylan'ın bedeninin sahile vurmuş fotoğrafından dolayı herkesin utanması gerektiğini belirterek, "Suriye'de başarısız olduk. Çok üzgünüm küçük melek. Huzur içinde uyu" ifadesini kullandı.

İngiliz hükümetini geçen yaz İsrail'in Gazze saldırılarına tepki göstermemekle eleştirerek, hükümetin Gazze politikalarından dolayı geçen yıl İngiltere Dışişleri Bakanlığının İnanç ve Toplumlardan Sorumlu Bakan Yardımcısı görevinden istifa eden Barones Sayeeda Warsi de, "İngiltere artık, Avrupa'ya, 'sırtınızdaki yükü alacağız' demeli" dedi.

İngiltere'de muhalefet sert tepki gösterdi

Mayıs ayındaki genel seçimle tek başına iktidarı elde eden Muhafazakar Parti'nin sığınmacılara yönelik temkinli politikaları, İngiltere'de muhalefet partileri tarafında da sert şekilde eleştirildi.

İskoç Ulusal Partisi (SNP) lideri ve İskoçya bölgesel hükümetinin Başbakanı Nicola Sturgeon, Londra yönetiminin gelişmelere yönelik, "gör ve geç" tavrından dolayı sinirli olduğunu belirterek, "Duruşunu değiştirmesi için David Cameron'a yalvarıyorum" demişti. Sturgeon, başlangıç olarak İskoçya'nın bin kadar sığınmacıya ev sahipliği yapacağını duyurmuştu.

Muhalefetteki İşçi Partisi'nin önümüzdeki hafta yapılacak olan liderlik seçiminde adaylar arasında yer alan, hükümetin Gölge İçişleri Bakanı Yvette Cooper da göçmen krizi konusunda İngiltere'nin, 10 bin sığınmacıya daha ev sahipliği yapabileceğini söylemişti. İşçi Partisi’nin liderliği için yarışan bir diğer aday Andy Burnham ise hükümetin "Bu insani krize yönelik kafasını kuma gömdüğü" değerlendirmesinde bulunmuştu.

Eski İçişleri Bakanı David Blunkett de, önümüzdeki 6 ay içinde İngiltere'nin 25 binden fazla sığınmacıyı içeri alması için hükümete çağrı yaparken, eski İngiltere Dışişleri Bakanı David Miliband, "İngiltere, ülkeye bir metro trenine sığacak kadar sığınmacı kabul etti" mesajıyla hükümetin politikalarını eleştirmişti.

İngiltere'de kamuoyu tepkisi çığ gibi büyüyor

Sığınmacılara yardım için halka yapılan çağrılar arasında ise göçmenleri kucaklayıcı öneriler yer alıyor. İngiltere'nin Bristol kentinin Belediye Başkanı George Ferguson, durumu yerinde olan kent sakinlerine, sığınmacılara evlerinde boş bir oda bulması için seslendi.

Britanya Müslüman Konseyi (MCB) Genel Sekreteri Shuja Shafi ise, İngiliz yetkililere ve ülkedeki Müslüman topluma yaptığı çağrıda, "İngiltere'deki tüm Müslüman dernekleri ile aileleri, İngiltere'ye gelen göçmenlere yardımcı olması için ellerinden geleni yapmaları çağrısında bulunuyorum" ifadelerini kullandı.

Katie Whyte isimli 36 yaşındaki İngiliz vatandaşının Bodrum'da çekilen fotoğraftan etkilenerek İngiliz Parlamentosu'nun internet sayfasında başlattığı, İngiliz hükümetine daha fazla sığınmacının ülkeye alınması için çağrıda bulunulan imza kampanyasına destek verenlerin sayısı ise 400 bini geçti.

Parlamentonun sayfasında yer alan ve sadece İngiliz vatandaşları ile İngiltere'de ikamet edenlerin destek verebildiği imza kampanyalarının 100 binden fazla kişi tarafından desteklenmesi halinde konunun parlamentonun gündemine taşınıp taşınamayacağı değerlendirmeye alınıyor.

Whyte'ın kampanyasını takiben, İngiltere genelinde sığınmacılar için çok sayıda başka kampanya başlatıldı. Birçok siyasinin de imza attığı kampanyalar on binlerce vatandaşın yoğun desteğini aldı.

Öte yandan İngiliz halkı, sosyal paylaşım siteleri üzerinden İngiliz yetkilileri "Sığınmacılar hoş gelsin" etiketleriyle mesaj bombardımanına tutmaya devam ediyor.

Cameron'dan geri adım

Göçmen krizine yönelik sessiz duruşunun birçok farklı platformda, uluslararası camiadan, çeşitli mevkilerden ve halktan da eleştirilmesi üzerine İngiltere Başbakanı David Cameron, geri adım atarak, İngiltere'nin "ahlaki sorumluluklarını yerine getireceğini" ve binlerce sığınmacıyı daha ülkeye kabul edeceklerini açıklamıştı.

Ancak Cameron, İngiltere'ye kabul edilecek kişilerin hali hazırda Avrupa'da bulunanlar arasından değil, sığınmacı kamplarında bulunan kişilerden olacağını söylemişti.

İngiltere'nin kaç sığınmacıyı içeriye alacağı ise halen belirsiz. David Cameron, buna ilişkin rakamın önümüzdeki hafta yapılacak görüşmelerde belirleneceğini bildirtmişti.

4 yılda 5 bin Suriyeli alındı

İngiltere, 2014 yılının başında Suriyeli mültecilere kapılarını açacağını duyurmuştu. İngiltere, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği ile yürüttüğü "Korunmasız Kişileri Yeniden Yerleştirme" programı çerçevesinde, özellikle şiddet ve işkence mağdurları ile tıbbi yardıma muhtaç kadın, çocuk ve yaşlı Suriyelilerin ülkeye girişine öncelik veriyor. İngiltere, bu program çerçevesinde Ocak 2014-Ağustos 2014 döneminde zor durumda ve savunmasız olan sadece 216 Suriye vatandaşını topraklarına kabul etti.

İngiltere İçişleri Bakanlığı ise yerleştirme programından bağımsız olarak Suriye krizinin başlangıcından bu yana yaklaşık 5 bin Suriyeli'nin İngiltere'ye iltica başvurusunun kabul edildiğini bildirmişti.

 İçişleri Bakanı Theresa May, 2014 yılının başında Suriyeli mültecilere kapılarını açacağını duyurmasına karşın bu yaz başında yaptığı bir açıklamada, Akdeniz'de kurtarılan kaçak göçmenlerin AB ülkeleri arasındaki eşit şekilde dağıtılması önerisine katılmadığını, bunun daha fazla kişiyi tehlike yolculuklara çıkmaya teşvik edeceğini savunmuştu.