BERLİN

Federal Alman Meclisi (Bundestag) Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) Cinayetlerini Araştırma Komisyonu Başkanı Clemens Binninger, 8’i Türk 10 kişiyi öldüren NSU terör örgütüyle ilgili cevap bekleyen sorular olduğunu belirterek, “NSU’nun sadece üç kişiden oluştuğuyla ilgili şüphelerimiz var” dedi.

Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) milletvekili Binninger, aşırı sağcı NSU terör örgütünün eylemlerini aydınlatmak amacıyla Federal Meclis’te kurulan ve geçen hafta ilk tanıklarını dinleyen araştırma komisyonunun çalışmaları hakkında AA muhabirinin sorularını yanıtladı.

Ülkede, 2000-2007 yıllarında 8 Türk, 1 Yunanlı ve 1 Alman polis memurunu öldüren NSU örgütü ile ilgili başsavcılık tarafından hazırlanan iddianamede, örgütün 3 kişiden oluştuğunun belirtildiğini hatırlatan Binninger, araştırma komisyonu üyelerinin buna kuşkuyla baktıklarını söyledi.

"27 suçun iki kişi tarafından işlenip işlenmediğiyle ilgili şüphelerimiz var"

Binninger, Federal Başsavcıdan farklı düşündüklerini ifade ederek, şunları kaydetti:

“NSU’nun sadece üç kişiden oluştuğuyla ilgili şüphelerimiz var. Gerçi Münih’te devam eden davada örgüte destek verdiği tahmin edilen kişiler de yargılanıyor ancak 11 yıla yayılan bir sürede işlenen 10 cinayet, 2 bombalı saldırı ve 15 banka soygunu olmak üzere toplam 27 suçun gerçekten de sadece iki kişi tarafından işlenip işlenmediğiyle ilgili şüphelerimiz var. Federal Başsavcı, soruşturmasının sonucunda bu suçların Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt tarafından işlendiği sonucuna vardığını söylüyor. Ancak biz belirli suçları, yeniden, çok daha ayrıntılı bir şekilde incelemek istiyoruz.”

Emniyet kökenli bir siyasetçi olan Binninger, NSU üyesi olmakla suçlanan Mundlos ve Böhnhardt’ın, 4 Kasım 2011’de banka soygununun ardından kiraladıkları karavanda ölü bulunmaları olayı ile örgütün bir diğer üyesi Beate Zschaepe’nin üçlünün yaşadıkları Zwickau kentindeki evi ateşe verdikten sonra kaçtığı günü, komisyon olarak kapsamlı şekilde yeniden araştırmak istediklerini bildirdi.

Polis cinayetinde esrar perdesi

NSU’nun bilinen son cinayeti olarak 2007'de Heilbronn kentinde polis memuru Michele Kiesewetter’in öldürülmesi olayında da soru işaretlerinin bulunduğuna işaret eden Binninger, bunun da meclis araştırma komisyonun üzerinde yoğunlaşacağı konulardan olduğunu dile getirdi.

Binninger, “Daha önceki 9 kurbanın bir kısmının Alman vatandaşlığı da vardı, ancak tamamı yabancı kökenliydi. Sonra birden iki polis hedef alınıyor. Ayrıca faillerin polis cinayetinde iki farklı silah kullanmaları ilginç. Demek ki failler 2007 yılındaki bu eylemle, daha önce Ceska silahıyla işlenen cinayetler serisinin ilişkilendirilmesini istemedi. Ayrıca ölen polis Thüringen eyaletinden, yani faillerin de geldiği eyaletten” şeklinde konuştu.

Türk işyerlerine bombalı saldırı

Türklerin yoğun olarak yaşadığı Köln kentindeki Keup caddesine 2004 yılında yapılan bombalı saldırıyı da komisyon olarak yeniden mercek altına alacaklarını söyleyen Binninger, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Geçen yasama döneminde Meclis’teki ilk araştırma komisyonunun çalışmaları sonucunda da söylemiştik: Faillerin görüldüğü video vardı, veri bankasında doğru bir sorgulama yapılsaydı Mundlos ve Böhnhardt’a ulaşılabilirdi. Ayrıca iç istihbarat servisi Anayasa Koruma Teşkilatı’nın şiddet eğilimi olan aşırı sağcılara ilişkin dosyası da vardı. Faillerle ilgili çok sayıda işaret vardı.”

"Bilen bir muhbir yok muydu?"

NSU terör örgütü üyelerinin yakın çevrelerinde iç istihbarat teşkilatının haber elemanları olmasına rağmen cinayetlerin arkasında NSU’nun olduğunun ilk kez 2011 yılında ortaya çıkması kamuoyunda kuşkulara yol açmıştı.

Binninger, araştırma komisyonunun muhbirlerle ilgili tartışmaları da ele alacağını belirterek, şunları kaydetti:

“Muhbirler, aşırı sağcı çevrelerde para karşılığında yetkililere bilgi veren kişilerdir. Gerçekten de en azından üçlünün nerede ikamet ettiklerini bilen bir muhbir yok muydu? Ben işlenen suçların sadece küçük bir grup tarafından bilindiğini düşünüyorum. Aksi takdirde ortaya çıkma tehlikesi olurdu. Ama bunlar arasında muhbir var mıydı, yok muydu, işte bunu bilmiyorum. Ancak şunu söylemeliyim: Bir tek muhbirin bile bu üçlünün 11 yıl boyunca nerede yaşadıklarını bilmiyor olmasından büyük şüphe duyuyorum. Çünkü bu süre boyunca gerçek isimlerini kullanmadılar ama gizlenmeden yaşadılar. Tatillere gidip, tatil dostlukları kurdular. İşte bunları araştırmak istiyoruz.”

“En az 120 kişilik bir şebeke"

Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi’nde 2013 yılından bu yana devam eden davada, NSU’nun kurucularından olduğu belirtilen Beate Zschaepe ile örgüte destek veren iki kişi tutuklu olarak yargılanıyor.

Irkçı cinayetlerde hayatını kaybedenlerin aileleri, mahkeme sürecinde bugüne kadar birçok soruya yanıt alınamamış olmasına tepkili. Hem aileler hem avukatları bu suçların sadece üç kişi tarafından işlenmiş olunamayacağı görüşünde.

Uzmanlar da NSU üçlüsünün çevresinde en az 120 kişilik bir aşırı sağcı şebeke olduğunu düşünüyor. Aileler, NSU ile güvenlik birimlerindeki bazı yetkililer arasında olası bağların da araştırılarak gün ışığına çıkartılmasını istiyor.

Tanıkların şüpheli ölümleri

Binninger, NSU terör örgütü konusunda tanıklık yapabilecek aşırı sağ çevrelerden 5 kişinin şüpheli ölümleri konusunda ise temkinli konuştu.

Polis memuru Kiesewetter cinayetiyle ilgili tanıklık yapabilecek Sascha W.'nin 8 Şubat 2016’da evinde ölü bulunması ve intihar ettiğinin öne sürülmesi konusunda henüz ayrıntılı bilgiye sahip olmadıklarını dile getiren Binninger, “Hepimize daha henüz ne olduğunu bilmeden spekülasyon yapmamayı, temkinli olmayı öneriyorum. Gayet tabi ki tuhaf bir durum ancak somut bilgiye sahip değilim ve spekülasyon yapmak istemem. Bu, ciddiyetle örtüşmez" diye konuştu.