Geçtiğimiz hafta yakın bir arkadaşımın, agbisinin intihar ettiğini öğrendim.

Olayı ablamdan duyduğumda aklıma gelen ilk soru şuydu. 

Kendi halinde, etliye sütlüye karışmayan, hayatı, yaşamayı, dahası çocuklarını çok seven bir adam, neden intihar eder?

Ben sordum ablam detaylıca  anlattı. 

Bir süredir eşiyle ayrı yaşayan Erdal Bulduk, eşinin ve çocuklarının eve geri dönmesi için büyük çaba harcıyor. Ancak hiç bir şekilde eşini ikna edemiyor. 

Aklına son çare olarak intihar numarası geliyor ve tavana astığı ipin fotoğrafını çekerek eşinin cep telefonuna gönderiyor. 

Fotoğrafın altınada geri dönmesen kendimi asacağım, yazılı bir not düşüyor.

Bir kaç dakika sonra mesaja yanıt geliyor. 

Nerde sende o cesaret. Erkekmisin sen. Gerçekten adamsan asarsın kendini.

Ve sonuç.

Tüm bu sözleri kendine yediremeyen Erdal Bulduk, ilmeği boynuna geçirerek intihar ediyor.

Hani bazı yazılarımda hep derim ya, insanın içi de, dışı da dilinden belli olur diye.

Konuşuyoruz, durmadan konuşuyoruz.

Ne konuştuğumuzun önemi yok. Sadece konuşmak için konuşuyoruz.

Karşımızdaki insan kırılmış mı, alınmış mı umurumuzda değil.

Hepimizin hayatında incir çekirdeğini doldurmayan konularla beynimizin içini dolduran yığınla boş konuşan insan vardır.

Erkeğin de çok konuşanı var mutlaka, ama kadınlar bu konuda biraz daha aktıf. Bu durumuda şuna bağlıyorum. Belli bir sosyal aktiviteye dahil olmayışları, can sıkıntısı, stres vs.

Bilgisi olmayan kişi ne konuşur? Ya günlük hayatın pratiklerini, yani yediğini içtiğini anlatır, ya da Ayşe ne dedı? Fatma ne dedi? şeklinde dedi-kodu üretir. Bunlar boş konuşmaların zararsız türleridir.

Bazı insanlar, basit düşünme ypısına sahip oldukları için düşüncesiz ve boş konuşurlar. 

Ah o konuşmaya neleri sığdırmazlar ki, Egolarını, cehaletlerini, bencilliklerini hatta içlerindeki zehiri.

Onlar bile ne dediklerini anlamazlar. İster doğru olsun, ister yanlış her konuya dahil olmada üstlerine yoktur.

Bu insanlar patavatsızdırlar. Lafın nereye gittiğini düşünmezler. 

Ne söylediğimiz önemli.

Ama nasıl söyledğimiz daha önemli.  

Akıllı ölçüp, tartmak.

Kalp, vicdan süzgecinden geçirmek.

Sözü öyle söylemek. Önemli olan budur.

Öyle olunca incınmez kimse.

Özellikle ikili ilişkilerde, evliliklerde yaşanan bazı tartışmalara şahit oluruz. Tartışılan konu gerçekten incir kabuğunu doldurmaz. Ama incir kabuğunu doldurmayan tartışma ya mahkeme salonunda biter, ya da cinayetle sonlanır. 

Neden? Çünkü taraflardan biri sabit fikirlidir ve hep o haklıdır. Bu nedenle kendini ifade etme çabasıyla konuştukça konuşur.

Bazen tek bir söz her şeyi yıkabilir.

Onun  İçin Orhan Gencebay, "Dil yarası en acı yara imiş.Belki de çok mutlu olacaktık tutsaydık dilimizi" der.

Bana göre bu gibi durumlarda en iyi çözüm ortalığı ateşe vermek yerine susmaktır. 

Ne demiş büyüklerimiz? "Söz gümüş ise, sukut altındır".

...