Ebû Hafs Ömer bin Muhammed en- Nesefî, Şerhu’l- Akâid’nde, Buhârî’nin, İbn-i Ömer radiya’llâhu anhüma’dan rivayet ettiği bir Hadis-i Şerif’e istinaden “ Kebîr’e,” ( büyük günahları) en başta şirk olmak üzere, dokuz olarak saymış ve izah etmiştir.
1) Şirk, Allah’a başkalarını ortak etmek. “ İnsanlardan ba’zıları Allah’tan başkasını, Allah’a denk ilahlar edinirler de onları Allah’ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah’a olan sevgileri ise( onlarınkinden) çok daha fazladır. Keşke zalimler azabı gördükleri zaman (anlayacakları gibi) bütün kuvvetin Allah’a aid olduğunu ve Allah’ın azabının şiddetli olduğunu önceden anlayabilselerdi.” ( Bakara / 2 /165) “ ( İnsanları) Allah yolundan saptırmak için O’ na ortaklar koştular. De ki; ( İstediğiniz Gibi) yaşayın! Çünkü dönüşünüz ateşedir.” ( İbrahim / 14/30) “ O’na ortaklar koşmamızı bize emrederdiniz, derler. Artık azabı gördüklerinde için için yanarlar, biz de o inkar edenlerin boyunlarına demir halkalar takarız. Onlar ancak yapmakta oldukları günahları yüzünden cezalanndırılırlar.” Sebe/ 34 /33) “ İnsanın başına bir sıkıntı gelince, Rabbi’ne yönelerek O’ na yalvarır. Sonra Allah kendisinden ona bir ni’met verince, önceden yalvarmış olduğunu unutur, Allah’ın yolundan saptırmak için O’na eşler koşar. ( Ey Muhammed!) De ki; küfrünle biraz eğlenedur, çünkü sen muhakkak cehennem ehlindensin.” ( Zümer 39 /8) “ De ki; Gerçekten siz, yeri iki günde yaratanı inkar edip O’ na ortaklar mı koşuyorsunuz? O, âlemlerin Rabbi’dir.” ( Fussilet/ 41/ 9)
Şirk, Allah’ın Zâtî ve Sübûtî sıfatlarını ba’zı fânî’lere de izafe etmektir. Meselâ, “ Halk,” (yaratmak, bir şeyi yoktan var etmek) sıfatını aciz kimselere izafe etmektir.” Ey insanlar!( size) bir misal verildi; şimdi onu dinleyin; Allah’ı bırakıb da yalvardıklarınız( tapdıklarınız) bunun için bir araya gelseler bile bir sineği dahi yaratamazlar. Sinek onlardan bir şey kapsa, bunu ondan geri alamazlar. İsteyen de âciz, kendinden istenen de! “ ( Hac / 22 /73)
( Görüldüğü gibi bu âyet cahiliye devrinin putperest araplarına, taptıkları putların, bir sinekten dahi âciz olduğunu ifade buyurmuktadır. Gerçekten sinek, çok zayıf bir varlık olmakla beraber yine de bir canlıdır ve bir iş yapma gücü vardır. İşte âyet bir sineğe karşı dahî kendisini savunamayan cansız putlara du’a ve ibadet edip onlardan yardım bekleyen cahiliye devri Araplarının bu davranışlarındaki saçmalığı çok güzel bir misal ile ortaya koymakta, sinek ve putların âciz olduğu gibi Allah’a ortk koşup onlara du’a eden, onlardan bir şey bekleyenlerin de âciz oldukları neticesine varmaktadır.)-
“ Son on yılda 15 bin genç yarattık birden,” “ O, olmasaydı, bizler de olmazdık, o, olmasaydı, şimdi adımız, Corc, Hans ve Yorgo olurdu,” gibi söylemler de tam şirk’tir.
“ Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını, ( günahları) dilediği kimse için bağışlar. Allah’a ortak koşan kimse büyük bir günah ( ile) iftira etmiş olur.” ( Nisâ/ 4 /48 ) “ Lokman, oğluna öğüt vererek; Yavrucuğum! Allah’a ortak koşma! Doğrusu şirk, büyük bir zulümrür, demişti.” ( Lokman /31 /13)
Allah’a ısyan bir hususta, mahluka iutaat etmek,Yalnız, Allah için yapılması gereken ibadet’leri riya ve süm’a( görsünler, duysunlar) diye yapmak, bilhassa, nafile ibadetlerde gizli şirk kabul edilmiştir.
2) “ Katlü’n- Nefs) ( Nefsi öldürmek. “Katl,” Kelimesi, hem fail’ine hem de mef’ulüne izafe edebildiği için, hem kendisini öldürmek (intihar etmek), hem de başkasını öldürmek büyük günahlardan birisidir. “ İşte bu yüzdendirki, İsrailoğullarına şöyle yazmıştık; kim, bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın ( haksız yere) bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. Herkim bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur. Peygamberlerimiz onlara apaçık deliller getirdiler, ama bundan sonra da onlardan çoğu yine yeryüzünde aşırı gitmektedirler.” ( Mâide /5 /32
( Tarih boyunca dünya’da İsrailoğulları savaşlar, ihtilâller, çeşitli ekonomik oyunlar ve entirikalar çıkarmış, bu gibi olaylarda büyük roller oynamış, milyonlarca can ve hesapsız servetlerin zayi olmasına sebeb olmuşlardır.)
Cinayet’lerin dünyevî cezası kısastır; “ Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın( öldürülür, Devletin başının hükmüyle infaz edilir.) Ancak her kimin cezası, kardeşi,( öldürülenin velisi) tarafından bir miktar bağışlanırsa artık taraflar hakkaniyyete uymalı ve ( öldüren) ona( gereken diyeti) güzellikle ödemelidir. Bu söylenenler, Rabbi’nizden bir hafifletme ve rahmettir. Her kim bundan sonra haddi aşarsa muhakkak onun için elem verici bir azap vardır.” (Bakara/ 2 /178)
( Cihanşümûl hukuk ve ahlam sistemleri, haksız olarak adam öldürmenin, cana kıymanın büyük bir suç olduğunda müttefiktirler. Farklılık bu suçun önlenmesi için alınması gereken tedbirlerde kendisini göstermektedir. İslâm, suça iten sebebleri azamî ölçüde ortadan kaldırmış, insanı, eman, ibadet ve ahlâk terbiyesi ile olgunlaştırmak için gerekli tedbirleri almış, bütün bunlardan sonra da kısas adıyla da ( cana kıyanın canına kıyılır” kaidesini koymuştur. Haksız aflarla bir gün hürriyete kavuşma ümidi içinde beklenen kimselerin bu hali( hapis cezası) hiç de çaydırıcı ve suçu önleyici bir tedbir değildir. Kısası tazminata( diyete) çevirme hakkı öldürdme suçunun acı neticelerine katlanmakta olan maktul yakınlarına( velîlere) aittir. Başkası bu cezayı bağışlayamaz.)
İslâm’ım öngördüğü bu muhteşem tedbir, ( Kısas) uygulanabilse, cinayetler hemen kesilir. Öldüdüğünde, mutlaka ölümle karşı karşıya kalacvaüğını bilen bir kimse asla cinayete teşebbüs dahÎ edemez...