Paşalar toplanmıştı. Fevzi Çakmak Paşa saldırı planını açıklıyordu. İsmet Paşa saldırıya karşı çıkıyor, Yakup Şevki Paşa, milletin varını yoğunu zar gibi atmanın tarihçe cinayet sayılacağını söylüyordu.

Mustafa Kemal; Milletin varı yoğu bundan mı ibarettir Paşam?

Yakup Şevki; Evet!

Mustafa Kemal: O halde kesin sonucu bulunla almak zorundayız.

Kolordu komutanı Kemalettin Sami, geri teşkilatın düşmanı yirmi kilometreden fazla kovalayamayacağını söyler.

Mustafa Kemal: Bizim geri teşkilatımız düşmanı yirmi kilometreden fazla kovalayamaz mı?

Sami Bey: Hayır Paşam!

Mustafa Kemal: Demek düşmanı yirmi kilometrede içinde yok etmek zorundayız.

Paşaların muhalefeti üzerine Fevzi Paşa: “Mademki ordunun bana güveni yok, ben çekiliyorum’’ diyerek istifasını verir. Mustafa Kemal de Genelkurmay başkanı çekildiğine göre, kendisinin de komutanlık görevinde kalamayacağını bildirir.

Telaşa düşen İsmet Paşa: ‘Efendim bize fikrimizi sordunuz söyledik. Yoksa hepimiz emrinizdeyiz, ne yolda isterseniz öyle hareket ederiz’, der. Falih Rıfkı’nın değimi ile ikili arasında başta anlaşılan tertip amacına ulaşmış, Paşalar ikna edilmiştir.

Ancak İkna edilemeyenlerde vardı. Örneğin boşta olan İkinci Ordu komutanlığına önerilen Ali Fuat Paşa ’Ben cephe komutanlığı yaptım’ diyerek, Refet Paşa ise ’Önemli bir şey mi olacak? Sorusuna ‘Evet olacak’ dendiğinde ’Ben sanmıyorum, olacağı zaman düşünürüm’ diyerek görevi kabul etmemişti.

Mustafa Kemal Ankara’dan hareket edeceği günün akşamı yanındakilere ’Taarruz haberini alınca hesap ediniz. On beşinci gün İzmir’deyiz’ der. Yanındakiler hafifçe gülümserler.

Kürsüsünde Bursa’nın işgalinden beri serili olan kara örtü bulunan TBMM’de,  başını 2.Grubun çektiği ihtirasa dayalı muhalefetle uğraşılırken, Anadolu’da halk hummalı bir çalışma içindeydi. İhtiyaç fazlası raylar toplanıyor, demirciler, tesviyeciler ilkel delgi ve çekiçleri ile harıl harıl contalar, ray çivileri, kazma, balta, kürek imal ediyor, Toroslarda ‘Tahtacılar’ lokomotifler için son ağaçları deviriyor, eski gazyağı tenekelerinden mandaların ayaklarına nallar yapılıyordu. Toplanılan yatak döşeklerle sahra hastaneleri kurulmaya çalışılıyordu.

İhtiyar babalar ve analarla genç kadınlar, kağnı ve öküzden ibaret bir kutsal birleşim olan yaşam araçlarının başına geçerek malzemelerinin ilkelliğine rağmen ruhlarındaki çalışma isteği ve özveri hissiyle düşmanın binlerce otomobilden meydana gelmiş bir taşıma sistemi oluşturan teknik araçlarıyla yarışıyorlardı.

Her şey kelimenin tam manası ile yoktan var edilmişti.

Takvimler 26 Ağustosu gösteriyordu.

 ‘’Ağustos gecesinde mavi ışıklar iniyor tepelerden,

Lâcivert bir yelpaze gibi açılmış gökyüzü.

Gazi, çadırdan çıktı, arkasında paşalar,

Meşin kırbacı dizlerine vuruyor.

Şöyle bir yukarı kaldırdı başını:

Bayrağa gönül vermiş gibi yıldızlar...

