RÖPORTAJ: ESRA BARIK

Muhaliflerin çoğunlukta olduğu Ulusal Meclis’in başkanı olan Guaido, Mayıs 2018 seçimlerinin geçersiz olduğunu ileri sürerek Maduro’nun artık devlet başkanı olmadığını söylemesi üzerine ABD Başkanı Trump da Maduro hükümetinin meşruiyetinin kaybettiğini belirterek Guaido’yu fiili devlet başkanı olarak tanıdığını duyurdu. Bu karara tepki olarak Maduro, ABD ile ilişkileri kestiğini ve Amerikalı diplomatların ülkeyi terk etmeleri için 72 saat süre verdiğini açıkladı.

Sayısız darbe ve saldırı girişimine maruz kalan Maduro, bunların hepsinden güçlenerek çıkmayı başardı. Son yaşanan krizde ise askeri dikdatörlüğün sona erdiği 23 Ocak 1958 tarihli zaman diliminin yeni bir siyasi düzenin ilanı için seçilmiş olması açısından da zamanlama manidar.. 

Venezuela’da neler oluyor, bu sürece nasıl gelindi kapsamlı bir şekilde ele alabilmek adına Akademisyen & yazar Dr. Hüsamettin Aslan ile konuştuk..

Chavez’in halefi Maduro’u karşıtları yaşanan ekonomik sıkıntıların yıllardır devam eden ekonomik politikanın sonucu olduğu görüşünde, destekçiler ise yaşananları brujuvazi ve ABD’ye bağlıyor. Bölgeyi iyi bilen biri olarak sormak istiyorum, Maduro’nun meşruiyetini sorgulayan muhalefet tam olarak ne istiyor? Bu sürece nasıl gelindi?

(ABD, Latin Amerika ülkeleri arasında savaş çıkarma hazırlığında. Bunun için Venezüella’nın Bolivarcı ordusunu terörize edip, Latin Amerika ülkelerini Venezuella’ya karşı askeri bir harekatı meşrulaştırarak, ülkenin başta petrol olmak üzere altın ve uyuşturucu kartellerin ham madde kaynaklarını ele geçirmeye çalışıyor. Bu bağlamda ideolojik temelli bir ‘Hıristiyan Taliban’ oluşturarak, yörüngesindeki Latin Amerika ülkeleriyle birlikte, Venezuella’yı işgal etmek istiyor.)

Akademisyen & yazar Dr. Hüsamettin Aslan

1999’da Venezüella’da iktidarı ele alan Chavez, göreve gelir gelmez ülkenin en büyük petrol şirketi Petrolium Venezuella (PDVSA)’yı millîleştirme kararı aldı. Bu karara en büyük tepkiyi Venezüella petrolünün % 50’sinden fazlasını elinde bulunduran ABD gösterdi. Bunun dışında Chavez, petrolden elde ettiği geliri halkına gıda yardımı, konut projeleri desteklerinde kullandı. Chavez ABD’yi karşısına aldı; diğer taraftan Rusya, İran ve Çin ile daha yakınlaştı. Venezüella’da 2005 yılında ABD’nin yaptığı darbe sonrası Chavez 48 saatliğine bir adadaki üste esir tutuldu. Darbeyi yapan askerler ABD’nin Miami eyaletine kaçtı. Chavez bunlarla ilgili herhangi bir işlem yapmadı. Ancak Venezüella ordusundaki bütün Amerikan yanlısı askerleri görevden aldı, seçtiği isimleri atadı. Tabiî Chavez’in bu siyaseti Latin Amerika’daki diğer hükümetler için örnek teşkil ediyordu. 2013 yılında sonucu hayatını kaybetti. Görev süresi boyunca diktatörlükle, otoriterlikle Batı ülkeleri tarafından eleştirildi. Ancak Maduro hükümetiyle karşılaştırılacak olursa yapmış olduğu sosyal icraatlarla ciddi takdir topladı.

Sahip olduğu dünyanın en büyük petrol rezervlerini Rusya ve Çin'in erişimine açan Venezuela, yüzleştiği son siyasi krizde Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) hedefi haline geldi.Dış borcunun yaklaşık 140 milyar dolar olduğu tahmin edilen Venezuela, sağlık ve altyapı işleri, askeri ve sosyal harcamalar için Rusya ve Çin’den aldığı kredileri geri ödemek için bu ülkelere petrol ihraç ediyor.

Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütünü (OPEC) kuran beş ülkeden biri olan Venezuela'da petrol gelirleri ülke ekonomisinde yüzde 50'nin üzerinde paya sahip. Buna rağmen Venezuela'nın dış borçlarının yaklaşık 30 milyar dolarının Çin'e, 20 milyar dolarının da Rusya'ya olduğu tahmin ediliyor. Bu iki ülkenin yatırımları ise Venezuela'nın en önemli zenginlik kaynağı olan petrol ve doğal gaz alanlarında yoğunlaşıyor. Venezuela kredi borçlarını ödemekte zorlanırken, Rusya, ülkedeki konumunu kaybetmemek için bu borçların önemli bir kısmını sildiğini açıklamıştı.

Dünyanın en büyük petrol kaynağına sahip olmasına rağmen tahmini 140 milyar dış borcu olduğu bilinen Venezuela sosyal harcamalar için Çin ve Rusya’dan aldığı kredileri ödemek için bu ülkelere petrol ihraç ediyor, diğer yandan ABD buradaki nüfuzunu kaybetmek istemiyor, borç batağına gömülen ülkede istikrarsızlık her geçen gün artarak sürüyor, hiper enflasyon nedeniyle halk temel ihtiyaç maddelerine dahi ulaşamıyor, bu kaos sarmalı kısa ve orta vadede nasıl sonuçlara gebe? Bölgenin sosyolojik, kültürel, siyasi ve örgütsel dinamiklerine vakıf biri olarak nasıl bir tablo çizebilirsiniz büyük resmi görmek adına? 

PDVSA'’nın tam kapasiteyle petrol üretme kabiliyetindeki önemli düşüş nedeniyle, Rusya ve Çin'’den aldığı bu kredileri geri ödemek için hükümet ürettiklerinin çoğunu Rusya ve Çin’e ihraç ediyor. Bunun dışında Hindistan, Türkiye, Brezilya ve Fransa da müşterileri arasında yer alıyor. Üretimin günde yaklaşık 3,4 milyon varilden 1,4 milyon varile kadar düşmesi, hükümetin artık ülkenin insani krizini geçici olarak dindirmek için dahi gerekli kaynaklara sahip olmadığı anlamına geliyor.

Üretilen petrolün nitelikli bir şekilde değerlendirilememesi, Çin ve Rusya başta olmak üzere rakip ülkelerin Venezuela’'nın petrol yatakları üzerindeki işletim haklarını her geçen gün genişletmesi, ayrıca ABD’li şirketlere Venezuela pazarından pay verilmemesi gibi sebeplerden dolayı, ABD sol eğilimli hükümetlerle PDVSA üzerinden sürekli olarak gerilim yaşıyor. 

Twitter Ads info and privacyVenezuela'da son yıllarda ekonomik sıkıntıları protesto etmek için vatandaşların bir kısmı sokağa çıkarken, bir kısmı da kaçarak komşu ülkelere sığınma yolunu tercih ediyor.

Chavez 2013’te vefatından önce dönemin dışişleri bakanı Maduro’yu halefi ilan etti. Tabiî Chavez döneminde ABD’nin ülkeye uyguladığı ambargo Maduro döneminde de artarak devam etti. Tabiî bu uzun süreli ambargo ülkede ciddi huzursuzlukların kaynağı haline geldi. Özellikle İspanyol kökenli olanların elindeki süper marketler ve hijyenik ürünlerin elde edildiği mekânların da bu ambargoya maruz kalıp yaşanan istikrarsızlığı büyüttü. Hatta Chavez son seçimlerde çok az bir farkla iktidar olabilmişti. Bu tablo Maduro döneminde yüzde 1,5 gibi bir farkla devam ederken Maduro 2014’teki seçimleri kazandı. Bu küçük fark Venezüella’daki muhalefeti iştahlandırdığı gibi, ülkedeki zengin tabaka bilinen İspanyolların torunlarını yönlendiren CIA ve öğrencilerin de tekrar öne çıkmasına yol açtı. Ülke ekonomisi Chavez dönemine göre daha da bozulmaya başladı.

