KAYBOLMAKTA OLAN SOYDAŞLARIMIZ…

Musevî Türkler / Kırımçakların Günümüzdeki Durumları Dr. Öğr. Üyesi NESRİN GÜLLÜDAĞ Anlatıyor. 

GİRİŞ:

Kırımlı Musevîler’ olarak bilinen Kırımçaklar, târihte Kırım’ı vatan tutmuş ve bugün çoğunluğu Kırım’da yaşayan bir Türk boyudur. Adını Kırım Yarımadası’ndan alır. Kırım kelimesi, Arapçadaki ‘uhud-hendek’ kelimesinden türemiştir ve ‘müstahkem mevki’ anlamına gelmektedir. Kelimenin sonundaki ‘çak’ sözü, ‘bu civarda yaşayanlar’ anlamında kullanıldığından, ‘Kırımçak’ terimi, anlam itibarıyla; ‘Kırım sâkini, Kırımda oturur’ ifâdelerine karşılık kullanılmaktadır.

Resmî olarak Kırımçak terimine Rogatlik kolonisinin Kırımçak çiftçileri ve Karasubazar sâkinlerinin vergiden muaf tutulmaları ile ilgili olarak 18 Ağustos 1859 târihli bir emirnâmede tesâdüf olunur.

Kırımçakların târihî oluşum sürecinde, etnik yapısının temelleri konusunda farklı görüşler olmakla birlikte, Hazar Kağanlığı bakiyesi Türk grupları tarafından oluşturulduğu kanaati yaygındır. Kırımçaklar adlı kitabında Altınkaynak; Karaylar ve Kırımçaklar Kırım'ın yerleşik en eski halkları olduğunu, Hazar Kağanlığı'nın bakiyeleri olup, Musevilik inancında olduklarını, bu Musevilik inancının Karaylarda farklı, Kırımçaklarda farklı tezahür ettiğini, belirtir.

Dunlop, Koestler, Kutschera, gibi bazı yazarlar, Doğu Avrupa Yahudilerini Hazarlara bağlamaya çalışırlar. Hazarlar menşe itibariyle Türk olup, Orta Asya'dan geldikleri muhakkaktır. Hazar bölgesinde yapılan kazılar sonucunda, ortaya çıkan malzemeler arasında Orta Asya kökenli kılıçlar, baltalar vb. kültür malzemeleri bulunmuştur. Bu durum, Hazarların Karadeniz ile Hazar Denizi arasındaki bölgeye Orta Asya'dan geldiklerini ve onların Türk menşeli olmalarının gerekliliğini gösterir.

Araştırmacı Yazar Şaban Kuzgun'un Czortkover'in araştırmalarına dayandırarak yaptığı açıklamalara göre, bugün yaşayan Karayların kafatası ölçüleri, Hazarların kafatası ölçülerine uymaktadır. Doğu Avrupa Yahudilerinde ise böyle bir benzerlik tespit etmek, mümkün değildir. Bilindiği gibi antropolojik özellikler etnik bakımdan belirleyici bir unsurdur.

Hazarların hâkim sülalesi efsanevî Açina neslinden ve Göktürklerdendir. Kırımçaklar da kendilerini Türk soyundan gelmiş olarak kabul ettiklerinden Kırımçakları Hazar-Türk İmparatorluğu'nun canlı kalıntılarından kabul etmek gerekir.

Kırımçak toplumuna ait belgelerin, büyük bir kısmı savaşlarda kaybolmasına rağmen antik Kırımçak kitapları, eski dekorlar, âletler, giyecek eşyaları ve târihî değeri olan diğer nesneler St. Petersburg'da bulunur. Ancak şu ana kadar araştırmalar yapmak için kullanılmasına izin verilmemiştir. Kırımçak ve Karaimlere ait önemli yazı koleksiyonunun büyük bir grubu ise SSCB'de Po İvan müzesinde muhafaza edilmektedir. 20'ye yakın yazı ise Leningrad'da M. Y. Saltıkov-Şedrin adına Devlet Halk Kütüphanesi'nin el yazıları bölümündedir. İlgili kaynaklar üzerinde yeterli çalışma yapıldığı takdirde, konuyla ilgili pek çok gerçek de su yüzüne çıkacaktır. 

 

Oğuz Çetinoğlu: Önceki röportajımızda Kırım’da yaşayan Musevi soydaşlarımızın geçmiş dönemlerdeki dil meselelerini konuşmuştuk. Günümüzde Kırımçakların, Kırım Türkçesi ile bağları ne durumda?  

