Üç imparatorluğa başkentlik yapmış olması, ekonomideki konumu, Türkiye’nin prototipini yansıtan demografik yapısı, pekçok Avrupa devletinden büyük olması ve jeostratejik konumu nedeniyle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçimleri, “İstanbul kararını verdi” şeklinde özetlenebilecek bir yerel seçim değildi. Yabancı basının seçim sonuçlarını değerlendiren manşetlerinde bu sonucu açıkça görmek mümkündür. O nedenle, 23 Haziran seçim sonuçları çok daha geniş bir çerçevede değerlendirilmelidir. 

Dünya haritasının yeniden şekillenmeye çalışıldığı bir süreçte yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçim sonuçları ve yabancı medyanın bu sonuçları değerlendirme şekli elbette önemlidir. Kendi bakış açılarına göre yapılan değerlendirmelerde çok şey söyleyebilen yabancı medyanın eleştiremediği tek konu, seçimlerin bir demokrasi şöleni şeklinde yapılmış olmasıydı. Sonuçta demokrasi kazandı; bu sevinilecek bir sonuçtur.

Yabancı gazetelerin İstanbul Büyükşehir belediye Başkanı seçimlerini değerlendiren manşetleri, bu seçimin yerel bir seçim olmadığını bir kez daha doğrulamıştır. O nedenle, bazı gazetelerimizin “İstanbul kararını verdi” değerlendirmesi yanlış değil, ama eksiktir. 

Çok yazdık, yineleyelim; üç imparatorluğa başkentlik yapmış olması, ekonomideki konumu, Türkiye’nin prototipini yansıtan demografik yapısı, pekçok Avrupa devletinden büyük olması ve jeostratejik konumu nedeniyle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçimleri, “İstanbul kararını verdi” şeklinde özetlenebilecek bir yerel seçim değildi. Yabancı basının seçim sonuçlarını değerlendiren manşetlerinde bu sonucu açıkça görmek mümkündür. O nedenle, 23 Haziran seçim sonuçları çok daha geniş bir çerçevede değerlendirilmelidir. 

Sandıktan çıkan sonuç, İstanbul seçimi olmanın ötesinde mesajlar içeriyordu; sonuç Binali Yıldırım ve Ekrem İmamoğlu’nu aşan mesajlar içeriyordu. Cumhur İttifakı da, Millet İttifakı da sonuçları kendi açılarından değerlendireceklerdir.  

DEMOKRASİ KAZANDI

Dünya haritasının yeniden şekillenmeye çalışıldığı bir süreçte yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçim sonuçları ve yabancı medyanın bu sonuçları değerlendirme şekli elbette önemlidir. Kendi bakış açılarına göre yapılan değerlendirmelerde çok şey söyleyebilen yabancı medyanın eleştiremediği tek konu, seçimlerin bir demokrasi şöleni şeklinde yapılmış olmasıydı. 

Demokrasinin en önemli özelliği, iktidarın sandık yoluyla el değiştirmesidir. Sonuçta demokrasi kazandı; bu sevinilecek bir sonuçtur. 

23 Haziran öncesinde, “Seçimler bir demokrasi şöleni olmalı” demiştik; oldu.. Demokrasi kazandı. Türkiye’nin prototipi İstanbul’da 10.5 milyon seçmenin bir büyük bir çoğunluğu (%84.42) sandığa gitti, özgür iradesiyle oyunu kullandı, seçimini yaptı. Millet İttifakı’nın Adayı Ekrem İmamoğu, yenilenen 23 Haziran seçimlerinde oyların yüzde 54’ünü kazanarak, iptal edilen 31 Mart seçimlerine oranla daha başarılı çıktı. 

“MİLLİ İRADE TECELLİ ETMİŞTİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan da, “Milli irade tecelli etmiştir” diyerek İmamoğlu’nu kutlamıştır: “Seçimi kazanan Ekrem İmamoğlu’nu tebrik ediyorum. Önümüzdeki süreçte demokrasiden, hukukun üstünlüğünden, ülkemizin barış, refah ve istikrarından taviz vermeden, birlik ve beraberlik içinde 2023 hedeflerimize yürüyeceğiz.” 

İmamoğlu’nun oylarının artmasında, Binali Yıldırım karşısında yüzde 8’lik fark yapmasında, YSK’nın iptal kararında öne sürdüğü gerekçenin inandırıcı olmamasının etkili olduğu değerlendiriliyor. Bazı durumlarda millet, iradesine müdahale olarak algıladığı durumlarda çok ters tepkiler verebiliyor. 

Buna benzer bir tepkiyi, İhtilal Lideri Kenan Evren’in, Turgut Özal karşısında, Turgut Sunalp’ın horoz amblemli partisini destek istemesi olayında yaşamıştık. Kenan Evren’in televizyon konuşmasında Turgut Sunalp’in partisini işaret etmesi, mağdur durumuna düşen  Turgut Özal’ın sandıkta büyük bir atmasına neden olmuştu. 

Recep Tayyip Erdoğan’ın okuduğu bir şiir nedeniyle belediye başkanlığından alınıp hapsedilmesi sonrasında yaşananlar da, milletin kendi iradesine yapılan müdahale karşısında gösterdiği tepkiydi. O nedenle 23 Haziran seçim sonuçları, “yeni bir sürecin başladığı 1989 ve 1994 yerel seçimlerine benzer bir kırılma” olarak değerlendiriliyor. 