Venezuela’da yaşanan kriz nedeniyle demokrasi anlayışında da dünya ikiye ayrılmış durumda, ABD ve Avrupa destekli darbe girişiminde Paraguay, Uruguay, Meksika dışında Guaido’nun geçici başkanlığına destek veren zamanında kendileri de aynı süreçlerden geçmiş Güney Amerika ülkelerine ne demeli, Şili Guatemala gibi?

Bu soruya ek olarak devamında merak ediyorum, biz de 15 Temmuz’da hain darbe girişimiyle karşılaştık, geldiğimiz çağ göz önüne alınacak olursa demokrasinin darbelerle imtihanı daha ne kadar sürecek dersiniz, Batı dünyasının mevcut yönetimleri kendi çıkarlarına göre dizayn etme çabası arayışı eskiden bir şekilde karşılık buluyordu şimdi globalleşen dünyada bu ne kadar mümkün, demokrasi karşıtı söylemler aleni tutulan işler trajikomik şekilde tarihe geçerken bu düzen miyadını doldurmadı mı sizce?  

Krizin nedenlerini beş madde halinde sıralayabiliriz. Birincisi; Meksika, Kolombiya ve Venezüella arasında gerçekleşen uyuşturucu madde ticaretinin hacmi 1,5 trilyon dolar. Bu, bölgenin GSYİH’sının üçte bir oranına tekabül ediyor. Uyuşturucu pazarının en büyükleri Kuzey Amerika kıtasında ABD, Güney Amerika’da ise Brezilya’dır. Venezüella’daki uyuşturucu madde ticaretinin hacmi 400 milyar dolarla 650 milyar dolar arasında... Meksika ve Kolombiya’daki uyuşturucu kartelleri Venezüella’daki uyuşturucu pazarından da pay almak istiyor. Bu yüzden bir dönem Venezüella’daki askerî darbeyi destekleyen eski sağcı Meksika hükümeti ve Kolombiya, bu ülkedeki muhalefete uzun süre arka çıkmıştı. Bahsettiğim ülkelerdeki karteller, bulundukları devletlerin hükümetlerini yönlendirme faaliyetini sürdürüyor. İkinci husus, Venezüella’nın kuzeyinde keşfedilen petrol rezerviyle birlikte Suudî Arabistan’ın 70 yıldır elinde bulunan “dünyanın en büyük petrol rezervine sahip ülke” konumunu ele geçirilmesi. Bu, Türkiye’nin 1.200 yıllık petrol ihtiyacına cevap verebilecek bir rakama tekabül ediyor. 300 milyar varillik bir petrol rezervi keşfedildi.Özellikle Rockefeller’e bağlı şirketlerin ve eski CEO ve eski ABD’li bakan Tillerson’ın bu hususta agresif tavırları söz konusuydu hatırlarsanız. Üçüncü başlık, ABD’nin Rusya-Çin ikilisiyle Latin Amerika’da sürdürdüğü rekabet... Çin, Venezüella’ya 67 milyar dolar borç verdi. Rusya aynı şekilde Venezüella petrol ticaretine destekte bulunarak yönlendirmeye başladı. ABD’nin korkusu, Venezüella petrol ticaretinin Rusya’nın eline geçmesi. Çin ayrıca ülkenin otoyol, altyapı, kalkınma yatırımları için önemli harcamalarda bulunmuştur. Geçtiğimiz ay Rusya iki adet nükleer başlık taşıyan uçağı Venezüella’ya göndererek gövde gösterisinde bulunmuştu. Geçen Cuma Rusya bu uçakları geri çekti. Dördüncü husus, yine bu krizin başında Venezüella bürokrasisi İspanyolların torunları tarafından yönetilirken bugün Venezüella yerlileri tarafından yönetilmekte... Ancak bu yerliler ve kırsal çevre yoksulları sol siyaset içerisinde 19 yıldır ciddi biçimde zenginleştiler. Bunların arasında ordu mensupları da var. Kazandıkları paraları Miami’de, ABD ve Avrupa’daki önemli bankalarda bulunduran bu kesim, haliyle alt tabaka tarafından tepki görüyor. Son olarak Venezüella kabinesinden bahsetmek gerek. Maduro, Chavez’in kurduğu kabinedeki bütün üyeleri değiştirdi. Ancak bu kabinedeki Ortadoğulu bir “turko” olan El Ashim (El Haşim) ve kabinedeki birkaç üye ABD’nin yasaklılar listesinde. Dolayısıyla kabinede ve yüksek bürokraside ciddi bir hoşnutsuzluk söz konusu.

