XIX Yüzyıl batı mimarisinin örneklerinin kısmen korunduğu Teqebaşı’nda çevrenin dokusuyla hiç bir şekilde uyum sağlamayan hantal ve özelliği olmayan bir yapı vardır; TRT binası…

Bu yapının olduğu yerde yakın tarihlere kadar ayakta kalmış ve işlevini sürdüren, şehrin en eski tiyatrolarından Darülbedayiinin tiyatroları bulunuyordu.  Onlardan biraz daha önce aynı yerde 1880’li yıllarda Tepebaşı yazlık tiyatrosu vardı. Bu tiyatro 1889’da yanınca Fransız elçisinin maddi yardımıyla Tepebaşı Tiyatrosu yenilenmiş ve 1892 yılında 1200 kişilik olarak perdesini açmıştır. Burada dram ve komedi olarak birbirlerinden farklı mimariyi yansıtan birbirlerine bitişik sayılabilecek iki ayrı tiyatro bulunuyordu. I.Dünya Savaşı sonrasında bu iki bina Darülbedayi e geçmiş 1916 veya 1917 de temsillerine başlanmıştır.

Dram tiyatrosu komedi tiyatrosundan önce Şehremini Rüstem Paşa tarafından yaptırılmıştır.  Dönemin Avrupa opera binalarının küçük bir minyatürü görünümündeki iki katlı, locaları, 438 koltuğu olan tiyatro ahşap ve yığma tuğladan yapılmıştı Üzerini içerisi bezemeli ahşap bir kubbeyle örtülmüştü. İlk yıllarında yabancılara yönelik Fransızca oyunların oynandığı tiyatro Darülbedayi’e geçtikten sonra klasik tiyatro oyunlarının yanı sıra Türk yazarların oyunları da sahnelenmiştir. Ne yazık ki;  İstanbul’un en eski tiyatrolarından olan bu yapı 7 Ocak 1970 yılında terk edilmiş, aynı yıl 17 Nisan’da yanmış ve bir tarih yok olmuştur.

Demokrat Parti iktidarının sonlarına doğru yapılan imar faaliyetleri kapsamında açılan caddelerin üzerinde bulunan pek çok tarihi yapılar ile birlikte komedi tiyatrosu da bir anda yıkılarak ortadan kaldırılmıştır.

Komedi tiyatrosu diğerinden farklı bir mimarisi vardı. Ahşap ve yığma taş ile tuğlanın ağırlıklı olduğu mimari yapıda sahne binasının etrafı üç taraftan kademeli oturma kademeleri ile çevrilmişti. Üzerini de ahşap bir çatı örtmüştü.

Ortaokul yıllarımdan itibaren her iki tiyatroda ünlü  temsillere  ve  oyuncularını izleme şansına erimiştim.. Bu yönden kendimi çok şanslı sayarım.

Darülbedayi’nin ve sonra İstanbul Şehir Tiyatrolarının ünlü oyuncularında Raşid Rıza bizlere her oyun için bir loca davetiyesi verir ve sahnelenen bütün oyunları izlerdik. Onlardan bazıları bugünmüş gibi gözlerimin önünde şekillenir.  W.Shakespare’nin Hamlet’i, Nedret Güvenç’in yıldızlaştığı Beyaz Güversin,  Cevat Fehmi Başku’un  Paydos ‘u, Perihan Tedü’nün Kral Lear, Faust’u   ve daha niceleri…

İstanbul Şehir Tiyatrolarından kimler gelip geçmiştir;  hanım sanatçılar olarak; Bedia Muvahhit, Halide Pişkin, Şaziye Moral, Gülistan Güzey, Perihan Tedü, Cahide Sonku, Nedret Güvenç, Jiyan Mahfi Ayral,  Tijen Par, Suna Pekuysal…

Erkek sanatçılar olarak  Ahmet Muvahhit,Hazım Körmükçü.,  Küçük Kemal, Raşit Rıza, Vasfi Rıza,Talat Artamel, Hadi Hün, Nejdet Mahfi Ayral, Bilge Zobu,  Ercüment Behzat Lav, Suavi Tedü, İ.Galip Arcan, Muammer Karaca, Erhan Abur, Behzat Butak…

İstanbul Şehir Tiyatrolarından sonra özel tiyatrolarda seyircilerin karşısına çıkmaya başlamıştı. Bunların başında Dormen Tiyatrosu, Muammer Karaca Tiyatrosu, Küçük Sahne, Arena Tiyatrosu, Gazanfer-Ülkü Özcan Tiyatrosu, Çevre Tiyatrosu Nejat Uygur Tiyatrosu ve Kenterler gelmiştir Sonraki yıllarda onlara Devlet Tiyatrosu da eklenmişti.

Bütün bu tiyatrolar şehrin kültür ve sanatına hareket getirmiş, açılan özel tiyatro okullarından da birçok sanatçı yetişmişti. Bizim kuşakların bu yönde çok şanslı olduklarını sanıyorum.