Anket uzmanları, sonuçları değerlendirirken, “İmamoğlu 31 Mart’ta sandığa gitmeyen seçmenin oylarını almayı başardı” diyorlar. Binali Yıldırım’ın oylarındaki gerilemeyi de, “Ak Parti’nin hemşehri oylarına dönüş stratejisi, kırgın Ak Partilileri ve muhafazakar Kürtleri kazanma çalışmaları başarılı olamadı” şeklinde değerlendiriyorlar. 

31 Mart seçimlerinde yüzde 1.21 oranında oy alan Milli Görüş cephesi temsilcisi Saadet Partisi oylarının yarısının Ekrem İmamoğlu’na yönelmesi, önemle irdelenmesi gereken bir gelişmedir. 

23 Haziran’da yinelenen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde yalnızca Büyükşehir Başkanı yeniden oylanmıştır. Eğer, 31 Mart’ta aynı zarfa konulan oy pusulalarının hepsi birden iptal edilmiş olsaydı, 23 Haziran seçim sonuçlarına göre, Ak Parti, bugün elinde bulunan 12 ilçe belediye başkanlığını da kaybetmiş olacaktı. 

SEÇİM NEDEN YENİLENDİ SORGULAMASI

Bu tablo karşısında, Cumhurbaşkanı Erdoğan, 31 Mart seçim sonuçlarını kabullenip Türkiye’nin gerçek gündemine dönmeye hazırlanırken, İstanbul seçimlerinin yenilenmesi konusunda ısrar edenleri, milleti bu yaz gününde sandık başına yeniden gitmeye zorlayanları, Kandil’e operasyonlar sürerken, bir Dicle Kalkanı diyebileceğimiz Pençe operasyonu sürdürülürken Öcalan’ın mektubunu gündeme getirenleri, toplumları etkilemede her zaman ters tepen negatif dil kullanmakta ısrar edenleri elbette sorgulayacaktır. 

Siyaset sosyolojisinde seçmen davranışlarını etkileyen faktörlerin doğru kullanılması çok önemlidir. Eylem ve söylemlerinizin dozajını iyi ayarlamadığınızda ve bilimsel disiplinin dışına taştığınızda, seçmenler üzerinde, “Acaba son kozlarını mı oynuyorlar?” sorgulamasına neden olabilirsiniz. “Millet İttifakı’nın oylarının artmasında, Milli Görüş oylarının İmamoğlu’na yönelmesinde Öcalan’ın mektubu bir katalizör etkisi yapmış olabilir” saptaması dikkatle değerlendirilmelidir. 

CHP’YE VERİLEN MESAJLAR

Halk Partisi de seçmenin kendisine verdiği mesajı çokiyi okuyabilmelidir. İstanbul’un Türkiye’nin bir prototipi olduğu dikkate alındığında, İmamoğlu’nun oylarındaki yükseliş, CHP’ye, “Belediye başkanlığında başarılı sınav verirsen genel seçimlerde bir şans verebilirim” mesajıdır. 

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçim sonuçları, genç seçmenin eğilimlerini yansıtması açısından bütün partiler için önemlidir. 

Siyaset sahnesinde Millet İttifakı Adayı Ekrem İmamoğlu gibi yeni ve genç yüzlerin öne çıkması, Ak Parti içinde bir sorgulama süreci, Ak Parti dışında yeni bir oluşum arayışları başlatacaktır. 

Kılıçdaroğlu saha kenarında durarak İmamoğlu’nun önünü açmıştır, ama İmamoğlu’nun başarısı, seçim sonrasında, CHP içinde yeni arayışların başlamasına da neden olabilir. Cumhurbaşkanlığı yarışında Muharrem İnce ile arzuladığı sonucu alamayan CHP, bu defa İmamoğlu’nu kozunu kullanmak isteyecektir. Bu beklenti, CHP içinde bir liderlik yarışı başlamasına neden olabilecektir. Bu konudaki yarış Millet İttifakı cephesindeki gizli-açık ortaklar arasında anlaşmazlıklar yaşanmasına da neden olacaktır. 

GERÇEK GÜNDEME DÖNMELİYİZ

Bir demokrasi sınavından geçtik. 

Bir demokrasi şöleni yaşadık. 

Artık süratle gerçek gündeme dönmeli ve küresel çapta büyük bir güç mücadelesinin yaşandığı bir süreçte, önümüzde dağlar gibi dikilen sorunlara acilen çözümler üretmenin yolunu aramalıyız. 

Bu toprakları vatan bilen herkesin, küresel çapta yaşanan mücadelenin neleri hedeflediğini dikkate alması, eylem ve söylemlerini bu küresel gerçekler çerçevesinde şekillendirmesi gerekir. 

23 Haziran seçim sonuçlarını, “Binali Yıldırım kaybetti” ya da “Ekrem İmamoğlu kazandı” şeklinde değerlendirebiliriz, ama hepimizin öncelikli görevi, “Türkiye kazandı” başlığını atabilmek için elimizden geleni yapmaktır. 

Dünya yeniden kuruluyor ve Türkiye, bu yeni dünyada konumunu, kendi çıkarları doğrultusunda belirlemeye çalışıyor. Millet İttifakı’nın da Cumhur İttifakı’nın da bu küresel gerçekleri öncelikli olarak dikkate almaları gerekiyor. El birliği ile Türkiye’nin önüne dağ gibi yığılan sorunlara çözümler üretmeliyiz. 

Öncelikle, Binali Yıldırım-Ekrem İmamoğlu rekabetlerini yıllarca yaşayacağımız “halı sahamıza” yönelik tehditlere gereken yanıtı verebilecek birlik ve dayanışmamızı koruyabilmektir. Gerisini demokratik yöntemlerle nasıl olsa çözeriz.