(HEPİMİZ BU SUÇA ORTAĞIZ)
Okumaya başladığınız için öncelikle teşekkür ediyorum. Şaka elbet öyle bir yasa yok. Olsa ne güzel olurdu değil mi? Geçenlerde yazar gurubu dostlarla hasbihal ediyoruz. Sosyal medyadaki paylaşım içeriklerinin okunmadığından, görsellere odaklı insan guruplarının çoğaldığından bahsediyoruz. Ana dilimizi katlettiklerinden dem vuruyoruz. Öyle bir duruma geldik ki artık kimin neyi neden okumadığını geçtik hiçbir şeyin okunmadan sırf beğeni olsun diye bende buradayım imajı vermek için yol alındığını biliyoruz. Okuyan kesimin azınlıkta olduğunu acı duygularla görüyoruz... Paylaşılan görsellerin altına okumadan yapılan yorumlar içler acısı hal alabiliyor. Öyle ki başıma gelen bununla ilgili yüzlerce anı var. Kadın cinayetleri ile ilgili makale yazmışım kadın bağırtıla bağırtıla boğazından kesilmiş paylaşımın altında (kadın-erkek) hanımefendi günaydın yazmış. Güneş koymuş, el sallamış, yumurta koymuş, çay ikonu, kahve ikonu koymuş… Hayretler içerisinde izliyoruz. Her şeyin bir beğeni bir favori ile kanıtlandığını düşünen, okumaktan aciz ve bununla mutlu olan sığ insanların olmak istedikleri gibi davrandıkları saçma hayatlar.
Dil mi yozlaştı, gözler ve diller mi mühürlendi, yoksa insanlar mı belirsiz? İnternetten, cep telefonlarından televizyondan fırsat bulup ne kitap okuyabiliyoruz ne gazete. Öyle ya televizyondaki alt yazıları okuyup güzel olan spikerlerin haber bültenlerini kaçırmadan dinliyoruz bununla yetinebiliyoruz! Günümüz internet bağımlılığını bıkmadan, usanmadan makalelerime taşıyacağım. Nasıl olur da toplum olarak bu kadar kör olunabilir diye her satırımda çılgınca bağıracağım. İnsanlar kendi egolarını tatmin etmek, kendilerini sosyal statü olarak başkalarından üstün olduğunu göstermek için başvurdukları mecralardır sosyal medyalar. Her an herkesin telefonuna bakarak yürüdüğü, her yediği şeyin ve her gittiği yerin fotoğrafını çektiği ve her yerde yer bildirimi yapması ve bunları başkalarının gözüne daha çok sokma isteğini mantıklı bir kalıba oturtamıyorum. Sadece kafasını 45 derece oynatarak çekilen milyon tane efekt uygulanarak üçer dakika arayla koyulan fotoğraflara gelen beğeniler sizi dünyanın en beğenilen insanı yapmıyor. Artık bunu bilin! Çok yazık insanlar artık buluşup iki kahve içerken bile sosyal medyalar ile uğraşmaktan karşılarındakini unutuyor.
Televizyonda hayranlıkla izlediğimiz dizi karakterlerinin kullandığı her kelime benliğimize işledi gün geçtikçe. Anlamını bilmediğimiz milyonlarca kelimeden cümle kurar olduk. Sonra ne biz kendimizi anlayabildik ne derdimizi anlattığımız bizi anladı.
