Eğitimde uluslararası değerlendirmeler açıklandıkça “dindar ve kindar nesil yetiştirme projesinin” sonuçlarını üzülerek görüyoruz. OECD’nin üç yılda bir yayınladığı PISA 2015 sonuçlarına göre, 15 yaş düzeyinde öğrencilerin katıldığı programda Türkiye’nin matematik, fen bilimleri ve okumada 35 OECD üyesi arasında PISA 2012’ye göre ortalama 7 sıra düşerek sondan ikinci olması yüzümüze tokat gibi vurdu. 2012 sonuçlarına göre, öğrencilerimizin ortalama puanları 2012’ye göre bilimde 38, okumada 47, matematikte ise 28 puan düşmüş.
Türkiye, 72 ülkeden 15 yaş düzeyinde 540 bin öğrencinin katıldığı programda büyük puan kaybetti. En çok kayıp da 9 sırayla okuma ve fen bilimlerinde yaşandı. Yaklaşık 50 puanlık erozyona uğradı. Üç alanda da 35 OECD ülkesi arasında sondan ikinci oldu. (1)
Türkiye’den 187 okuldan 5 bin 895 öğrencinin katıldığı PISA’da tüm alanlarda büyük puanlar kaybedildi. Önemli sıra kayıpları yaşandı. Matematikte PISA 2012’de 448 puanla 44’üncü olurken, 2015’te 420 ile 49’unculuğa geriledi. Fen bilimleri ve okumada da 9 sıra düştü. PISA 2012’de 463 puanla 43’üncü sırada yer alırken, 2015’te 425 ile 52’nci oldu. Okumada ise PISA 2012’de 475 puanla yakalanan 41’incilik kaybedildi, 428 puan ancak 50’nciliğe yetti. (2)
Türkiye’de matematik, fen bilimleri ve okuma ortalamasına göre yüksek performans gösteren öğrencilerin oranıysa yüzde 1.6. Bu, yüzde 15.3 olan OECD ortalamasının çok uzağında. Üç alanda Türkiye’deki öğrencilerin yüzde 31.2’si düşük seviyede performans gösterdi. Yani her üç öğrenciden biri PISA 2015’te en düşük puanı alanlar kategorisinde. OECD’nin yüzde 13’lük ortalamasını neredeyse üçe katlayan Türkiye, üye ülkeler içinde Meksika ile birlikte en düşük performanslardan birini sergiledi.(3) Bizden fazla düşüş gösteren sadece Tunus ve Vietnam var. Eğitim Uzmanı Gökhan Yücel’e göre, Türkiye’deki öğencilerin cevaplarındaki bilgiye dayalı, muhakeme ve analitik düşünme becerisi insanı hayretler içinde bırakacak kadar düşük...
Sorun sadece öğrencilerle sınırlı kalmıyor, malesef  OECD'nin "Beceri Sorunu: Yetişkin Beceri Araştırmasından Ek Sonuçlar”  başlıklı raporuna göre diğer OECD ülkeleriyle karşılaştırıldığında Türkiye'deki yetişkinler "okur yazarlık, aritmetik ve teknolojik ortamlarda sorun çözme" alanlarında ortalamanın altında yeterliliğe sahip.
Başka bir araştırmaya göre Türkiye’de her 3 çocuktan 1’i şiddetli maddi yoksunluk çekiyor. Yani 7 milyon çocuk bu durumda... 20 milyon çocuğun 15 milyonu yılda 1 hafta tatil yapamıyor. Nerdeyse yarısı et, tavuk, balık yiyemiyor. Milyonlarcası kirası ödenemeyen veya ısınamayan, çamaşır makinası ya da televizyonu olmayan evlerde oturuyor. Çatısı sızdıran, duvarları nemli, pencereleri çürük evlerde aç kalan, babasının sırtındaki çuvalın içinde ölen, istismar edilen, hamile bırakılan, çalıştırılan milyonlarca çocuk var.(4) Çocuklarımız, ekonomik problemlerin de katkısıyla  çaresizlikten, muhtelif cemaat ve tarikatların kucağına itiliyor. Devlet çözüm üretmek yerine, dindar ve kindar nesillerin yetiştirilmesi maksadıyla acaba bilinçli olarak mı buna göz yumuyor???
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) "Türkiye'de daha yüksek beceri yeterliliği ve eğitimsel kazanım, emek piyasasındaki statüsüyle bağlantılı değil" değerlendirmesi bize cidi bir uyarıdır. Nereden bakarsak bakalım insanımızın eğitimi konusunda ciddi sorunlarımızın olduğunu günlük hayattaki abulluklarımız, saçmalıklarımız, dangalaklıklarımız gösteriyor... OECD araştırmasına göre Türkiye'de becerili ve eğitimli olmak, işsiz kalmaya yol açıyor!!! Sözün bittiği yer... Bu durumda eğitimin anlamı ve değeri kalır mı???
Sorunların temelinde yatan bir etken de eğitimimizin ezberciliğe dayanması nedeniyle, anlama, analiz ve sentez yapma yeteneğinin geliştirilememesidir. Aileden itibaren geleneksel dar kalıplar içine hapsedilen duygu ve düşüncelerimizle, çocuğa aşılanan önyargılar ve ezberci eğitim modeli, hızla gelişen dünyayı ve sorunları anlamaya, analiz etmeye ve çözümler üretmeye yetmiyor.
Bunca olumsuzluğu düzeltip uluslarası nitelikte çağdaş insan yetiştireceğimize ideolojik amaçlarla  dindar ve kindar nesil yetiştirme projeleriyle eğitim kalitemizi daha da kötüye götürmek hangi amaca hizmet eder, takdirlerinize bırakıyorum.