Dünya nüfusumuzu kaldıramıyor.

Canım Türkiye’m de…

Amipler gibi bölünüyor, çoğaldıkça çoğalıyoruz.

Kalabalık yaşamak, insanın doğasında var.

Yeme üreme dürtüsü tavan yapmış.

Yemek hiç bu kadar tatlı, çoğalma dürtüsü hiç bu denli dayanılmaz gelmemişti. (Ben bile mesleği tam bırakayım artık demişken bu yıl dünya kadar restoran yaptım- Arz Talep))

‘Suyu ısıt hanım geliyorum’ denen günlerde ki gibi iptidai.

‘Kafam bozuk zaten gel bakiim yanıma’ kadar primitif.

No tütün alkol, bahçelere masa yasak koyan zihniyet, çimlerde aleni sevişen çiftleri gözardı etmekte. (Tabii ki aşk çok keyifli bir kimya ama toplumsal farkındalığı hiçe sayıp otobüslere kadar inen vakalar, bizi batılılaştırmııyor. Sadece bir iki rahatlığımız ile batılı olma fikri, her yerine dövme piercing yaptırmak kadar dar paslaşmalar.) Diğerleri niye yasak yiyor peki? Kamu spotlarında ‘ihbar edin’ show mu? Ot kokusu yaşadığım yerde bile ayyuka .... 

Kim kimi sallıyor, kim kime tahakkum etmekte? 

Tabii bu yaman çelişki tarihi kemirir durur biliyorum. 

Ama insanı insan yapan da toplu halde yaşamanın sevgi-saygınlığı değil midir?

Neden buralardayım? Yine konuyu dağıttım.

Önce bir iki anektot;

Taksim’de yürürken telefonda konuşuyor, bir yandan da Arap Yarımadası’nda mıyım diye önüme çıkan bu tür grupları aşmaktayım. Sarı minübüslere atma çabam dakikayla kalkmakta olana atlayarak son buldu. İkili koltukları zorla benimle üçleten muavin, manevi bir baskıyla zat_ı alimi içeri atıp devaaam et dedi.

Düştüm düşecem, gerim dar bile olsa buraya ilişmek onurumu kırmadı değil. Havada pinpon topu gibi giden gelen, keyifle gezinen arapça kelimelerle, telefonu hala kulağımda tuttuğumu sezdim. Ve ‘Ben galiba arap dolmuşuna bindim seni arayacağım sonra’ deyip kapattım. Etrafa baktığımda bana bakan kara lekeler gördüm. Aklımın bana ettiği oyunu saliseyle attım. Anlık doğaçlamalarıma bayılıyorum. Şaşırtmaya hele oooofff…

‘ Şöför bey Dubai ne kadar’ dedim.

İstanbul artık bu doğaçlamalara alışık!

‘Abla Dubai’ye gitmez Aksaray’a kadar’ dedi.

Keyfim kaçtı, alışılmadık birşey yapmamış olmak bu sürecin epeyi önce başladığını ve yadırganmadığıydı. Kabullenmişiz yani. Hergün çoğalmakta olup toplu taşımaların önünde maaile oturan bu insanları bağrımıza basmış ve de koltuğun ucuna ilişmeyi yadsımamışız… Yazık!

Önümde oturana çıkardığım parayı şöföre uzatmasını söylerken, 

 ‘Pardon Türkçe biliyor musunuz?’ dedim.

Nüktemin arkasından olması gereken buydu;

***

Başka bir gün yine dolmuştayım bu kez Taksim’e giden. Yolda polisler çevirdi. Şöyle içeri bakıp;

‘ Ooooo  hepiniz Türksünüz, çoktandır buna rastlamamıştım.’ 

Gülüşmeler oldu, ben içimden nasıl yani eğlenecek bir durum mu bu nidalarımda iken.

Gülerim ağlanacak halime!

***

Teşvikiye’de pazar dolmuş bekliyorum. Şık şık üç beş hanım da önümde. Epeyi bekledikten sonra birisi 4 kişi taksi tutalım dedi ve bir taksi çevirdik. Binmeye başladık. Taksici, birbirinizi tanıyor musunuz diye sordu. Yok dedik, dolmuş gelmedi de…

Taksici inin almam dedi. Yok daha neler deyip şok ve rezil bir ruh haliyle indik. Mor olan diğer iki şık bayana elimi uzattım ‘Ben Sevgül memnun oldum.’ ‘Tanışıp öyle binelim bari’ deyince gülüşler patladı. Serbest piyasayı yiyim ben. Geçirebildiği Arapları tercih etmek ha yuhh

***

Başka birgün iki bayan arkadaşımla süslenip püslenip Kuruçeşme’de ünlü, şık bir cafeye gittik. Kalabalıktı mekan.

Boşalan masaya, Arap grup daha kalabalık deyip onları oturttular.

***

Mağazada sıradayken  dolu çantayla arkama girip bekleyen arapça konuşan biri varsa vazgeçiyorum çünkü onlara öncelik tanıyan onlarca kasa görevlisine çattım. Kavga etmekten de herkes gibi yoruldum.

İşte bu!

Çoğalmanın zamanı değil!

Kedi köpekleri sahiplendirirken, kısırlaştırma isteniyorsa, insanlar da artık buna uymalı. 

Dünyaya gelmişiz madem, aşkı doya doya yaşamak;  Evvvet!

Ama çoğalmayın artık. Ne yer kaldı, ne kaynak.

Başlıktaki gibi bir gün yoksa da, ben koydum. Nasılsa her gün bir gün kutlanıyor. Deliler günü bile varsa bu neden olmasın. Toplu vazektomi! Toplu kısırlaştırma! 

İkinci bir emre kadar !

Ha bilmeyen varsa,

Vazektomi, erkeğin tohum kanallarının ameliyatla bağlanmasıdır. Uygulandıktan sonra erkek artık gebe bırakamaz. Yani  çocuk sahibi olmayı engelleyen işlemdir. AMMAAA

Tohum kanallarının bağlanması, erkeğin görünümünde, cinsel arzu ve yeterliliğinde, cinsel doyumunda hiçbir değişiklik yapmaz, bütün bu olaylar eskisi gibi devam eder.

Ortaya karışık yaptım. Biraz acımasız gibi geldi di mi? Ama dünya yok oluyor bitirdik elbirliğiyle. 

Ya da kedi köpekleri de kısırlaştırmayın onlar da canlı istedikleri kadar doğursunlar.

Sonra hep birlikte geberelim.