Maduro’ya en az 20 darbe veya saldırıda bulunuldu, ancak bunlardan hiçbiri zarar  görmedi. Aksine, hükümeti, daha güçlü çıktı. Maduro yönetimi, gerek ABD’nin izolasyonu gerek siyasal ve ekonomik sabotajlardan ötürü ciddi bir baskıya maruz kalsa da; mevcut kadrolarının beceriksiz ve liyakatsızlığı yüzünden de yönetişim problemi yaşıyor. Başta rüşvet,yolsuzluk ve asayiş problemleri Venezüella halkını ciddi kızdırıyor. Özellikle Bürokrasinin, Burjuvaziye dönüşmesi ABD ve AB’de yatırımlar yapması, birçoğunun Madrid ve Miami’de taşınmaz alıp yerleşmesi, sosyo-ekonomik kırılganlığın yüksek olduğu ülke de sosyolojik yarılmaları keskinleştiriyor. Ülke iki kampa ayrılmış durumda. İspanyol beyaz torunlar, CIA’nın para dağıttığı eski askerler, STK’lar,  öğrenciler, siyasi muhalifler, Miami’deki elitler ve kilise yöneticileri bir tarafta. Muvazzaf askerler, işçiler, kırsal yoksullar,yerliler, göçmeler,  işçiler,  zengin solcu bürokrasi diğer yanda. Özellikle Bolivarcı askerlerin ve sivil bürokrasinin aşırı zenginleşmesi, Maduro yönetiminin samimiyetinin sorgulanmasına neden oluyor. Haliyle halk desteğini kaybettiğinden, rejim daha otoriter hale geliyor.

Bir demecinizde ABD’nin Latin Amerika’da Hristiyan DAEŞ hazırlığı içinde olduğundan bahsetmiştiniz, bunu biraz açar mısınız?

Latin Amerika’da evanjeliklerin etkisi ne ölçüde hakim?

Kolombiya’da uyuşturucuya bağlı şiddet olaylarının azalması ve silahlı örgütlerle barış görüşmeleri yapılması, Venezüella’ya, kıta çapında yeni bir kokain kaçakçılığı dağıtım merkezine maruz bırakıyor. Dolayısıyla CIA, hem bu dağıtımı yönetmek, hem kimyasal üretime geçmek, hem de uyuşturucu kartelleri arasında dağıtılan kârdan pay almak istiyor. Venezüella uyuşturucu kartelleri bu pastayı CIA vermek istemiyor. Bu yüzden de Meksika ve Kolombiya kartelleri üzerinden bir savaş yaşanıyor. Meksika’da sol hükümet iş başına geldiği için Meksika, Venezüella gerilimi nihayete ermiş görünse de; Latin Amerika ve dünyanın en fazla ‘uyuşturucu tüketen’ pazarları olan Brezilya ve ABD, Venezüella’ya diz çöktürme gayretinde.

Venezüella ile Latin Amerika’daki uyuşturucu kartelleri ticaretindeki dalgalanma, ülkenin siyasi ve askeri seçkinlerine dokunan bir dizi kaçakçılık skandalına yansıyor. Uyuşturucu kartellerin, resmi görevliler üzerinden ilişkileri medyaya bile yansıyor ve kanıksanmıyor. Petrol zengini Venezüellalar, bu uyuşturucu ticaretin ülkenin  “Kolombiyalaştırması” hakkında endişelendiriyor. Maduru hükümeti, kartellerin gerilimi noktasında çaresiz. ABD karşıtlığı ne kadar Hükümet ile Kartelleri aynı çizgiyi getirmişse de; sürdürülebilmesi mümkün değil. Latin Amerika’da özellikle uyuşturucu kartelleri ile ABD sıkça çatışma halindedir. 2018 yılında uyuşturucu kaçakçılarının toplam kazancın en kârlı ikinci ülke pazarı oldu (500 milyar dolar ile 600 milyar dolar arasında). Kıtada bu gelir yıllık olarak, 1.5 trilyon dolara kadar yükselebiliyor. Venezüella’da kamu görevlilerin uyuşturucu kaçakçılığına bulaşanlarına “Güneşin Karteli” deniyor. (“Güneşler Karteli” terimi, Venezüella Ulusal Muhafızların (Guardia Nacional Bolivariana - GNB) generallerin apoletlerinde kullandıkları altın yıldızlardan geliyor). 

