Bugün Dünya Kadınlar Günü.

Dünyada bu münasebetle pek çok yerde her yıl olduğu gibi toplantılar gösteriler yapılacak, paneller programlar düzenlenecek. Kadın hakları ve kazanımları anlatılacak ve acı, elem ve utanç dolu örnekler de sergilenecek.

Her yıl kadın odaklı kutlanan bu gün için, Dünya Kadınlar Günü için nedense, Amerika’da New York’ta bir fabrikada yapılan grev esnasında, 8 Mart 1857 günü 129 kadın işçinin can verdiği hazin bir gün seçilmiş.

Geçen hafta Dünya Kadınlar Günü için sokağa çıkan kadınlarımız çeşitli eylemlerde “eşitsizliğe ve her türlü erkek şiddetine HAYIR” diye sloganlar atmışlar. Nasıl atmasınlar? Geçen yıl 261, bu yılın Ocak ayında 29, Şubat ayında 30 kadın şiddet eylemleri ile katledilmiş. Bu yüksek rakamlar düşündürücü, düşündürücü olduğu kadar da üzücüdür. Zira ana ile cennetin özdeşleştirildiği yüce dinimiz yanında kadınların seçme ve seçilme hakları ve ardından erkekle eşit olarak sosyal ve ekonomik hayatta varlıkları, ülkemizde, bir çok Avrupa ülkesinden daha önce tanınmıştı.

Ülkemizde kadınların toplum içindeki eşit statüleri ve haklarını, daha Cumhuriyet’in ilk yıllarında 1926’da Medeni Kanunla güvence altına alınmasının ardından seçme ve seçilme hakkı da; belediye meclisleri için 1930, köy ihtiyar heyetleri için 1933, milletvekili seçimleri için de 1934 yıllarında tanınmıştı. Bu tarihlerde başta Fransa, İtalya, Romanya, Yugoslavya olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde kadınlar seçemiyor ve seçilemiyorlardı.

Aslında bu hakların tanınmadığı dönemlerde de Türk Kadınları hem aile içinde hem de çalışma hayatında ana olarak ve erkeğinin yanında her türlü iş ve işlerin peşinde olmuş, hatta yeri geldiğinde ellerinde silah kendilerini vatan müdafaasına adamışlardır. Tarihimizde Nene Hatun’dan Kara Fatmalara, Gördesli Makbule Hanımlara, Hafize Ninelere kadar daha nice kahraman kadınlarımızı sayabiliriz.

Bunlardan birinin öyküsünü de, Sakarya Savaşı’nın Yedek Subay Asteğmeni Gazi İhsan Bey’in oğlu Alptekin Müderrisoğlu; babasının anılarına da yer verdiği SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ GÜNLÜĞÜ isimli kitabında anlatıyor. Özet olarak sunuyorum.

Yaralı Teğmen Hulusi (Atak) Sakarya muharebe alanından at arabası ile demiryoluna trenle de Yahşihan’a nakledilmiş. Oradan da kağnı ile Keskin’e naklediliyordu.

Yaralı Teğmen Hulusi’yi Yahşihan’dan Keskin’e götüren kafile ağaçlık bir yerde mola vermişti.

Burası bir su başı, cepheye cephane ve yiyecek taşıyan diğer Kağnı Kollarının da konak yeriydi. Birçok yüklü kağnı ve katır ağaç altlarına çekilmiş, sürücü kadınlar hayvanları suluyordu.

Yaralı kafilesinin kağnıları ağaç gölgeleri altında, yürüyebilen yaralılarda çeşme başında toplanmışlar. Kimi ellerini yüzlerini yıkıyor, kimi de kağnıda kalan arkadaşlarına su taşıyordu.

Bu sırada duyulan hafif bir çığlıktan sonra kadınların ulaşım kolundaki kağnıların birinin önünde toplandıkları görüldü. Sürücülerden hamile bir kadın bir erkek çocuk doğurmuş.

Doğum yapan kadını yaralı kafilesine katıp Keskin Hastanesine göndermek istendi.

Yorgunluktan ve acıdan iyice kısılmış bu isteğe verilen yanıt herkesi şaşırtmıştı.. Doğum yapan kadın; “Cephedekiler silah, cephane bekliyor. Oraya cephane yetiştirmeliyim, geriye dönemem” dedi.

Teğmen Hulusi; Anadolu’nun bu soylu Kahraman Kadının cevabı karşısında bütün yaralıların yüzlerinin al al olduğunu gördü.

Hastaneye gidiyor olmaktan utanmışlar talihlerine kahretmişlerdi.

Değerli Okurlarım,

Nazım Hikmet de Kurtuluş Savaşımızın muhteşem destanı Kuvâyi Milliye’sinde de bu kahraman kadınlarımızı şöyle anlatır:

Kadınlar

Bizim kadınlarımız,

Korkunç ve mübarek elleri,

İnce küçük çeneleri, kocaman gözleriyle

Anamız, avradımız, yârimiz.

***

Kadınlar, bizim kadınlarımız

Şimdi, ayın altında

Kağnıların ve hartuçların peşinde,

Harman yerine kehribar başlıklı sap çeker gibi

Aynı yürek ferahlığı,

Aynı yorgun alışkanlık içindeydiler.

Ve onbeşlik şarapnelin çeliğinde

İnce boyunlu çocuklar uyuyordu.

Ve ayın altında kağnılar

Yürüyordu

Akşehir üstünden Afyon’a doğru.

Değerli Okurlarım,

İsimleri bilinen bilinmeyen, yağmurda kendi yamçısını ve çocuğunun örtüsünü şarapnellerin (top mermilerinin), hartuçların (top mermilerinin sevk barutları) üzerine örten bu kahramanları minnetle şükranla anıyorum. Mekanları cennet olsun.

Ve kadınlarımızın maruz kaldığı her türlü eşitsizlikleri ve erkek şiddetini hele cinayetleri, şiddetle kınıyorum lanetliyorum.

Bütün kadınlarımızın KADINLAR GÜNÜ kutlu olsun, kadınlarımıza her türlü şiddet ve cinayet son bulsun.