Dr. Öğretim Üyesi: Nesrin Güllüdağ: Genç kuşak birçok durumda Kırım Tatarları hakkında yanlış ve olumsuz bilgiye sahiptir. Gençler arasında Kırımçak dilini yayma çalışmaları ise öğrenim imkânlarının azlığı, gençlerin isteksizliği gibi sebeplerden dolayı başarılı olamamaktadır. Öte yandan Kırımçak gençlerinin Rusça öğrenme konusunda büyük bir istekleri vardı. Kendi dilleri hakkında sağlam bilgileri olmayan Kırımçak gençleri (Rusçaları genellikle bozuk olsa da) Rusça konuşmayı tercih ediyorlardı.

1959 sayımında sadece 189 Kırımçak, Kırım Tatarcasını anadilleri olarak belirttiler. Aslında o zamanlar bu insanların sayısının daha çok olması gerekirdi. Ancak dillerin adları konusundaki karışıklık ve Kırımçak etnik kimliği konusundaki muğlaklık, sayısal sonuçların farklı şekillerde verilmesine sebep olmuştur. 1959'da Tacikistan'da 5, Özbekistan'da 36 ve Kazakistan'da 2 Kırımçak vardı ve hepsi de ana dillerinin Tatarca olduğunu bildirdi.

Rebi'ye göre, 1989'da hâlâ yaklaşık olarak 500 Kırımçak, kendi dilini konuşabiliyordu. Polinsky, 1970'li yaşlarda büyük çapta hâlâ lisanı hatırlayanların varlığından bahseder. 19. yüzyılın yarısında, Kırım, Ukrayna ve Rusça dilleri önde olmak üzere, temel olarak Türkçe konuşuluyordu. Buna ek olarak, azınlıklar okur-yazar bir şekilde kendi topluluk lisanlarını da ayrı ayrı kullanırdı.

Çetinoğlu: Günümüzdeki durum nedir?

Dr. Güllüdağ: Günümüzde Kırım Tatar Türkçesi yeniden eğitim-öğretim, basın ve yayın dili hâline gelirken, Kırımçak ve Karay Türkçesi ise kaybolmak üzeredir. Kırımçakların büyük çoğunluğu, ana dilleri olan (bazı özel Musevî sözleriyle karışan) Kırım Tatarcasını tamamen kaybetmiş durumdadır. Etnik anlamda da varlık göstermeleri pek de mümkün olmayan Kırımçak dilini konuşanların sayısı çok azdır. Bu dilin hemen hemen yok olmak üzere olduğu söylenebilir.

Çetinoğlu: İbranice ile bağları nasıl? 

Dr. Güllüdağ: Eskiden Kırımçaklar Yahudi dilini biliyordu ve bu gün bile ihtiyarlardan bu dili anlayabilen hatta konuşabilenlere rastlamak mümkündür.

Çetinoğlu: Kırım’da yaşayan Kırımçaklar, gerek Kırım Türkleri ile gerekse Musa dinine mensup olan Karaimlerle nasıl iletişim kuruyorlar?

Dr. Güllüdağ: Kırımçaklar arasında Kırımçak ana dilinin, Kırım'daki diğer etnik gruplar, özellikle Kırım Tatarları ve Karaylar ile iletişim kurmadaki rolü ile ilgili bir belirsizlik vardır.

Kırımçaklar Aşkenazilerin kendilerinden daha kültürlü ve eğitimli olduklarını kabul ederler. Kırımçaklardan lise bitirmiş olanların sayısı bile 10'dan azdır. 1926 nüfus sayımında Kırımçakların sadece % 57,4'ü okuma yazma biliyordu. Aşkenazilerin kültürel etkisi kendini değişik yollarla gösterir. Kırımçakların diline de bazı sözcükler verdikleri gerçektir.

Çetinoğlu: Musevî inancı ile bağları konusunda neler söylemek istersiniz?

Dr. Güllüdağ: 20. yüzyılın başına kadar Kırımçak çocuklarının çok büyük bir kısmı sinagoglarda eğitildiler. Eğitim, İbranîcenin Kırımçak anadiline çevrilmesiyle oluyordu. İlk iki temel okul 1902 ve 1907'de sırasıyla Akmescit ve Karasubazar'da açıldı. Kırımçakların öğretmenleri Rusça eğitim verme konusunda zayıf oldukları için, Aşkenazi öğretmenlerden yardım aldılar.

