1908’de II. Meşrutiyet ilân edilmişti.

     Meşrutiyet; bir hükümdarın başkanlığı altındaki millet meclisi ile idare edilen devlet sistemi idi.

     Böylece yeni bir sisteme kavuşmuştuk. Bu yeni sistemin halk arasındaki  adı “Hürriyet” idi. 

     Bugün ise “Cumhuriyet”le idare ediliyor, yönetiliyoruz. 

     Bu Cumhuriyet’e 29 Ekim 1923 tarihinde kavuştuk.

     Cumhuriyet ki; demokrasi, adalet, meşveret / danışma 

     Ve kanunda inhisar-ı kuvvetten / kuvveti tek elde yani sadece ve sadece 

     Kanunda bilmekten ibarettir.

     Böyleyken, efkârı / fikir ve düşünceleri teşviş eden / karıştıran, karma karışık eden; 

     Dün Hürriyet denen Meşrutiyeti, bugün Cumhuriyeti takdir etmeyen kimlerdir? 

     Diye sorulacak olursa, deriz ki:

     Bilgisizlik ve cahillik denen Cehalet Ağa’nın. 

     Değişmeye, düzelmeye karşı çıkan İnat efendinin. 

     Muhabbet fedaisi olup; husumete / düşmanlığa vakit yok diyecek yerde 

     Garaz eden / kin güden Bey’in. 

     İntikam / öç almak peşinde koşarak, körü körüne onun bunun peşine takılan Taklit hazretlerinin

     Ve Mösyö  Gevezeliğin tasallutu altında, insan milletinden olup da, 

     Menba-ı saadetimiz / mutluluk kaynağımızın sebebi olan meşvereti, 

     Yani işlerin danışıp görüşme yoluyla çözümlenme yeri olan meclisi inciten, 

     Ona dudak büken cemiyet ve topluluklar; 

     Cumhuriyeti takdir edemeyenlerin başında gelir.

     Bir çeyrek asır istibdat-ı mutlakla, zulüm ve baskının hüküm sürdüğü hak 

     Ve hukukun olmadığı keyfî idare ile hükmeden bir hakimiyeti; Meşrutiyet’te meşru görenler. 

     Aynı menfî his ve duyguların etkisiyle Cumhuriyet’e bakanlar, 

     Cumhuriyet’in de Meşrutiyet zeminindeki uygulanışından farklı olmayacağını 

     Düşünen ve sananlardır.

     Bir kuruş zararını bin lira milletin menfaat ve yararına feda etmeyenler de, 

     Cumhuriyet’i takdir etmeyen ve benimsemeyenler zümresindendir.

     Hem de menfaatini ızrar-ı nasta / insanlara zarar vermekte görenler.

     Hem de muvazenesiz, dengesiz ve ölçüsüz bir şekilde 

     Yani muhakeme etmeden /akla danışmadan, akıl yürütüp, 

     Doğru bir netice ve sonuca varmadan mana verip anlamaya çalışanlar.

     Hem de meyli intikam / intikam ve öç alma gibi menhus / uğursuz 

     Nameşru / meşru olmayan bir istek ve arzu peşinde koşanlardır.

     Garaz-ı şahsisini / kişisel düşmanlık, amaç ve hedeflerini, milletin yararına feda etmeyenler.

     Bu menfi halet-i ruhiye içinde oldukları halde mağrurane / gururlu, 

     Mağrur bir eda içinde, kendini beğenerek, güya millete ruhunu feda etmek davasında bulunanlar.

     Hem de Beylik veya Tavaif-i Mülûk / Küçük Devletçikler peşinde olanlar. 

     Abbasî Devleti’nin parçalanması ile küçük devletlerin ortaya çıkması gibi, 

     Kabul olmayacak duaya âmin diyerek; etnik / ırkî nitelikli sözde devletçik hayali güdenler. 

     Memleketlerin, devletlerin parçalanmasının mukaddemesi / başlangıcı olan Muhtariyet / 

     Özerklik / Yerinden Yönetim peşinde koşanlar.

     İstibdat-ı mutlak  / zulüm ve baskının hüküm sürdüğü, hak ve hukukun olmadığı 

     Keyfî idare manasında bir Cumhuriyet gibi, gayr-i makul / makul olmayan, 

     İmkânsız yani gerçekleşmesi; mümkün olmayan fikirlerde bulunanlar.

     Hem de zulüm görmüş, kin bağlamış; Hürriyet, Meşrutiyet, Demokrasi ve Cumhuriyetin 

     Birinci ihsanı olan af ve istirahat-ı umumiyeyi / milletin rahatını 

     Fikr-i intikamına / intikam fikrine yediremeyen vb. gibiler; Cumhuriyeti takdir edemeyenlerdir.