1906’da Atatürk Suriye’de bulunmakta idi. Orada bulurken yanındaki iki yakın arkadaşı Mazhar Müfit Bey ile Halil Bey vardı. 

Halil Bey Atatürk’ün cumhuriyet konusundaki bir hatırasını bizlere şu şekilde aktarmaktadır. 

Ya cülusu hümayun veya veladeti hümayun şenlikleri tertip edilmişti. Mustafa Kemal ile birlikte donanmayı seyretmeye çıkmıştık. Aniden kolumu tutarak:“Halil dedi… Bu millet kendi kurtuluşu için şenlik yapabilir. 

Nihayet, büyük hizmetler etmiş olan bir adam için şenlik yapabilir, diyelim. Fakat Hanedan için neden donanma yapılsın? Padişah da kim oluyormuş? Padişahlık da ne demekmiş? Halil bu soruya şu cevabı veriyor:

“Peki, memleketi nasıl idare edeceğiz? Sultan fenadır... Seninle beraberim. Ama o giderse gene bir padişah lazım,” diyecek oldum. Buna fena hâlde kızdı.“Neden mutlaka padişah fikrine saplanıyorsun Halil?” diye bağırdı.

“Cumhuriyet yaparız.” Evet, Türk Milleti’nin büyük desteği ile Onun önderliğindeki Türk Milleti üç bin yıllık tarihinde yeni bir yönetim geliyordu; “egemenlik kayıt sız şartsız milletindir,” ilkesi gereği Cumhuriyet sisteme yani “cumhurun yönetimi” geliyordu. 

İşte Mustafa Kemal o günün en önemli saatlerini şöyle anlatıyordu:

Efendiler, Parti Grubu toplantısına son verildi ve hemen Meclis toplantısı açıldı. Saat 18.00 idi (29 Ekim). Kanun teklifi, Kanun-ı Esasî Encümeni tarafından usulen incelenip tutanağı hazırlanırken, Meclis diğer bazı işlerle meşgul oldu. Sonunda, Başkanlık kürsüsünde oturan Başkan Vekili İsmet Bey (Paşa) Meclis'e şu bilgiyi verdi:

“Kanun-ı Esasî Encümeni, Teşkilât-ı Esasiye Kanunu'nda değişiklikler yapılması ile ilgili tasarının öncelikle ve derhal görüşülmesini teklif ediyor. 

“Kabul!” sesleri üzerine, tutanak okundu. Teklif edildiği gibi öncelikle görüşüldü. Nihayet, kanun, birçok konuşmacının “Yaşasın Cumhuriyet!” sesleriyle alkışlanan konuşmalarıyla kabul edildi. Ondan sonra Cumhurbaşkanı seçilmesi için Meclis'te oylamaya geçildi. 

Toplanan oyların sonucunu Başkanlık kürsüsünde oturan İsmet Bey (Paşa) Genel Kurul'a şu şekilde bildirdi:“Türkiye Cumhurbaşkanlığı için yapılan oylamaya yüz elli sekiz kişi katılmış ve Cumhurbaşkanlığına yüz elli sekiz üye, oybirliği ile Ankara Milletvekili Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'ni seçmişlerdir.”Efendiler, seçimin hemen arkasından Meclis'te yaptığım konuşmayı tutanaklarda okumuşsunuzdur. 

Ancak, tarihî bir hatıranın canlandırılması için, müsaade ederseniz, o konuşmamı burada aynen tekrar edeyim:Saygıdeğer arkadaşlar, dünya çapında önemli ve olağanüstü olaylar karşısında, saygıdeğer milletimizin gerçek uyanıklığına ve şuurluluğuna değerli bir belge olan Teşkilât-ı Esasiye Kanunu'nun bazı maddelerini açıklığa kavuşturmak için kurulmuş olan özel komisyon tarafından yüksek heyetinize teklif edilen kanun tasarısının kabulü dolayısıyla; Türkiye Devleti'nin zaten bütün dünyaca bilinen, bilinmesi gereken mahiyeti milletlerarası adıyla adlandırıldı. 

Bunun tabiî bir gereği olmak üzere bugüne kadar doğrudan doğruya Meclis Başkanlığı'nda bulundurduğunuz arkadaşınıza, yaptırdığınız bu görevi, Cumhurbaşkanı unvanıyla yine aynı arkadaşınız, bu âciz arkadaşınıza tevcih ediyorsunuz. 

Bu münasebetle şimdiye kadar hakkımda gösterdiğiniz sevgi, samimiyet ve güveni bir defa daha göstermekle, yüksek değerbilirliğinizi ispat etmiş oluyorsunuz. Bundan dolayı yüce heyetinize gönlümün bütün samimiyeti ile teşekkürlerini arz ederim." "Efendiler, asırlardan beri Doğuda haksızlığa ve zulme uğramış olan milletimiz, Türk milleti, gerçekte soydan sahip bulunduğu yüksek kabiliyetlerden yoksun zannediliyordu. Son yıllarda milletimizin fiilî olarak gösterdiği kabiliyet, istidat ve kavrayış kendi hakkında kötü düşünenlerin ne kadar gafil ve ne kadar gerçeği görmekten uzak, görünüşe aldanan insanlar olduğunu pek güzel ispat etti. Milletimiz kendisinde var olan vasıfları ve değeri, hükumetin yeni adıyla, medeniyet dünyasına çok daha kolaylıkla gösterebilecektir. Türkiye Cumhuriyeti, dünya devletleri arasında tuttuğu yere lâyık olduğunu eserleriyle ispat edecektir.Arkadaşlar, bu yüksek rejimi yaratan Türk milletinin son dört yıl içinde kazandığı zafer, bundan sonra da birkaç misli olmak üzere kendini gösterecektir. Bendeniz, kazandığım çok önemli gördüğüm bir noktadaki ihtiyacı arz etmek mecburiyetindeyim. O ihtiyaç, yüce heyetinizin şahsıma karşı gösterdiği sevgi, güven ve desteğin devamıdır. Ancak bu sayede ve Tanrı'nın yardımıyla, bana verdiğiniz ve vereceğiniz görevleri en iyi şekilde yapabileceğimi ümit ediyorum. Daima sayın arkadaşlarımın ellerine çok samimî ve sıkı bir şekilde yapışarak, kendimi onların şahıslarından bir an bile uzak görmeyerek çalışacağım. Daima milletin sevgi ve güvenine dayanarak hep birlikte ileri gideceğiz. Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır. Efendiler, Meclis’çe Cumhuriyet kararı 29/30 Ekim 1923 gecesi saat 20.30'da verildi. On beş dakika sonra, yani 20.45'te Cumhurbaşkanı seçildi. Durum, aynı gece bütün memlekete bildirildi ve her tarafta gece yarısından sonra yüz bir pare top atılarak ilân edildi” 

Efendim bugünün önemine binaen Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 96. Yılı kutlu olsun.