Özelleştirilerek yaşamımıza kaktıra kaktıra sokulan bankalar, markalar, binalar, yatırımlar, adalar, modalar, araziler… ormanlar…

Özel… Özelleştirme… Öz be öz el… 

Yani elin bizim değil…

***

Yaşını başını almış bizlerin ilkokul anılarında mutlaka vardır.

‘Yerli Malı Haftası’

Bit kadar boyumuza oranlamadan kafamıza taktığımız ki genelde elde yapıp boyar ve kesip bir yuvarlak kağıdı çember yapıp tam da ortasına koyardık. Ve onları başımızın üstünde taç takmış gibi keyifle taşırdık.

Kimimiz elma armut kiraz limon olurdu. O zamanlar ananas ülkemizde sanırım yoktu. Kitaplardan tanırdık tropik meyve sebzeleri… 

(Ha bir de ben hayvanlara çok meraklı olduğum için Makak Maymunlarına, kırtasiyeden kuşe kağıda basılmış resimlerini tüm kuruşlarımı vererek kolleksiyon yapardım.) 

Ben tepemde en çok armut taşırdım. Armudun iyisini de ayılar yermiş sonradan onu da öğretti hayat…

O özel haftada evden arakladığımız sebze meyveleri taşırdık sınıfa. Sanki semt pazarı gibi masalara dizerdik.

Yerli malı hayatımızda çok önemliydi. Bizimdi elin değil. Sahiplenmek gerekti ve sıkı sıkıya öğretildik. Öğrenmeyenler aramızdan kaçmış demek ki…

Kaçanlar mı?

Şimdi ‘Özel Ağaçlandırma’ lar yapıyorlar. Orman Yağması yani

Ne mi demek?

Yüzde 90 ı rantsal değeri yüksek olan kıyılar, özel ağaçlandırma adı altında mevcut canlar kıtır kıtır kesiliyor.

Orası marina burası liman ha bu da otel ve consepti.  Sadece zengin- bu kelime geçince nedense bilmem aklıma sadece Katar geliyor – lerin deniz ve hava yoluyla gelip gittiği kara ulaşımı olmayan tesisler…

Herkes özellikle ağaçlandırıcam looo deyip başvuruyor.

İmara açılmasın diye provakasyonlar, yürüyüşler, duyarlı meslek örgütleri, duyarlı halk, çadırcılar kamp kuruyor. Ama kaçı duruyor, kaçı gidiyor. Avatar filmi gibi…

O yeşil bu yeşil özel de özel

Kaz Dağları’nda altın arayacaklarına edilen  günlerce itirazlar. Noldu? 

Ormanların çoğu kele döndü !

Tesisler, binalar, fabrikalar ne bırakır?

Para

Yok BİZE ne bırakır diyorum anacım.

Dışkı, atık, zehir…

Kirlilik tabii

Marmara müsilajı ortada, Menderes …

Batı Anadolu’nun en büyük nehri Menderes resmen can çekişmekte ve yok olmakta.

O masum ilkokul yılları anılarımda İzmir’de Ege’nin nehirlerini çizer ezberlerdik. Büyük Menderes Küçük Menderes…

Artık  Aydın’a bile ulaşamayan Menderes! Balıkları da yok olan Menderes.

Sebep mi?

Havza ve kaynağında çoğalan madencilik, taş ocakları…

Önce kirlenip şimdilerde yok olmaya yüz tutan Menderes…

Aydın Çevre Platformu (AYÇEP) başkanı Mehmet Vergili açıkça ifade etmiş;

‘İnsanoğlunun doymaz hırsı, çarpık sanayileşme, şehirlerin evsel ve organize sanayilerin atıklarının arıtılmadan nehre verilmesi, vahşi sulama, vahşi madencilik, jeotermallerin yasadışı bir şekilde akışkanlarını Menderes’e bırakmaları nehri kirletiyor.’

Ne çok örneğini yaşadık şu durumların…

Fırat’ın  da artık suyu akmıyor derin. Oyy Oyyy 

Ölem ben…

Buyrun…

Liman inşaatı için denizi doldurmaya başlayan ahmaklar yakında denizleri de kurutacaklar.

Datça’nın denizini bilmeyen var mı? Tüm kıyıları cam gibidir. Meksika-Cancun halt eder. Turkuazdır… sonra da çok güzel bir lacivert… değil doldurmak girmeye kıyamazsın.

Lanet olsun … yine kaçak liman peşindeler.

Özel insanlar bunlar çok özel !!!

Özel insan özelleştirmek zorundadır. Dürtüleri böyle çalışır.

Öyle mi?

Buyrun…

Kasımpaşa’daki tarihi Divanhane Karakol Binası…

153 yıllık… Yargı sürecinin devam ettiği sıralarda Haliçport Projesi nedeniyle yol genişletilmeye kurban oldu. 

Ve; Bir gece ansızın yıkıldı.

Biz güneyde butik oteller yaparken asırlar önceydi sanırım. Ağaçları ellemez projeyi onlara göre çizerdik. 

Zonkkk diye kesip yıkıp kafamızın estiği gibi proje çizmezdik. Çizemezdik. Bu düsturla büyüyenlerin acısı ne kadar derindir bilen var mı?

Saygı ve Özel iki aynı yön kelimeyken nasıl da ayrı düştüler…

Buyrun…

Kayseri’de Atatürk’ün ziyaret ettiği tarihi bina ahır yapılmış.

Kayseri Kayır Han 1200 lü yıllarda Anadolu Selçuklu Devleti tarafından yapılmış. İpek Yolu üzerinde ve de en önemlisi Atam’ızın  orada ağırlanmış olması ve  1928 yılında Harf İnkilabı’nı öğrencilere anlattığı han. 

ÖZEL mülkiyete geçince… AHIR olarak kullanılmaya başlandı.

EEEE ÇÜŞŞŞŞ  YANİ !!!

Tarihe tanıklık etmiş mekanlar ve coğrafyalar artık sararmış bir kitabın sayfaları gibi yitip gitmekte. Ruhları da el ayak çekmekte…

EEEE 

DAHA DAHA NASILSINIZ AGALAR ?