DEMOKRASİYİ İSTİYORMUYUZ?

Abone Ol
Demokrasi ve hukuk, yeryüzündeki yaşayan tüm bireylerin ve halkların yönetimde bulunan, totaliter ve baskı yönetimlere karşı bir duruşun benimsenmesi halidir. Herkesin eşit haklara sahip olma, adil paylaşım, mağdurun hakkını verme, haksızlığa karşı durma, güçlünün zulmüne dur demektir.
Demokrasilerin olmazsa olmazı adalettir. Adalet kelimesi ise zulmün tam karşılığıdır. Adalet eşit bölüşüm demektir aynı zamanda. Yasalarda belirtilen haklarını herkes tarafından kullanılmasını sağlamak hak ve hukukta uygunluktur.
Demokrasinin ilk temelleri 6. Yüzyılda Yunanlı filozoflar tarafından atılmıştır, ilk denemelerde halk birebir oy kullanır, fakat kadınlar ve kölelerin oy hakları yoktu. Tarihte, Roma imparatorluğunda sadece soyluların söz hakkı vardı. Roman, politikacı ve düşünür Cicero ve bazı felsefeciler, herkesin oy kullanması gerektiği görüşünü savunmuşlardır. Hıristiyanlığın güçlenmesiyle birlikte, Tanrı katında tüm insanlar eşittir felsefesiyle birlikte, İslam’la birlikte bu görüş daha bir perçinlenmiştir. Feodalizmle birlikte demokrasi arayışları mahkemelerin kurulmasına öncülük etmişti. Devamında gelen parlamenter sistemler demokrasiyi geliştirmiştir.
MS 1215 yılında İngiltere’de düşünür Manga Carta’n ortaya attığı fikirler sayesinde, soyluların desteğiyle kral, parlamento ve kanun koruyucu adlı sistemi devreye sokmuştur. Böylece kraldan daha üstün olan bir güç onaylanmıştır. Bazı aksaklıklar devam etmekle birlikte, olumlu gelişmeler sağlanmıştır. Konuşma özgürlüğü veya kralın vergi toplamada parlamentodan onay alması gibi önemli gelişmelerde vardı. Fransız devrimi ve Amerikan demokrasi sistemi ve son olarak kabul edilen insan hakları bildirgesiyle son şeklini almaktaydı. 
Öz olarak, demokrasi günümüzde insan onuru ve kişilik haklarına saygılı en uygun yönetim biçimidir. Ne azınlığın veyahut nede çoğunluğun azınlığa hükmü demek değildir. Ayrı görüşlere, ayrı dine mensup olan tek kişi dahi olsanız, sizin haklarınızı koruyup gözeten bir yapıdır. Uygulamalarda bu yönde olmalıdır. Eğer ki demokrasi ve insan haklarına inanıyorsanız ezici bir oy almış olsanız dahi uymak ve uygulamak zorunda olduğunuz yasalar var demektir. Yazılı olmasa dahi.  Sanırım burada sıkıntı, yasalarda yazmasından öteye makamların vermiş olduğu güçleri sayesinde baskı yoluna sapmak. Yetiştirdiğimiz bireylerin beyinlerine demokrasi ve hukuku yerleştirememiş olmamız en büyük problemi oluşturmaktadır veya yönetime gelen kazara kötü art niyetlere karşı sistemdeki yanlış konulan dokunulmazlık zırhının kötüye kullanılmasıdır. Bir başka deyişle sistemin kendini koruyabilecek sensörlerinin zamanında algılamaması ve tam çalışmamasıdır.
Elde edilen tüm kazanımlarımızın yok olmaması yönünde tüm etkili ve yetkili kişilere çok büyük görevler düşmektedir. Unutulmamalıdır ki bugün hukuku kendine uydurarak hükmedenler veya zulüm yapanlar yarın öbür gün aynı hukuk kendilerine lazım olacaktır yanlı hukuk veya baskı altında tutulmuş bir yargıdan asla adaletin bulmasını beklemek saflıktan öteye geçemez bir gerçekliktir.
Dünyada adalet üzerine söylenen bazı sözler;
Lord Chat ham “Yasama, yürütme yargı iç içe geçmişse, özgürlükler garantide değilse, anayasa yok demektir. Kuvvet kimdeyse o hâkimdir”. 
Vauvenargues “Bir rejim, halkın adalete inanmaz bir hale geldiği noktaya gelince o rejim mahkûm olmuştur”.
Ne zulüm ne merhamet yalnızca adalet. Huzurlu ve mutlu bir toplum için yeter.