İMAM-I BUHARÎ - HADİS KÜLLİYATI!...
Hadis, Haber, Eser, Sünnet, İlm-i Hadis- ki ona İlm-i Rivayet, İlm-i Ahbar, İlm-i Âsâr da oenilir; Resûlu’llah salla’llâhu aleyhi ve sellem Efendimizin Akvâl (sözleri) ve Ef’âlini bildiren ilimdir. Resû aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm Efendimiz’in Akvalinden maksad, Kur’ân- ya’nî Vahy-i Metlûv olmayarak buyurudkları sözlerdir. Ef’âlinden de murad Zât-ı Seniyye-i Risâlet Penâhîleri’nden olmuş umurdur. Ki, bunların bir takımlarına ittiba’ ile me’muruz. Tab’an yahud hâssa-i Nebeviyye’leri olmak üzere kendilerinden sâdır olmuş olup, ittiba’ ile me’mur olmadığımız umur da Ef’âl-i Nebeviyye cümlesindendir. İlm-i Fıkıh’da bu ikinci nev’i Ef’âl mevzû-i bahis değilse de İlm-i hadis’de mevzû-i bahistir. Ba’zıları bu ta’rif’e Ahvâl-i Seniyye-i Risâlet Penâhî’yi de ilâve ederler.
En Mu’teber hadislerin toplandığı altı Hadis Külliyatı’na, Kütüb-ü Sitte denilir. Bu altı Külliyattan ilk ikisi, “ Sahîheyn,” iki sahih unvanlı Sahîh-İ Buhârî ve Sahîh-İ Müslim’dir. Bütün muhaddislerin, müçtehidlerin ve mütekaddimîn- müteahhirîn büatün ulema’nın ittifakıyla, Kur’ân-ı Kerim’den sonra “ESAH,” en Sahih Hadis Külliyatı Buhârî Hadis Külliyatıdır. ,
Ashab-ı hadis’in önderi, asrının evhadi, Büyük Türk İmamı, Ebû Abdullah Muhammed bin, İsmail bin İbrahim el- Buhârî. İmam-ı Buhârî’nin velâdeti Ebced harfleriyle tarih düşülmüş, ( Sıdk= 194) vefat tarihi,(Nûr= 256) Hicreti Nebeviyye’nin 256. Senesinde Ramazan Bayramı gecesi Semerkand’e iki konak mesafede bulunan Hatenk’de altmış iki yaşında ebediyyete intikal etmiştir.
İmam-ı Ahmed bin Hanbel Hazretleri, “ Horasan diyarı Muhammed bin İsmail gibisini yetiştirmemiştir,” diye Buhârî’yi takdir etmiştir.
Buhârî, çocukluk devresini geçirndikten sonra hadis talebi için yollara koyulmuş, bütün diyar-i İslâmiyye’yi gezmiş gücü yettiği kadar âsâr-ı Nebeviyyeyi toplamkal meşgul olmuş, tebe-i tâbi’î’n’den, hatta tâbi’î’nden rivayetlyeri vardır. Meşâyıhının adedi bin seksene bâliğ olur, “ Bir muhaddis kendi farkında olmadan da, kendi misli olandan da kendi dûnunda olandan da rivayet etmedikça tam muhaddis olamaz.” Dermiş. Cumhurun telakkisine göre Kur’ân-ı Kerim’den sonra ehl-i İslâm’ın en büyük ve en mühim kitabı Buhârî’nin bu eseridir. Hafız Zehebî: Kitabu’llâh’tan sonra ehl-i İslâm elindeki kitapların en şereflisi ve efdali, el- Câmiü’s- sahih’dir.” diyor.
Zeynü’d-dîn, Ahmed bin Ahmed bin Abdü’l- Lâfız- Zebîdî,Buhârî’deki tekrarları tecrid ederek, “ Et- Tecrîdü’s-Sarih, Li’Ehâdî’s-i el- Câmi’i’s- Sahîh” unvanıyla te’lif etmiştir.Bu eser, Cumhuriyet’in ilk yıllarında, Diyanet İşleri Reisliği tarafından tercüme ve şerh ettirilmiştir. “SahîH-İ Buhârî Muhtkasarı Tecrid-i Sarîh Tercümesi,” Unvanıyla neşr’edilmiştir, 12 Cild halinde bastırılan bu Eser’in ilk üç cildi, Dâru’l- Fünûn müderrislerinden, Merhum, Ahmed Naim Bey tarafından tercüme ve şşerh edilmiş, Merhum, Ahmed Naim Bey,Namaz Bubabı’nın tercüme ve şerh’ini yapıyorken ikindi namazı vakti, İkindi namazının farzını kılarken, secdede vefat etmesi üzerine, müteakıp cild’ler, Ders-i am,Sabık Afyonkarahisar Meb’usu, Kamil Miras Merhum tarafından tercüme ve şerh edilmiştir.