Birçok bakış açısı da kondurabilir satırlarıma, konu sosyal medya olunca sivri dili üslubu zarifleştiremiyorum bir türlü. Kurunun yanında yaşı da yakmak yaptığım iş değildir ama ortada gerçekler var. Tenzih edip saygı duyduğum bireyler Affola! Sahiden eskiden çok mutluyduk tabi. Başkalarının hayatları gözlerimize sokulmadıkça bilmiyorduk kendi halimizde yaşayıp gidiyorduk. Sokakların o şen sesini iliklerimize kadar hissedebiliyorduk. O zamanlarda da elbet kıskançlık vardı fakat bu aşırı özel hayat teşhirciliği yoktu iyice dengesini alt üst etti herkesin. Tatminsizlikler bastı dünyayı. En elzemi de hepimiz bu suça ortağız. Çok uzakta değil, aslında bu gerçeği görmek bu yazımı okur okumaz bakın herhangi bir sosyal medya hesabınıza. Okuyun, görün yapılan paylaşımları ve düşünün. İnsanların kendilerini nasıl da mutsuzluğa sürüklediğine tanık olun. Memnuniyetsizlik duygusunun bir karabasan gibi nasıl da tüm insanları etkisi altına aldığına şahit olun. Çağın vebası gibi yayılmakta olan ve şuan sınırsız kişinin sahip olduğu bilinmeyen kabullenemeyen hastalık farkında olmadan nasıl yerleşmiş hayatınızın merkezine. Zaman ilerledi, yavaş yavaş gözlerimiz kapalıyken. Ve bir sabah uyandığımızda herkes kendine bambaşka bir dünya kurmuştu sanal çatıların altında. Hesabındaki arkadaş sayısı binleri geçtiyse sosyal oluverdi aslında hiç arkadaşı olmayanlar. Sokakta görse tanımayacağı kişileri sosyal hesaplarında ‘kardeş’ diye ekleyiverdiler bir bir. Gel gelelim günler geçtikçe yok olan naçizane dilimize. Bir dil yozlaşır da bu kadar mı yozlaşır? Güzel bir cümle kurmaya korkar olduk ‘’Kanka, bu söz iyiydi, linkledim’’ diyen arkadaşlar yüzünden. Gerek televizyon gerekse internet yüzünden yozlaşmaya maruz kalan ‘dede, baba, teyze’ gibi isimler günümüzde ‘teyzoş, dediş, babişko’ durumundadır. İşte, bu nedenden kuşak çatışmaları artıyor ve iletişimde ağır kopukluklar yaşanmaya başlıyor. Yurtdışına gitmek için pasaport, vize vs gerekmiyor artık kapıdan adımını sokağa doğru attığında her yer buram buram yabancı ülke kokuyor.
Aslına bakarsanız yozlaşan dilimiz değil, insanımız. Yabancı kelimelere ilgi duyan, onu Türkçemizle bütünleştiren, benimseyen insanımız. Medyada kullanılan, sosyal internet sitelerinden dilimize yapışan argo ve yabancı olan kelimeler adeta sözcük kirliliği yapıyor gelişen dünyamızda. Belki artık geç; ama bugün bu satırların okuduktan hemen sonra Türkçemizi medyanın etkisi altında kalmadan daha doğru bir şekilde kullanmayı deneyelim. Sadece dilimizi bozmakla kalsa sosyal medya! Sırf sosyal medyada elit görünme uğruna bir şekilde tatillere gidip daha sonra paylaştığı fotoğraflar ile tatili yaşamaya devam etmek örneklerden biri. Video çekerken dağın tepesinden düşenler, özçekim yaparken denize düşüp boğulanlar, yolda yürürken elindeki telefona dalıp su kuyusuna bile düşenler var. Yemeği soğutana kadar fotoğraf çekmek, manzaraya daha bakmadan fotoğraf çeker çekmez arkasını dönmek. Kazaya yardım etmeden önce fotoğraflamak… Adamcağız ölüyor o video çekme derdinde. Sonrada bu ailenin yetiştirdiği çocuktan vatana millete hayırlı olmasını bekle. Elbette faydaları var o kadarda yobaz davranıp haksızlık etmeyeceğim. Lakin internet kullanımında faydalı kullanım yüzdesi o kadar çok azaldı ki... İnsanız elbet her insan mutlu anına ait anısı da olsun ister. Fakat bu istek, o anı yaşamana engel oluyorsa ve gözü kör edecek bir hal aldırdıysa eyvah lar olsun! Yemeler, içmeler, el gördücük yaşamalar…
Bu hayatta birileri her zaman sizden daha iyi, daha özgür, daha zengin bir hayata sahip olacak ve siz bu durumu sindiremeyecek yapıdaysanız, önümüzdeki yıllarda sosyal medya hastalığı yüzünden şizofreni olup çıkacaksınız. Ağzını gerdire gerdire yeni jenerasyon savsatalığıyla konuşulacak illaki bir şeylere özendirilecek. Kendinizi bunları yapmaya mecbur hissetmeyin. Bu kadar da takılmamalısınız. Hayat sahiden kısa ve anı yaşamaya bakın. Adabı ağızı Türkçeyi bozdurmaya izin vermeyin. Hayatı etkin tüketmeye bakın. Kasmayın. Çok şey istediğimin farkındayım ama çiçek sevin, böcek sevin, insan sevin, hayvan sevin, hayatı sevin. Anı yaşayın, lisanınızı bozmayın. Bu illete kendinizi kaptırıp egonuzu tatmin etmeyin. Sen Anadolu çocuğusun bunu hiçbir zaman unutmayasın.