Doğu Akdeniz’deki gaz hidrat meselesine değinmeden önce özellikle bir konuya dikkatlerinizi çekmek istiyorum! Bakınız bir ülke için Toprak ne anlam ifade ediyorsa Hava Sahası ve Mavi Vatan olarak da ifade edilen Deniz Alanları da aynı anlamı ifade etmektedir. 

Doğu Akdeniz’de en öncelikli konu Türkiye ve KKTC’ye ait Deniz Yetki Alanları’nın tamamına uluslararası hukuk zemininde sahip çıkılmasıdır. Türkiye ve KKTC’ye ait Mavi Vatanlar Egemenlik, Güvenlik ve Beka meselesidir. 

Türkiye ve KKTC’ye ait Mavi Vatanlarda çeşitli zenginliklerin bulunması daha sonraki konudur! Enerji rezervleri bugün olup yarın bitecektir. Sınırlı kaynaklardır! Bir ülke için Egemenlik, Güvenlik ve Beka’sı sınırlı ve geçici zenginliklerden daha önce gelir.

Bu bağlamda son dönemde Doğu Akdeniz denilince sade vatandaşın aklına ilk önce petrol ve doğal gaz gelmeye başladı. Bunda medyanın bu yönde yapmasının da payı elbette son derece büyüktür!

ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezinin tahminlerine göre Kıbrıs, Lübnan, Suriye ve İsrail arasında kalan Levant Havzasında 3,45 trilyon metreküp doğalgaz ve 1,7 milyar varil petrol bulunduğunu iddia etmekte. Bu çerçevede ayrıca Kıbrıs Adası çevresinde 8 milyar varil petrol ile Heredot olarak adlandırılan Girit’in güney ve güneydoğusundaki alanda ise toplam 3,5 trilyon metreküplük doğalgaz bulunduğu yine iddia edilmekte.

Doğu Akdeniz’de petrol ve doğal gazın dışında gaz hidrat olarak nitelendirilen az bilinen geleceğin enerji rezervlerinin olduğu da uzun zamandan buyana düşük bir tonda zaman zaman gündeme getirilmektedir.

Peki, nedir bu gaz hidrat meselesi? Gaz hidratın mevcut doğal gazdan farkı nedir? Gaz hidratlar, düşük sıcaklık ve yüksek basınç altında, düşük moleküler ağırlıklı gazların, su molekülleri tarafından bir kafes yapısı içerisinde tutulmasıyla oluşan donmuş buza benzeyen, çoğunlukla beyaz renkli kırılgan kristalimsi oluşumlardır.

Gaz hidratları önemli kılan ise sıkı durun, sadece 1 m3‟ünde standart basınç ve sıcaklık koşullarında 164 m3 gibi yüksek bir oranda doğal gaz içermesi. Evet yanlış duymadınız 1 metreküp gaz hidratı 164 metreküp oranında doğal gaz içeriyor!

Kendi hacminden 164 kat daha büyük hacimdeki doğalgazı bünyesi içerisine hapsedebilme özelliğinden dolayı gaz hidratlar yakın geleceğin enerji kaynağı olarak da değerlendirilmektedir.

Gaz hidratları bu bağlamda geleceğin enerji kaynağı olarak gösterilmektedir. Gaz hidratlar kara ve çoğunluk deniz tabanında bulunan kristal yapıda, su molekülleri içine hapsolmuş metan, etan ve propan gibi hafif doğal gazlardan oluşan katılar olarak tarif edilmektedir.

Gaz hidratlar, 18. yüzyılın ilk çeyreğinde laboratuar ortamında tesadüfen keşfedilmiştir. Gaz hidratların doğada kendiliğinden oluşabildiği ise 1960’lı yıllarda Rusya’ nın Messoyakha bölgesindeki donmuş toprak (permafrost) alanlarından gaz hidrat çıkarılmasıyla anlaşılmıştır. Son 30 yılı aşkın süredir gaz hidratların denizel tortullarda da oluşabildiği bilinmektedir.

Doğu Akdeniz’de gaz hidrat ve gaz potansiyelini araştırmaya yönelik olarak projelerin 1993 yılında UNESCO’nun TTR programı dâhilinde başlatılmış olduğu belirtiliyor.

