Dil bir toplumun en önemli kültürel unsurlarından birisidir. Bir toplumda ne kadar sosyal kurum varsa kendini en iyi şekilde o toplumun dili ile tanıtır, tanımlar ve geliştirebilir. Bu sebeple “Toplumun hiçbir alanı dilden bağımsız değildir. İnsanın varlığı dil ile mümkün olduğu gibi, toplumların varlığı da ancak dil ile mümkün olmaktadır. Dil yoksa toplum da yoktur. Dil, bir toplumun kültür kimliğidir” Ünalan, Şükrü (2005), Dil ve Kültür, Nobel Yayınevi. 

En önemli sosyal sorunlarımızdan biri dilimizin bozulmasıdır. Bu sorun çok uzun yıllardan beri süregelir. Türkçemiz farklı dilleri etkilediği gibi kendisi de farklı dillerden etkilenmiştir. Bu etki durumu belli oranda doğaldır ve olması gerekir. Toplumlar kültürel etkileşimler ile zenginleşirler. Bahsi olunan bozulma ancak doğal olanın ötesinde değişme ile söz konusu olmuştur.  

Modernizm ve küreselleşmenin etkisi hızlı bir şekilde Türkçemize yabancı kelimelerin karışmasına sebep oluyor. Bu bilhassa da internet kullanımının fazlalığı ve yaygınlığı sebebiyle sosyal medya üzerinden oluyor. Buna bir de yersiz kısaltmalar ve sembol ifadeler de karışınca ortaya bambaşka yapay bir dil ortaya çıkıyor. İşte bu kültür sahamıza acılan çok büyük bir yaradır. Bu zamanla anlam dünyamızın ifade bulamayarak yok oluşuna sebep olacağı öngörülebilmelidir.  

Sorunun varlığı hemen herkesçe bilinirken çözüme yönelik yeterli çalışmaların olmaması da ayrı bir sorundur. Burada en başta vazife eğitim kurumlarına düşmektedir. Eğitim kurumları Türkçemizin kullanımı ile ilgili yeterli bilinçlendirme çalışmaları yapmalıdır. Tabi bu yeterli olmayacak ülkemizde dilimizin arındırılması, korunması ve geliştirilmesine yönelik araştırma merkezleri kurulmalıdır. Ülkemizde yeterince dil bilimci, edebiyatçı, antropolog, sosyolog bulunurken bu alana yönelik araştırma ve çalışma faaliyetlerinin olmayışı soruna kayıtsız kalındığının, hafife alındığının ya da görmezden gelindiğinin bir göstergesidir. 

Dilimize saygı göstermeden yazın konusunda yeterlilik sahibi olamayacağız. Dilimize sahip çıkmadan var olan kültürel yozlaşmanın önüne geçemeyeceğiz. Dil mefhumu baştan ayağa kültür mevzusudur. Kültürlerini kaybeden toplumlar yok zaman içerisinde başkalaşmış ve yok olmuşlardır. Bu yüzden Türkçe algısının gerilemesine izin verilmemelidir. 

Bu konuda yeterli derecede bilinçlendirme çalışması yoktur. Dildeki yozlaşmaya farkındalığı arttırabilecek seminerler yapılmamakta, bu minvalde yeterli yazı çalışması görülmemektedir. Kaybolan hassasiyetin geri getirilmesi kültürel bir zarurettir.  

Türk tarihinin birikimi olan yüksek Türk kültürü, bu denli popüler kültürün etkisinde olmamalı. Özünü kaybetme pozisyonuna gelmemeli. Nesillere, çağlara verecek daha çok mesajımız var. Eğer kendi dilimizi kaybedersek bu mesajı nasıl veririz. Versek bile ne derece etkili olabiliriz. Elbette silik bir kimliğin ifadeleri de silik olacaktır. İfadelerimizin izini nesillere, çağlara, tarihe bırakacaksak en basta ifadenin her şeyiyle bizim olması gerekir.