Sonra heyecanla İsmet Paşa'ya soruyor:

- Erat hazır mı İsmet?

- Her şey tekmil, Paşam!

O bir ayna gibi bilirdi içimizi,

Gözlerinde yarınki şafaklardan izler.

Karanlıkta baktı, parıldıyor süngüler...

- Merhaba asker! Dedi,

Saflar önünden geçti;

Mehmetler "Yaşa, yaşa!" diyordu.

O altın saçlarını vermiş geceye

Şimdi her şeyi unutmuş,

Yalnız büyük bir aşkla

Afyon sırtlarına doğru

Haşmetle kartallar gibi süzülmek istiyordu.

Bir alev çağlayanı halinde

Akdeniz'e dökülmek istiyordu.

Topçularımız saat 4.30’da atışa başladılar; Düşman mevzileri çok sağlamdı. Bu mevzileri inceleyen bir İngiliz Kurmayının verdiği raporda, "Eğer Türkler, bu mevzileri dört, beş ayda işgal ederlerse, bir günde düşürdüklerini iddia edebilirler." deniliyordu. Fakat bu mevzileri ele geçirmek için üç dört ay değil, bir gün de değil, yalnız bir saat yetmişti.   

Alman toplarında, İngiliz yardalı mesafe ölçerler, Rus kollu dürbünler her devirden kalan tüfeklerle, elle işlenmiş kurşun ve bombalarda donatılmış Türk ordusu, Sömürgeci devletlerce donatılmış düşmanına amansız bir şekilde saldırıyordu. Öğleden sonra düşman, ateşten bir çember içine alınmıştı. Bir süre sonra piyadelerimiz, süngülerini taktı ve düşman mevzilerine girmek için saldırdılar. Son raddede süngülerin ışıltısı gökyüzünü aydınlatıyordu.

Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya Rabbi. 

Senin uğrunda ölen ordu, budur ya Rabbi.

Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın,

Galip et, çünkü bu son ordusudur İslâmın!”(Yahya Kemal)

’Başlarını ateşe, taşa ve çeliğe çarpa çarpa kan köpüren Türk kahramanlığının düşünen, arayan, bulan, gösteren, bazen bir Evet’i ile bir Hayır’ına vatan talihi bağlanan başıdır o! Akıp giden sular gibi boşanıp giden milli kederler böyle bir set bulursa durur. Bu milli kahraman denen adamdır. Dağın eteklerinde dövüşen halk ve tepenin üstündeki zafer yaratıcısı o sabah ikisi birbirine ne kadar layık idiler.’’

Süvarilerimiz ise düşman birliklerinin gerilerinde olmak üzere hareket ediyordu. Bazen piyade gibi, ateş savaşı yapıyor ama genellikle kılıçlarını çekerek dörtnala düşman safları içerisine giriyorlardı. Henüz savaşa girmemiş taze düşman tümenlerini görür görmez, süvarilerimiz asla sabır gösteremiyorlardı. Bunları durdurmaya imkân yoktu. Gerçekten, bu kahramanlık sayesinde geri çekilmek isteyen düşman birlikleri durmaya zorlanıyor o esnada yetişen piyadelerimiz ve topçularımız ile yok ediliyorlardı.

26/27 Ağustos günlerinde yani iki günde düşmanın Afyonkarahisar güneyinde 50 km ve doğusunda 20-30 kilometre uzunluğunda sağlamlaştırılmış cephesi düşürülmüştü.

30 Ağustosta Dumlupınar’da düşman ana kuvvetleri yok edildi.

Öyle beklenmedik bir taarruzdu ki; Yunan Afyon bölge komutanı karısı ve çocuğu ile çıktığı gezintide iken arabasında yakalanmıştı. Yunan 1.Kolordu Komutanı General Trikopis, 2.Kolordu Komutanı Dbenis, 1.Kolordu Erkan-ı Harbiye Reisi Miralay Nehremenemis, 2.Kolordu Erkan-ı Harbiye Reisi Vasbalokopoli, Kolordu levazım Reisi Miralay Tirbetlis, Onüçüncü fırka Komutanı Miralay Kapapipalis ile pek çok üs rütbeli subay ise savaş meydanında tutsak alınmıştı.

