Ben çocukken deprem sarsıntılarını görmüştüm ama gerçek bir depreme şahit olmamıştım. Hatırlıyorum da o çocuk aklımla; Anadolu’nun bir yerinde önemli bir deprem olduğında büyüklerimiz bir gün sonra gazetelerden okurdu ama öyle çok büyük bir manşetle değil son dakika haberi olarak ufak bir haber yer alırdı. Aradan 2 gün geçince de deprem bölgesinden fotoğraflar gelmiş olur kocaman kocaman fotoğraflarla depremin vehameti anlaşılırdı. Benim ailem İstanbul’a osmanlının 520 yıl hüküm sürdüğü Makedonya Üsküp’ten göç etmiş. Hatırlıyorum da ben daha çok küçükken 26 Temmuz 1963 günü Üsküp’te 6,1 büyüklünde bir deprem olmuştu. Tarihe büyük Üsküp depremi diye geçen bu depremde 1070 kişinin yaşamını yitirdiği 4000 kişinin yaralandığı ve 200 bin kişinin evsiz kaldığı biliniyor. Şehrin se neredeyse %80 ‘inin yıkıldığı bu depreme bu rakkamlar üzerinden değerlendirdiğimiz zaman ne kadar vahim bir durum olduğu anlaşılıyor. Tabiki ben çocuk aklımla bunu anlayabilmiş değildim. Aradan 5-6 yıl geçmişti ve annem bizi oraya gezmeye götürdü ve sanki bir turistik gezi yaparmışız gibi yıkılan tren garına götürdüler. Hiç unutmuyorum binanın yarısı yıkılmıştı ve diğer yarısındaki duvarda garın saati duruyordu ve saat artık çalışmıyordu, depremin olduğu vakit olan beşi çeyrek geçe saat tutkluk yapmış ve öyle kalmıştı işte o binayı görünce ben daha 10 yaşında bir çocuk olarak depremin ne kadar yıkıcı bir şey olduğunu öğrenmiştim. Bu duvar ve saat, depremi unutmamak için 1970 yılında şehir müzesi olarak düzenlenmiş ve 4.000 metrekarelik bir müze ve sanat merkezine çevrilirken saatin olduğu duvar da açık hava müzesi gibi korunmaktadır.  Bizim 99 yılında yaşadığımız 17 Ağustos depreminin ve diğer depremlerin ülkemize vermiş olduğu tahribatlar çok yıkıcıdır. Ama ne yazık ki hala hiçbir depremden gerekli dersi çıkartabilmiş değiliz. İstanbul’da deprem toplanma alanları olması beklenen bir çok arazi ne yazık ki Avmler le dolmuş durumda. Ne yazıkki bizler de basın olarakta 99 depremini sadece 17 Ağustosta hatırlar olduk. Ve uzmanlar tarafından büyük İstanbul depremi beklenirken ne yazık ki bu defa acı haber İzmir Seferhisar’dan geldi. Hem yıkıcı bir deprem olmuştu hemde çok sayıda vatandaş canını kaybetmişti. Sadece deprem de değildi son yıllarda adını ezberlediğimiz tsunami ile de tanışmış olduk. Bizim çocukluğumuzda 2 gün sonra gelen deprem haberleri yerine şimdi haber sayfaları daha gazetelerde hazırlanmaya başlamadan sosyal medya sayesinde 1-2 dakika içinde bütün ülkeye yayıldı hatta aynı anda dünyanın her yerindeki vatandaşlarımız da bu bilgilere anında ulaştılar. Sosyal medyanın hakkını bir kere daha teslim etmek durumunda kaldık. Tabi ki sosyal medyada da akıl melakelerini yitrmiş bağzı kendini bilmez insanların yaptığı paylaşımlara pirim vermiyoruz ve onları yok hükmünde sayıyorum, benim için onların hepsi tedavi görmesi gereken zavallı hastalardır. Ben bu haftaki magazin haberleri sayfalarımı bu acı deprem dolayısı ile yapmama kararı aldım. Önümüzdeki hafta sizlerle tekrar buluşmak dileğimle Depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza allahtan rahmet yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum. Depremde evlerini kaybedenlerin yaralarını da devletimizin hiç bir şahibeye fırsat vermeden sarmasını temenni ediyorum… Koronasız, depremsiz ve tsunamisiz günlerde buluşmak dileği ile….