Bugün, bütün yurtta ve dış temsilciliklerimizde ve Türk aleminde Cumhuriyetimizin 98nci yılı, coronavirüs salgının baskı altında olsa da mutlaka yine olabildiğince ve yürekten kutlanıyor. Ben de bu yüce ve kutlu günümüzü idrak etmenin coşkusu ve mutluluğu içinde en içten dileklerimle bayramımızı kutluyor ve Cumhuriyetimizin kurucu kadrosunu, başta Ebedi Başkomutanımız Ulu Önder Atatürk olmak üzere, en yüksek saygılarımla ayakta selamlıyorum. Ruhları şad, mekanları cennet olsun. 

Cumhuriyet Bayramlarını bizim kuşak; yokluk ve yoksulluk içinde olsak da olabildiğince gururlu ve coşkulu törenlerle kutlar ve Cumhuriyeti çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarma arzularını kamçılayarak ve Cumhuriyeti daha da özümseyerek kutlardık. Ben 1938 yılında Cumhuriyet Bayramında doğduğum için her Cumhuriyet Bayramında biraz daha büyümenin ve Cumhuriyeti biraz daha iyi anlamış olmanın tadını alır ve sevinirdim. 

Değerli okurlarım, malumları Selçuklulardan beri bin yıldır yurt edindiği Anadolu’dan taşan Türk Milleti; Viyana’dan Basra Körfezi’ne, Kırım’dan Kuzey Afrika ve Hint Okyanusu’na kadar bölgeye Osmanlı İmparatorluğu ile asırlarca, huzur ve refah getirmişti. Ve uzun yılar sonra dünyadaki gelişmelere ayak uyduramadığı 18nci yüzyılla gelen büyük sorunlar ve savaşlar sonunda Avrupa’nın Hasta Adamı olarak katıldığı Birinci Dünya Harbini de kaybetmişti. Bilindiği gibi İstanbul ve Boğazlar dahil Arabistan, Irak, Suriye ile Anadolu toprakları yer yer işgal edilen koca imparatorluğun Padişahı da, Hükümeti de; İstanbul’da işgal kuvvetlerinin emrinde, Anadolu’da Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde Milli Mücadele veren Milli Mukavemeti yok etme çabasındaydı. 

Bilindiği gibi 23 Nisan 1920’de Mustafa Kemal Paşa Ankara’da TBMM’ni toplamış ve Milli Mücadele’yi üstlenen bir de hükümet kurulmuştu. Kendi üzerinde başka bir güç tanımayan, yasama ve yürütme yetkilerini bizzat kullanan TBMM Hükümeti; bu hali ile zaten bir Cumhuriyet’ti. Ancak günün koşulları uygun olmadığından Cumhuriyet olarak ifade edilememişti. Ve sürdürülen mücadelede bütün yokluklara, yoksulluklara, olumsuzluklara rağmen Türk Milleti; Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde Milli Mücadeleyi başlatmış, eşi menendi görülmemiş ve hiç kimsenin beklemediği sonuçlara ulaşılmıştı. Nitekim İstanbul Hükümetinin de desteklediği bütün isyanlar bastırılarak Anadolu’da iç güvenlik sağlanmış, Güney’de koca Fransa, Doğu’da da Ermeniler mağlup edilerek Misak-ı Milli ile ilan edilen sınırlar güven altına alınmıştı. Yunanlılar da Batıda, 15 Mayıs 1919’da İzmir’e çıkıp Anadolu’yu işgal için; ilki Milne Hattından batıya, ikinci ve üçüncüsü Birinci ve İkinci İnönü’ler, dördüncüsü Eskişehir-Kütahya muharebeleri, beşincisi de Sakarya savunma hattımıza olmak üzere beş defa taarruz etmişler, şükürler olsun ki başarılı olamamışlardı. Bilindiği gibi Kahraman Ordumuz, 30 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruzu ile paramparça ettiği Yunan Ordusunu 9 Eylül’de İzmir’de denize dökmüş ve bütün Anadolu’yu düşmandan temizlemişti. 

Artık Birinci Dünya Harbi galiplerinin barıştan başka şansları yoktu. Lozan’da toplanacak barış konferansına Ankara’nın yanında İstanbul’u da davet etmişlerdi. Türk Milletine ihanet içinde olan Padişah ve hükümeti de konferansa katılmanın yollarını arıyorlardı. Tabii Ankara, 1 Kasım 1922’de saltanatı kaldırarak bu oyunu bozmuş son padişah Vahdettin de İstanbul’u terk ederek İngiltere’ye sığınmıştı. 

Lozan’dan sonra Ankara’da, boşalan İçişleri Bakanlığı seçimindeki anlaşmazlık, 1921 Anayasasına göre bakanların bizzat TBMM tarafından seçiliyor olmasından buhrana dönüşmüştü. Anayasadan kaynaklanan bu sorunun kökten çözülmesi gerekiyordu. Daha Erzurum’da Mustafa Kemal Paşa’nın, Mazhar Müfit Bey’e bahsettiği Cumhuriyet’in zamanı gelmişti. 

Nutuk’ta Atatürk; İsmet Paşa ile Anayasa değişiklik teklifini 28 Ekim akşamı hazırladıklarını, teklifin 29 Ekim günü önce Halk Partisi grubunda, daha sonra da Meclis’te görüşüldüğünü, milletvekillerinin Kabul, Yaşasın Cumhuriyet sesleri ve alkışları ile kabul edildiğini ve hemen ardından da kendisinin oy birliği ile Cumhurbaşkanı olarak seçildiğini belirtmektedir. 

TBMM; 1921 Anayasasının 1nci Maddesi sonuna “Türkiye Devleti’nin hükümet şekli Cumhuriyet’tir.” cümlesini ilave etmiş ve ayrıca Cumhurbaşkanı, başbakan ve bakanlarla ilgili değişiklikleri düzenlemişti. Ve hemen bu mutlu 29 Ekim 1923 günü akşamı seçimi müteakip geç saatlerde Cumhuriyet, bütün ülkede 101 pare top atışı ile ilan edilmişti. 

98 yıl içinde Cumhuriyet çok büyük atılımlarla çok büyük başarılar elde etti. 20nci yüzyılın ilk çeyreğinde ortaçağ şartlarına mahkum ve emperyalist Düvel-i Muazzamanın adeta sömürgesi halinde olan ülkemiz bugün medeni dünyanın şerefli ve güçlü bir üyesi, bölgenin de en önemli ve saygın devletidir. 

Ulaşılan düzey ve kazanımlarımız, hür ve müstakil ve onurlu yaşantımız Cumhuriyetin yüce eseridir. Dinimiz, dinayetimiz, kutsal değerlerimiz ve nemiz varsa her şeyimiz Cumhuriyetin çelik kanatlarının koruması altındadır. Ve Cumhuriyetimizi canımızdan aziz bilip, koruyup kollamak ve yüceltmek boynumuzun borcudur. 

Değerli okurlarım, barış ve huzur içinde 98nci yılını idrak ettiğimiz Cumhuriyet Bayramımızı tekrar en içten dileklerle kutluyor, başta Ebedi Başkomutanımız Atatürk ve Cumhuriyetin kahraman kurucu kadrosunu ve kahraman şehitlerimizi saygı ile anıyor ve selamlıyorum. 

Ruhları şad, mekanları cennet olsun.