ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, farklı inanç ve topluluklara dair "nefret"in "sonradan öğretilen ve nesilden nesile geçen bir şey" olduğunu belirterek, birbirine karşı daha iyi anlayış geliştirmenin yeterli olmayıp karşılıklı saygıyı güçlendirmek, özgürlüğün altını çizmek ve "barış, refah, insanlar ve gezegenin geleceği" konusunda ortaklıklar oluşturmak gerektiğini söyledi.
Kerry, Ramazan ayı dolayısıyla ABD Dışişleri Bakanlığı'nda iftar verdi. Türkiye'nin Washington Büyükelçisi Namık Tan ile bazı Türk toplumu temsilcilerinin de katıldığı iftarda, Obama yönetimi yetkilileri, Washington'daki başta Müslüman ülkelerden olmak üzere yabancı misyon şefleri, dini liderler, sivil toplum temsilcileri ve Kongre üyeleri de hazır bulundu.
Konuşmasına "Selamun Aleyküm" diyerek başlayan Kerry, bu ay Müslüman dünyasının en kutsal ayını kutladıklarını hatırlatarak, bu dönemin dua ve barışçıl düşünceler, merhamet ve hayır ayı olduğunu kaydetti.
"Dolayısıyla, sizlerin, ABD'deki milyonlarca Müslüman'ın ve dünya genelindeki Müslümanların ramazanı kutlu olsun" diyen Kerry, bu sözleri söylerken "Ramazan-ı Kerim" ifadesini kullandı.
Kerry, ABD'de dini özgürlüğün ilk savunucularından biri olan ülkenin kurucu babalarından Benjamin Franklin'in, "Constantinople'deki (İstanbul) bir müftü bile, bize Müslümanlık konusunda vaaz vermek için misyoner gönderirse, kendi ibadet hizmeti için bir minber bulacaktır" sözünden alıntı yaptı ve bireylerin dini görevleri için kürsü bulabilmesi ve açık ve özgürce ibadetini ifşa edebilmesinin Amerika'nın ana değeri olduğunu kaydetti.

"4 konuda ortaklık gerekli; barış, refah, insanlar ve gezegenin geleceği"

Amerikan tarihinde de her zaman her şeyin doğru yapılmadığını, tarih boyunca dini farklılıklardan kaynaklanan ayrılıklarla mücadele ettiklerini dile getiren Kerry, "Ama bugün gururla söyleyebilirim ki, hiçbir yer, burası kadar, özgürce ibadet edebilmeleri için birbirinden farklı topluluklara ve insanlara kucak açmadı. Bugün Amerika'nın dini topluluklarının çeşitliliği ve yurtseverliği, hepimizin gücünün kaynağı ve ibadet özgürlüğü paylaştığımız geleneğin güçlü bir hatırlatıcısı; çokluktan gelen teklik. Birçok inançtan, birlikte tek bir ortak ülke için ayaktayız" dedi.
ABD olarak inançları ile kaderlerinin birbirine bağlı olduğunu ifade eden Kerry, bu nedenle birbirine karşı daha iyi anlayış geliştirmekten bahsetmenin yeterli olmadığını, bunun yanında karşılıklı saygıyı güçlendirmek ve özgürlüğün altını çizmek gerektiğini dile getirdi.
Kerry, bu noktada, herkesin birbirine karşı olan yükümlülüğünü yerine getirmesi için, "barış, refah, insanlar ve gezegenin geleceği" olmak üzere 4 konudaki ortaklığın kritik önemde olduğuna dikkati çekti.
Bu ortaklıklardan bahseden Kerry, "hemen her kutsal kitabın Tanrı'nın yarattıklarına saygıyı talep ettiğini ve Tanrı'nın ilk yaratımını korumayı ve sürdürmeyi bir göreve dönüştürdüğünü" anımsatarak, bu noktada iklim değişikliğine karşı önlemlerin önemine işaret etti.
Tüm din ve felfeselerin barıştan söz ettiğini belirten Kerry, Ortadoğu ziyaretini anımsatarak, bölgede İsrail ile Filistinliler, Sünni ile Şiiler, diğer birçok azınlıklar arasında kalıcı barış ihtiyacına vurgu yaptı.
Kerry, refahın önemine dikkati çekerek, "Tahrir Meydanı, Tunus'ta sokak satıcısı, bunlar dini motivasyonlu devrimler değildi. Onlar, hükümetlerin, ihtiyaçlarına karşılık vermedeki yetersizliklerinden yılmış bireylerin saygı ve fırsat talepleriydi" dedi. Bu nüfusların haysiyet ve fırsat taleplerine cevap vermek için yeni ve yaratıcı ortaklıklar gerektiğini belirten Kerry, bunun hükümetlerin ötesine geçmesi ve iş adamları ve sivil topluma uzanması gerektiğini anlattı.
İnsanlar arasındaki ortaklıklara gelince de, bakanlık olarak, dünya genelinde dini topluluklarla temasları artırmak için ilk kez inanç bazlı ofis kurduklarını belirten Kerry, "Bu çabaları önümüzdeki günlerce daha çok duyacaksınız" dedi.

"Bir imam, bir hamam, bir rahip" hikayesi...

Kerry, konuşmasının sonunda bir hikaye anlatmaya başlayarak, şöyle devam etti:
"Hikaye, bir Yunan Ortodoks rahip, bir imam ve bir hahamdan oluşuyor. Biliyorum şimdi kulağınıza, kötü bir şakaya başlayacakmışım gibi geliyor ama bu gerçek bir hikaye. Massachusetts'teki Quincy kentinde 1990'larda, Müslüman toplumu İslam merkezi inşa etmek için alan bakıyordu, cami değil İslam merkezi. Kentin yakınlarında büyük bir parsel buldular. Ama çevre sakinleri planı duydular ve New York ve diğer yerlerde yaşandığı gibi, cami inşa edilmesini önlemeye çalıştılar.
New England İslam Merkezi Başkanı Dr. Eşref, umudunu kaybetmek üzereydi, gerçekten bırakmak üzereydi. Herkesi çağırdı ve konuştu. Sonra birden bire, hiç talep gelmeden, diğer bir şehirdeki bir adamdan telefon aldı ve o adam 'Dr. Eşref, cami, okul ve merkez inşa etmek için araziye ihtiyacınız olduğunu duydum. Buraya gelip merkezinizi inşa etmenizden mutluluk duyarız. Sizi memnuniyetle karşılıyoruz' dedi.
Sonunda temel atmaya geldiklerinde, üç adam kürekleri birlikte tutup, toprağa daldırdı: bir haham, bir Ortodoks rahip ve bir imam. Bugün, o merkez gururla duruyor ve bu gece Dr. Eşref'in yeğeni de aramızda. Dr. Eşref (ABD Dışişleri Bakanlığının Müslüman Toplumlar Özel Temsilcisi ) Farah Pandith'in amcasıydı. Ortak insanlığımızın bizden talebidir bu. Kendi inançlarımızdan konuştuğumuz zaman, bu sadece bizim Tanrı ile aramızdaki bireysel ilişkiden ibaret değil, bu aynı zamanda bizim diğer insanlarla bireysel ilişkilerimiz hakkındadır".
İki yaşındaki çocukların, belki brokoliden veya başka bir şeyden nefret etse dahi diğer çocuklardan ve insanlardan nefret etmediğine işaret eden Kerry, "Onlar nefreti öğreniyorlar. Bu öğretilen bir şey. Bu nesilden nesile geçen bir şey" dedi.
Kerry, konuşmasını "Ramazan mübarek olsun (Ramadan Mubarak)" diyerek tamamladı.