Maduro Amerikalı diplomatlara ülkeyi terk etmeleri için 72 saat süre vermişti ve diplomatik ilişkileri kestiğini söylemişti, bugün de canlı yayında yaptığı açıklamada ‘ben gücümü anayasa ve halktan alıyorum’ dedi ve istifa etmeyeceğini yineledi. Önümüzde süreçte uluslararası kamuoyunda ve diplomatik anlamda krizin yansımalarına dair öngörüleriniz neler?

Uluslararası toplum, Venezüella’ya karşı harekete hazır. Bugün, savaşa yönelik sürecin devam ettiği açıkça bellidir. Muazzam güçler oyunda ve onları durdurmak için yapılabilecek çok az şey var. ABD, Kanada, AB, Japonya, Avustralya ve Latin Amerika’da ‘Lima Grubu’ toplamda 50 gelişmiş ülke Venezüella seçim sonuçlarını reddetti. Hangi savaş planına karar verilirse verilsin, dünyadaki diğer liberal demokrasilerden de tam katılım olacaktır. Çünkü bir şey artık açık, eylemsizlik artık bir seçenek değildir. Bölgesel müttefikler veya ABD tarafından Venezüella’ya askeri müdahale Venezüella'daki krizi çözümün cevabı değil.  İhtiyaç duyulan şey, rejimde daha fazla çatlak yaratmaya zorlayan ek diplomatik, finansal ve politik araçlardır. Bugün ABD’nin Venezüella ordusuna müdahale etmeye hazır olduğuna inanmıyoruz. Ancak, ABD ve diğer ülkeler bir koalisyon kurup, dengeleri değiştirebilecek bir silahlı çatışma veya savaş çıkarabilir.

Venezüella’nın devlet gelirleri, petrol ve doğal gaz ihracatına derinden bağlıdır. Ekonomik ve politik güç, elit bir azınlığa yoğunlaştırıldı ve siyasi kurumlar zayıf, niteliksiz, hesap vermemezlik ve yolsuzluk yaygın. Venezuela’daki bir dolumun maliyeti bir eurodan daha ucuz, ancak doğal gazın çoğunun diğer büyük petrol üreticilerinden ithal edilmesi gerekiyor, çünkü Venezüella’nın kendi petrol endüstrisi harabeye çevrilmiş durumda. Dolayısıyla Venezüella’nın kalkınma temelinde altyapı, ekonomi, hukuk, teknoloji-arge, sağlık, temizlik, eğitim, ulaştırma, üretim ve kalkınma bazlı yatırım…vs bir çok yapısal problemlerini çözmesi gerekiyor. Bu oldukça moral bozucu görünüme rağmen, Venezüella halâ yeniden inşa edilebilir.

Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, Latin Amerika'daki üç ülkeye odaklandı. Küba, Venezüella ve Nikaragua'ya karşı sert bir yol alacağını söyledi. Bolton, Soğuk Savaş benzeri politikalar sunmadığı halde, konuşmaları kesinlikle o dönemin duygularını tekrarlıyor. ABD Brezilya, Kolombiya, Guyana ve Peru üzerinden politikalarını hizalayarak, asıl amaç olarak “özgürlüğü” geliştirmekle ilgili değil, Latin Amerika’da en solcu liderliğini ortadan kaldırmayı hedefliyor. Trump'ın dış politikası, Ortadoğu’da İsrail ve Suudi Arabistan gibi müttefikleriyle, İran'a karşı bir vekalet savaşına destek verdiği gibi Latin Amerika’da Brezilya, Peru ve Kolombiya ile birlikte oluşturduğu ‘Hıristiyan Taliban’ ile Venezüella'ya karşı bir savaşa yeşil ışık verebilir. Böylelikle Afganistan, Libya, Suriye ve Yemen gibi Venezüella’yı da ‘ulusların mezarlığına’ götürmek isteyebilir.