Türkiye bir 15 Temmuz anması daha yapacak. Bu 15 Temmuz 2016'da olanlar, yaşayanlar için ölünceye kadar unutulmayacak inanılmaz şeyleri içinde barındırıyor. Yani unutmak mümkün değil!

Benim için en önemlisi, bir kısım üniformalı askerin bağrından çıktığı Türk Milletine karşı silah çekip ateş açmasıdır. Halbuki o silahlar bile üzerine ateş açılan insanların vergileri ile alınmış silahlardır. Yine bu ateş açanların maaşları da milletimizce ödenmiştir. Diğer önemli hususta Türk Ordusunun ve Türk devletinin,  ABD (diğer uluslararası irtibatları da olduğu bir gerçek) bağlantılı olduğu su götürmez bir gerçek olan FETÖ terör örgütünün bir paralel devlet inşasına nasıl göz yumduğu sorusudur. Onlarca yıldır devleti ve orduyu yönetenlerin buna cevap vermesi gerekir ki, burada sadece iktidarı kast etmiyorum.

Türkiye'de yaşanan darbelerin dış güçlerin tesir ve destekleri ile olduğuna dair bir şüphe yoktur. Bunlar bilinmesine rağmen en son darbe girişimi olan 15 Temmuz'a kadar nasıl gelinmiştir?

Acı olan bir gerçek var ki, Türkiye Cumhuriyeti devleti 10 Kasım 1938'den sonra karanlık bir tünele girmiş ve 1945'ten sonra da yolunu iyice kaybetmiştir. Türk Milleti, kağıt üzerinde muktedirdir. Konuşmaya dilimiz varmasa da, adı konulmamış bir sömürge olduğumuz çoğumuzun kabulünde olan bir husustur.

Görüyoruz ki, 2000'li yıllar milli devletlerin küresel istila ve müdahalelerle karşı karşıya getirilmesine, toprak bütünlüklerinin tehlikeye girmesine sahne olmaktadır. Dost ve düşman birbirine karışmış, milletler arası hukuk rafa kaldırılmış, soğuk ve sıcak harp iç içe geçmiştir.

Dün bazı ülkeler ve yerli işbirlikçiler bazı STK'lar eli ile "Turuncu Devrim" ve "Arap Baharı" gibi isyanları yaşarken, yönetenler bu yolla değiştiriliyordu. Günümüzde de küresel güçlerin çıkarlarına uygun ortamlar yaratılmaya devam ediliyor, ülkelerin egemenlik hakları, insan hakları; 15 Temmuz örneğinde olduğu gibi çiğnenmeye çalışılıyor.

Bazı ülkelerde ise böyle müdahaleler yapılması tercih edilmiyor. Bunun yerine ülkeler dolaylı yollardan tanınmaz ve demokraside emperyal amaçlara hizmet eder hale getiriliyor. Başkaları için reformlar yaptırılıyor, yada anayasalarla oynanıyor. Ülkeler dış dayatmaları yerine getirdikleri takdirde sorunlarından kurtulabileceklerine inandırılıyor. Oysa taviz tavizi getirmekte ülkeler kuşatılmakta ve toprak bütünlükleri tehlikeye girmektedir. Türkiye'ye şimdi de ağır bir göç sorunu yaşatılmakta ve Taliban baskısı ile gerçekleştiği söylenilen Afgan göçü ile demografik yapısı iyice bozulmaya ve vatan toprakları Türksüz bırakılmaya çalışılmaktadır.

Türkiye'de yaşanan 15 Temmuz ve gerekse ondan önceki darbeler tesadüf değildir. Daha doğru bir ifade ile Türkiye'de olan biten hiç bir şey tesadüf değildir. Bu olaylar yaşanırken siyasetimiz, siyasetçilerimiz, Türk Ordusu ve başta istihbaratımız olmak üzere tüm kurumlarımız ne ile meşguldü?

Önemli ve üzüntü verici olan, başımıza gelen ve gelmekte olan her şeyin halkın gözünden kaçırılmasıdır ve halkın devleti yönetenlerce bilinen gerçeklerle, aydınlatılıp uyarılmamasıdır.

15 Temmuz darbe girişimini ve halkın iradesini sakatlayan her türlü girişimi lanetliyoruz. Bu hain darbe girişiminde kaybettiğimiz insanlarımıza Allah'tan rahmet ve yaralanan bütün vatandaşlarımıza Allah'tan sağlıklı ve huzurlu bir ömür diliyoruz.

Gerçekten Türk Milleti 15 Temmuz'da tarihsel bir kırılma yaşamış ve belki de kendi vatanında uzun soluklu bir esaretten kurtulmuştur. Ancak 15 Temmuz'a giden süreç çok iyi mercek altına alınmalı, hata ve sevaplar objektif olarak ortaya konulmalıdır. Nerelerde hata yaptık? Mutlaka bu soru doğru cevaplanmalıdır!

Herkese söylüyoruz, istisnasız hepimiz yerli, milli ve bağlantısız olmak ve ülke yönetimini bu hüviyeti taşıyan insanlara teslim etmek zorundayız.

Kaynak: Prof. Dr. Mustafa Erkal / Aydınlar Ocağı Yayınları