“Sahîh-i Buhârî Muhtasarı Tecrid-i Sarîh Tercümesi,” tercüme- şenhedilmesi ve basımının üzerinden bunca yıl geçmiş olmasına rağmen, şu ana kadar aşılamamıştır. Tıpkı, Merhum, Muhammed Hamdi Yazır’ın, “ Hak Dini Kur’ân Dili,” Türkçe Tefsirinin aşılamamış olması gibi... İmam-ı Buharî, Câmiu’s- Sahîh’ne, Ömer İbnü’l- Hattâb radiya’llâhu anh’den rivayet edilen, Niyyetle alakalı, Hadis-i Şerif’le başlamıştır. Külliyatın bir numaralı Hadis-i Şerifi, Niyyetle alakalı, Meâl-i Âlî’sini vereceğimiz, Hadis-i Şerif’tir. En son Hadis-i Şerif’te, 2189 Numaralı, yine Meâl-i Âlî,sini vereceğimiz, tesbih ve tahmid Hdisiyle bitirmiştir.
Merhum’lar, Ahmed Naim Bey ile, Kamil Miras da, Sahîh-i Buhârî Muhtasarı Tecrid-i Sarîh Tercümesinde de Müellif’in izini ta’kip eden, İmam-ı Zebîdî’nin izini ta’kip ederek, Niyyet Hadisiyle başlamışlar ve Tesbih, Tahmid Hadisiyle bitirmişlerdir,
Merhum, Ders-iam, sabık. Afyonkarahisar Meb’usu, Kamil Miras, Tecrid-i Sarih Tercümesine, Muhteşem bir “ Hatime,” yazmıştır.” Rivayet İlmi’nin alemdarı olan büyük Türk alimi Buhârî, izah etmekte bulunduğumuz, bu hadis-i Şerif ile Sahîhini bitirmiş bulunuyor. Niyyet hadisiyle başladığı bu muhalled kitabını tesbih ve tahmid hadisi ile bitirmesi ne güzel bir fâtiha, ne âlî hatime’dir.
Biz de Buhârî’nin bir hidayet meş’alesi olan Sahîh’nin ışığında müttekâ-yi iftikârımız olan şu âciz kaleme dayana dayana bu son durağa gelmiş bulunuyoruz. On senelik , geceli gündüzlü devam eden mesâ’î merhalelerinde Asr-ı Saâdit’in ibâdet hayâtını yaşadık, iman ve akîde’lerini vicdânımıza sindirdik, o mübarek devrin medinî ve siyâsî olaylarını gördük, bir çok kahramanlık menkabeleriyle dolu gaza ve fütuhatını temâşâ ettik. Bu umûmî hayatın yanında dâimâ gördüğümüz ve öğrendiğimiz şey insan haklarına hürmet ve adalet, hürriyet umdelerine riayettir.
İslâm Medeniyyetinin bu mefâhir’ini görmek, yaşamak hususunda bize İmam Buhârî rehberlik etti. Bu cihetle büyük Türk İmamını rahmet ve minnetle anarız. İzahlarımızda Azhab ve Tevabi’î’nin akvali ile( kavil= sözleriyle), eimme-i Kiram’ın müctehadâtından( içtihadlarından) istifade ettik. Bu cihetle şu on senelik hayatım münhasıran sadr-ı İslâm ulemâsı arasında derin bir huzûr ve sükûn içinde geçti.( Radiya’llâhu anhüm= Allah onlardan razı olsun)
Hadis-i Şerif’lerin tercemelerinde asıllarına sadakat etmeğe ve izahlarında hata etmemeğe çalıştım. Fakat ben de bir insanım ve masdar-ı acz ve nisyanım. Cenab-ı Hakk’ın afvını ve Resûl-i Ekrem’in şefâ’atini dilerim. Muvaffakıyyetim ise münhasıran Allahu Teâlâ’nın tevfik ve inayeti eseri...
Bu teslimiyyetimi, Hayret Merhum’un şu rubâ’îsisiyle ifade ederim:
“ Yâ Rab, kerem et niâm Senin’dir Afveyle bu müttehem Senin’dir
Kulun nesi var elinde Allah! Hattâ şu yazan kalem senin’dir...
( Rabbenâ leke’l- hamd evvelen ve âhirâ).. 10 Muharrem 1367- 13 Kasım 1947