Fransa-Rusya ortaklığında ANAXIPROBE programı kapsamında Fransız, L‘’Atalante’’ ve Rus, ‘’Gelendzhik’’ Araştırma gemileri yine bunun yanında Fransa-Almanya ortaklığında MEDINAUT/MEDINETH programı kapsamında Fransız L‟Atalante‟ Araştırma Gemisi Doğu Akdeniz’de gaz ve gaz hidrat araştırmaları yapmışlar! 

2003 yılında ise Fransız denizaltısı ‘’Nautile‟ Akdeniz‟in derin sularına indirilerek gaz hidrat ve gaz potansiyel rezervlerine ilişkin olarak çeşitli alanlarında araştırmalar yapılmış. Doğu Akdeniz’de yapılan söz konusu araştırmalar sonucunda 100‟e yakın çamur volkanı(potansiyel alanlar) tespit edilerek haritalandırılmış.

Batılı ülkelerin özellikle soğuk savaş sonrasında Doğu Akdeniz’e ve Kıbrıs Ada’sına olan yakın ilgileri görüldüğü üzere karakaş ve kara gözlerimize değilmiş! Bu bağlamda Güney Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne 1 Mayıs 2004 tarihinde üye olarak kabul edilmesini de yine bu çerçevede değerlendirmemiz gerekmektedir!

Bazı Batılı ülkeler Ortadoğu ile Doğu Akdeniz’deki çıkar ve menfaatlerini korumanın peşindeler. Petrolün, doğal gazın ve gaz hidratların çıkar ve menfaatlerinin peşinde adamlar. Mesele bu kadar açık ve net!

Türk tarafı(Türkiye ve KKTC) Doğu Akdeniz’de Libya anlaşması sonrasında elini son derece güçlendirmiş oldu. Türk tarafı hatırlanacağı üzere konuyla ilgili olarak ilk günden itibaren zenginlikleri bölge ülkeleri ile istişare ederek paylaşılması gerektiği düşüncesini savunmakta ve bugüne kadar da bu yönde çok sayıdaki önerilerini devamlı suretle kamuoyu aracılığı ile gündeme taşımıştır! 

Anlaşılan o ki önümüzdeki süreçte sadece Doğu Akdeniz’de değil Ege ve Karadeniz’de de gaz hidrat rezervleri ile ilgili önemli gelişmeler yaşanabilir.! Önemli olan bu rezervleri çıkartabilmek ve bu çerçevede gaz üretimine yönelik bir takım yatırımların yapılmasını organize edebilmek gerekecek. Yukarıda da kısaca izah etmeye çalıştığım üzere gaz hidrat konusu yeni sayılabilecek bir mesele. 

Bu bağlamda Türk tarafı olarak zaman kaybetmeden dünyada gaz hidratlardan doğal gaz üretimine yönelik üretim ve test aşamasına geçmiş ülkelerle takın işbirliği içerisine girilmelidir.  

Gaz hidratlar konusunda uzmanlık ve bilgi birikimleri bulunan ülkelerin deneyim ve tecrübelerinden yararlanılarak Türk tarafının bu alanda ilerlemesine yönelik adımlar geciktirilmeden atılması gerektiğini düşünüyorum. Japonya’nın bu anlamda çok ciddi araştırma ve yatırımları olduğu biliniyor. 

Sonuç itibarı ile her ne kadar da Türkiye ve KKTC’ye ait Mavi Vatanlarda en öncelikli konu egemenlik, güvenlik ve beka olsa da, enerji rezervleri ve bu bağlamda petrol, doğal gaz ile bunun yanında gaz hidrat konusunda da gözümüzü açarak daha bilinçli hareket etmemiz gerekiyor.

Tek kutuplu Atlantik dünya düzeninin yerini çok kutuplu Asya ağırlıklı yenidünya düzeni dönemine doğru hızla ilerliyoruz. Dünyada son dönemde yaşanan hızlı değişimleri de göz ardı etmeden akılcı işbirlikleri ile doğru adımlar atılması gereken son derece hassas bir dönemden geçtiğimizi göz ardı etmeden bu sorumluluk bilinci ile hareket edilmesi gerektiğini özellikle son söz olarak altını çizmek isterim…