Kırımçaklar cemiyetinin başkanı olan Devid Rebi İliç, akşam okulunda dört yıl Kırımçak dili okutmuştur. Kırımçak dilini hâlâ konuşan birkaç kişi bulunabilir, fakat ne yapılırsa yapılsın bu dil ölmüştür ve etnik grubun da ayrıca bir varlık göstermesi pek mümkün görünmemektedir. Kırımçaklar da hem İbranî yazısını okuyup hem de Kırımçak Türkçesini bilen bir kişidir. 78 yaşında ressam Devid Rebi adındaki Kırımçak, dil ve kültürünün yaşaması için gayret sarf etmektedir.

Çetinoğlu: Sovyetler Birliği yönetiminin Kırımçaklara bakış açısı nasıldı?

Dr. Güllüdağ: Sovyet hükümetinin böl, parçala ve yut ilkesine uygun olarak, bu Türk topluluğu da korkunç bir eritme siyasetine tâbi tutularak, ayrı yurt, ayrı dil, ayrı kimlik kazandırılmaya çalışılmıştır.

Kırımçakların geleneksel dilleri neredeyse yok oldu. Rus dili ve kültürü, aralarında gittikçe daha çok yaygınlaşıyor. Hatta genç Kırımçaklar kendilerini Rus olarak görüyorlar. Kırımçakların geleceği, Rus halkı ile bütünleşmeye doğru gidiyor.

Çetinoğlu: Kırımçakların kullandıkları alfabe hakkında bilgi lütfeder misiniz?

Dr. Güllüdağ: Kırım Türkleri 1920'lere kadar Arap alfabesini kullanırken, Kırımçak Türkleri eski İbranî el yazısını kullandılar.  Kırım Türkleri gibi Kırımçaklar da 1936'da Kiril alfabesini kabul etmek mecburiyetinde kaldılar. Bugün Sovyetler Birliği çatısı altında yaşayan Türk boylarının kullandığı Kiril alfabesinde uygulanan sistemin oluşturduğu karışıklık, uzun süre silinemeyecek derecededir. Kasıtlı olarak masa başında icat edilen alfabelerle Türk boyları arasında kopukluklar oluşturulmuştur. 1928 yılında Kırımçak dilini Latin harfleriyle yazma projesine göre bu alfabede herhangi bir şey çıkarılıp çıkarılmadığı bilinmemektedir. 1930'larda devrimden sonra açılan Kırımçak okulları, kulüpler ve diğer sosyal kurumlar gibi tekrar kapatıldı. Günümüzde Kırımçak dilini 1930'lu yıllara kadar doğan insanlar konuşabilmektedir. Bu da mevcut Kırımçakların % 15-20'sidir. Yani Kırımçak Türkçesi kaybolmaya yüz tutmuş dillerden biridir.

Çetinoğlu: Kırımçakların kökenleri hakkında hangi bilgiler var?

Dr. Güllüdağ: Kırımçakların kökenleri konusundaki farklı görüşleri şu şekilde özetlemek mümkündür:

Kırım'ın ilk Yahudi sakinleri Kiev'den göçmüşlerdir. Daha gerçekçi bir görünüşe göre ise Kırımçakların ataları, Romalıların Kudüs'ü fetihlerinden sonra (M.Ö. 63), Kırım'a göçmüşler ve çeşitli antik şehirlerde Yahudi kolonileri kurmuşlardır. Daha sonra Orta Çağda Doğu menşeli Yahudilere, Kafkasya'dan, Polonya'dan ve diğer Batı Avrupa ülkelerinden Yahudi toplulukları katılmışlardır.

İ. Kenesbay'a göre; Yahudiler M.S. 60 yıllarında Roma İmparatorluğu'nun idaresine girerler. Mabetleri M. S. 70 yılında Romalı kumandan Ti-tus tarafından yıkılınca, Yahudiler vatanlarını terk ederek, dünyanın her tarafına yayılırlar. Kırımçaklar da 2000 yıl kadar önce Kudüs'teki mabetleri düşmanlar tarafından yıkıldıktan sonra yeryüzüne dağılan Yahudilerin bir koludur. Diğer görüş ise, bunlar aslında Türk gruplarından biri olduğudur. Fakat mezkûr Yahudiler Kafkaslara ve Kırım'a göçünce onlarla olan kültürel alış veriş neticesinde Musevîliği kabul etmişler, Talmut'u mukaddes kitap saymışlardır. Bize göre her iki görüşte oldukça dayanaksızdır.

Çetinoğlu: Lütfeder misiniz?

Dr. Güllüdağ: S. Vaysenberg, Kırımçakların muhtelif menşeli eski Türk kavimlerinin, Kırım'a doğu ve batı ülkelerinden gelmiş, Yahudilerle kaynaşıp karışması sonucunda ortaya çıkmış bir halk olduğunu düşünür. Antropolojik veriler sâyesinde muayyen derecede Kırımçaklarla Hazarların bazı ilişkilerinden de söz edilebilir. Ancak, Kırımçak soyadlarının tahlili, onların Karaylara nispetle çok karışık etnik bir grup olduğunu gösterir.

Bir diğer kanaate göre ise; Kırımçaklar İtalya'dan 400 sene önce Kırım'a gelen ve Kırım Türkçesini benimseyen Yahudilerin torunlarıdır. Bir başka görüşe göre ise, Arap halifeleri ile İslam dini etrafa yayıldı. Yahudiler ve Hıristiyanlar ya Müslüman oldular ya da kaçıp gittiler. Kaçıp gelenlerin sığındığı yer ise Kırım idi. Bunlardan Kırımçaklar meydana geldi.

Çetinoğlu: Kırımçak kelimesinin etimolojik yapısı biliniyor mu?

Dr. Güllüdağ: Kırımçak, Yahudi Kırımlılar demektir. Onların da Ermeniler gibi ana dilleri Kırım Türkçesi oldu. Bu şartlar altında Hazar dağlılarının bir bölümü Yahudi oldu. Bunlardan Karaylar meydana geldi.

Akiner'e göre; Kırımçaklar 2. Dünya Savaşı'na kadar Kırım'da yaşayan Türk Yahudileridir. Asılları ve ne zaman Kırım'a yerleştikleri konusunda hiçbir şey bilinmemektedir, ancak Hazarların soyundan geldikleri düşünülmektedir.  Yahudi Kırımçakların fizikî yapısı Doğu Avrupa halklarına benzediği için, Doğu Avrupa'dan yüzyıllar önce Kırım'a gelip Türkleşmiş bir millet olarak kabul ediliyor. Karay ve Kırımçakların kan gruplarını araştıran S. Zaboltonıy, Karayların ve Kırımçakların kan gruplarının dağılımının Arap ve Yahudilerdekinden dikkati çekecek kadar farklı olduğunu tespit etmiştir. Zabolotnıy'a göre bunun esas sebeplerinden biri bu halkların gerçekten Türk unsuru ihtiva etmeleridir. Zaten, kan grupları hakkındaki veriler de bu ihtimale hiçbir şekilde aykırı gelmiyor.

Kırımçakların kökeni hakkında, 1944'te Ukraynalı etnolog A. P. Penomariov de verdiği târihî bilgilerde, Kırımçakların Türklerin küçük bir kolu olup Kırım topluluğuna ait olduğunu bildirir.

Kırımçakların Yahudilerden ayrı bir etnik grup olarak ortaya çıkması ortaçağa kadar gitmektedir. Bu oluşum 15. ve 16. yüzyılda yoğunlaşmasına rağmen, ancak 19. yüzyılda tamamlanmıştır. 14. ve 15. yüzyıllar arasında Kırım'daki Yahudi nüfusa, Doğu Avrupa ve İran gibi ülkelerden gelen önemli sayıda göçmen katılmıştır. Yeni gelenlerden bazıları Kırımçak halkıyla kaynaşmamıştır. Kırımçak kişi adlarının analizi birçok araştırmacının ilgisini, Kırımçakların etnografisi ile ilgili diğer konulardan daha fazla çekmiştir. Bu analiz, Kırımçakların ortaya çıkışının uzun zaman aldığını ve bu grubun farklı kökenlerden, farklı etnisitelerden oluştuğunu ortaya koymuştur. Bir diğer görüşe göre, Hazarların bazı torunları hâlâ Kuzey Kafkasya'da Kumuk ve Balkarlar ile yaşıyor olabilirler. Bu torunlar, Kırımçaklar ve dağ Yahudileri olarak bilinen Kırımlı Musevîlerdir.

Kırım'da yaşayan Kırımçaklar Musevî'dir. Zaten Yahudiler de Karay Türklerini ve Kırımçakları Yahudi kabul etmezler. 

Çetinoğlu: Etnisite meselesinde aidiyet kavramı da mühimdir. Kırımçıklar kendilerinin hangi millete mensup olduklarını söylüyorlar? 

Dr. Güllüdağ: Kırımçaklar da kendilerini Türk soyundan gelmiş olarak kabul ederler.

Çetinoğlu: Kırımçaklar hakkında en geniş kapsamlı çalışmaları gerçekleştiren derin ve engin bilgilere sâhip bir uzman olarak siz bu kabullenmeyi mantıklı buluyor musunuz? 

Dr. Güllüdağ: Bize göre ise; Kırımçaklar, Türk târihinde önemli bir yeri bulunan Hazarların torunları, onların mirasçıları ve devamıdır. Kırımçak kültürü, Türk kültürünün bir parçasıdır. Bu sebeple Türk dünyası Kırımçaklara gereken ilgiyi göstermelidir Onların kaybolmaya yüz tutmuş kültürlerini koruma altına almalıdır. 

Çetinoğlu: Nerede ne kadar Kırımçak yaşıyor? Bu konudaki bilgilere ulaşabildiniz mi?

Dr. Güllüdağ: 1970'te Semerkant'ta 44, Akmescit’de 504, Akyar’da 200'den az, Kerç’te 150 civarı, Feodosya'da 100 civarı Kırımçak yaşıyordu. Az sayıda Kırımçak ise Kırım'ın Yatla ve Djankoi gibi diğer kasabalarında yaşıyorlardı. Kırım dışında 200 Kırımçak, Abazya ve Sukhumi'de, 100 Kırımçak Novorossiisk'te yaşamaktaydı. Ayrıca az sayıda Kırımçak, Moskova ve Leningrad'da yaşamaktaydı.

1979 nüfus sayımına dayanan bazı çıkarımlara göre, 1000 Kırımçak Ukrayna'da, 200'ü Rusya'da, 200'ü Ermenistan'da ve 200'ü Özbekistan'da yaşamıştır. Daha sonraları ise bu sayı sürekli düşer. 1982'de Kırımçakların sayıları 2000 civarındaydı. Topluluğun geri kalanı hızlı bir şekilde Ruslar ve Ukraynalılarca asimile edilmiştir. 19. yüzyılın sonunda ve 20. yüzyılın başında İsrail'deki Kırımçakların âyinlerini, Sephardi âyinlerine adapte ettiler. 1981'e kadar Tel-Aviv'de bir tane Kırımçak sinagogu bulunuyordu. İsrail'de Kırımçak halkı diğer Musevîlerle karıştı ve ayrı bir topluluk oluşturamadılar. Amerika'ya göç edenler Aşkenazi Musevîlerince asimile edildi ve ayrı bir kimlik olarak tutunamadılar. 1989 sayımına göre sayıları 1559, bir diğer kaynağa göre, eski Sovyetler Birliği'nde 1400 kişi kendini Kırımçak olarak kabul eder. Bunun yüzde 34.9'u ana dilinin de Kırımçak dili olduğunu kabul etmekte, yüzde 30.2 Rusçayı iyi bildiğini söylemektedir.

Çetinoğlu: İlgilenenler için ulaşılması imkânsızlık ölçüsünde zor olan bilgiler verdiniz.  Çok teşekkür ederim. Sonuç yerine genel bir değerlendirme yapar mısınız?

Dr.Güllüdağ: Târihî seyir içinde farklı coğrafyalarda yaşama mücâdelesine devam eden Kırımçakların dillerinde de beraber yaşadıkları kültürlerin etkisi olmuştur. Kırımçaklar; bugün sayıları gittikçe azalan ve yok olmaya doğru giden bir Türk topluluğu hâline gelmiştir. Ancak, bu toplum, Türk milletinin bir parçasıdır ve kültür değerlerinin korunması gerekmektedir. Gerekli çalışmaların yapılarak, bir an evvel Kırımçak Türklerine ait olan dil yadigârlarının ortaya çıkarılıp, bu çileli insanların yok olmaya yüz tutan kültürel mirasının korunması, en büyük temennimizdir.


Yrd. Doç. Dr. NESRİN GÜLLÜDAĞ:

14 Ağustos 1967 târihinde Kırıkkale’de doğdu. 1988 yılında Hacettepe Üniversitesi’nden mezun oldu. Yüksek Lisansını Elazığ Üniversitesi’nde ‘Nogay Türkçesi Grameri’ başlıklı tezi ile tamamladı. 2005 yılında ‘Kırımçak Türkçesi Grameri’ başlıklı tezi ile doktor unvanını kazandı. 

Halen Kars Kafkas Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde Dr. Öğretim Üyesi olarak görev yapmaktadır. Yeni Türk Dili sahâsında uzmandır.