Kesin zafer ilk beş gün içinde alınmıştı.

Kazanılan zafer sonrası Başkomutan Büyük Millet Meclis tarafından çekilen telgraf ile şöyle kutlanıyordu:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Başkumandan Müşir Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'ne

’Türklüğe hâs, geniş ve yümnlü görüşünüz ve dâhiyâne kumandanız tahtında Türk ve islâm târîhine yeni ve mu‘azzam bir şeref ilâve ederek yeni bir baht ve devir açan ve milletlerin hür ve müstakil yaşamasını kendisine şi‘âr telakkî eyleyen Türkiye Büyük Millet Meclisi ordularının yıldırım sür‘atiyle Anadolumuz'un düşmandan tahlîsini te’mîn eden yüksek ve kat‘î zaferini zât-ı devletlerinin muhterem şahıslarında sürûr u fahr ile tebrik etmekle mübâhî ve bahtiyârız. Cenâb-ı Hak kahraman millî ordularımızı tevfîkât-ı sübhâniyesine dâima mazhar buyursun’’

Kahraman ordumuza yurdun her köşesinden telgraflarla teşekkür kutlamaları bildiriliyordu.

Samsunlular ise kahraman askerimize hediye edilmek üzere; 50.000 paketi subay heyetine,350.000 paketi erlerimize dağıtılmak üzere toplam 8.000.000 adet sigara gönderirler.

30 Ağustos Zaferi’nden sonra 1 Eylül 1922 günü orduya yayınladığı bildiride: ’’Bütün arkadaşlarımın Anadolu’da daha başka meydan savaşları verileceğini göz önüne alarak ilerlemesini ve herkesin zihinsel güçlerini ve kahramanlık ve vatanseverlik kaynaklarını yarışırcasına göstermeye devam etmesini isterim. Ordular! İlk hedefiniz Akdenizdir,  İleri’’ emrini veriyordu.

Bu eşsiz zaferi kazanarak Yurdumuzu yeniden Türk yurdu yapan, Türk milletini esaretten ve mutlak bir yok oluştan kurtaran, düşmanları denize dökmek kadar onlar ile işbirliği yapan, Anadolu’nun, Türklüğün karşısında yürüyen çürümüş gölge adamların Türk vatanından sürülmelerini sağlayan aziz şehitlerimiz ve gazilerimiz, Ruhlarınız şad olsun.

Türk Yurdu ve Türk milleti sizlere minnettardır.

ATAM;

Bu zaferlerle temellerini attığın Cumhuriyetimize

Bitip tükenmek bilmeyen saldırıları ile düşmanlıklarını devam ettiren dâhili ve harici bedbahtlara karşı senden aldığımız ruhla mücadeleye devam ediyoruz 

Rahat uyu, Çünkü bir kez daha biz kazanacağız.

Dr. Işık ÖZKEFELİ

ADD Samsun Şube Başkanı

Yararlanılan Kaynaklar

‘’Nutuk’’ Mustafa Kemal Atatürk

‘’Çankaya’’ Falih Rıfkı Atay

‘’Mustafa Kemalin Ordusunda Bir Alman Yüzbaşı’’ Hans Tröbst

‘’TBMM de Büyük Zafer’’ Yrd. Doç.Dr Ahmet Emin Yaman

‘’Belgelerle Mustafa Kemal Atatürk 1916-1922’’ Devlet Arşivleri Genel Md.

‘’İstiklal Harbi ile ilgili Telgraflar’’ Devlet Arşivleri Genel Md.

 Arif Hikmet PAR (Büyük arzu şiiri)

‘’Kurtuluş Savaşı(Askeri ve Siyasi Zaferler)’’Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı