SÜLEYMAN  EFENDİ  HAZRET’LERİ  HAKKINDAKİ,  YALAN,  İFTİRA  VE  BUHTAN’LARA  CEVAPLAR!... ( 08)

HERHANGİ  BİRİSİ, HAZRET’İMİZDEN  BİR KELİME, BİR  KELÂM  NAKLEDERSE?!...

Hazreti Üstaz’ımızın ebediyyete intikalinin, batnî, ma’nevî  ve Üveysî  tasarrufa geçişinin üzerinden, henüz, bir-kaç yıl geçmişti ki, Hazretimizin Rahle-i Tedrisinde ders okumuş, sohbetine mazhar olmuş, muhtelif vesiylelerle yakınında bulunmuş olanların ba’zılarından, nakiller ve rivayetler gelmeye başlamıştı.Hazretiumizin Köşkünün tam karşısındaki Konyalı Köşkü’nün  bodrum katında oturan  ve Konyalı’nın Lokantasında çalışan, Hereke’li Merhum, Sıtkı Yurt, Hafta sonları, Ziyarethane  Bahçesi’nin bakımını yapan Yarımcalı, Nuri Amca,Kısıklı’da oturan, emekli Teknisyen Başçavuş, Merhum, Halil Özcan, Köşkün, Çamlıca Apartmanı’nın ve Bahçenin, elektrik ve su işlerine bakıyor ve hemen hemen, hergün, Muhtelif vesiylelerle Hazreti Üstazımızla muhatap oluyordu.Devrin Büyüğü, Merhum, Beyağabeyimiz,Kemal Kacar’ın, İstanbul, Eminönü, Bahçekapısı’nda, Rasimpaşa Hanında bulunan Yazıhanesininde Katip, Mustafa Yeşilbursa... Efendi Hazret’leri, Beyazıt, Sultanahmed, Yenicami, Arpacılar Camii gibi camii’lerde va’az ettiği günlerde, Diyabetten muztarip olduğu için, aşırı derecede terlerdiler. Camii’lerden çıkınca sür’atle Kemal Ağabeyin Yazıhanesine gelirler, burada arka oda’da üzerlerini değiştirirlerdi.Dolaysiyle, burada, Mustafa Yeşilbursa Efendi Hazret’lerini karşılayıp uğurladığı için, sık sık muhatap oluyorlardı.Diğer zevât gibi,Merhum, Mustafa Yeşilbursa da sık sık, “Efendi Hazret’leri buyurmuşlardı ki,”     nakiller ve rivayetlerde bulunuyordu...Her hangi bir vesiyle ile Yazıhane’ye uğrayanlara, hemen hemen, her mevzu’da, “ Efendi Hazretleri şöyle buyurmuştular, böyle buyurmuştular,” diye dakikalarca nakil ve rivayetlerde bulunurdu.Bu kabil nakil ve rivayetlere ma’ruz kalanlardan birisi de, Merhum, Büyüğümüzle yakından çalıştığımız yıllarda sık sık, Yazıhaneye uğramak mecburiyyetinde kalan bu satırların yazarıydı.Bu nakil ve rivayetlerden, Kitabu’l’llâha, Sünneti Resûle, Ehl-i Sünnete, ve de  Tarîkat-i Zikr-i Hafî, Tarîkat-i Natşiibendiyye-i aliyye’nin esâsât’ına ve düstur-u Aslî’SİNE UYMAYANLARI Beyağabeyimiz, Kemal Kücar’a aktardığımda, Katibi, Mustafa Yeşilbursa’yı bu kabil nakil ve rivayetlerden bundan böyle bahsetmemesini tavsiye etti.

Diğer zevâttan gelen bu kabil nakil ve rivayetler hususunda,” Ben, herdaim, Hazreti Üstaz’ımızın yanında bulunmuyordum. Bu kabil nakil ve rivayetleri doğrudan kabul veya red vazi’yyetinde değilim.Ama,Herdaim Hazretimizle bulunan, Valide Sultan’a, Bedîa ve Ferhan’a, Ali Dayı’ya, hatta, önce duvar ustası, sonra talebe’sinden olan, müftü olarak Çatalca’ya ta’yin edildikten sonra, bütün hafta sonlarını Kısıklı’da= Ziyarethane’de geçiren Lütfu Usta’ya, Çatalca Müftüsü, Lütfi Davran’a sorup tahkik etmeliyiz,” buyurmuşlardı.

Devrin Büyüğü, Merhum, Kemal Beyağabeyimiz, bu kabil nakil ve rivayet’leri, hep  büyük  bir  ihtiyatla karşılamıştı.Ve şöyle buyurmuşlardı.Birisinden herhangi bir nakil ve rivayette bulunacak bir kimse, hele hele,, Menkul ve mervî, Büyük zevâttan birisi, söyledikleri ümmetin kanir ekseriyyeti tarafından dinlenen ve itaat olunan birisi ise, nâkil ve ravî,  işittiğieni, idrak kabiliyyetine,( anlama yeteğine)  malik  olacak,idrak ettiğini aynıyla muhafaza yeteneğine( hafıza gücüne ) sahip olacak. Tek bir kelimesini bile unutursa ma’na bütünlüğü bakımından naklettiği bütün kelamı fesada uğratabilir.İdrak ettiği ve güçlü hafızasında muhafaza ettiği, kelamı, anlaşılabilir, sarih ve zahir olarak ifade etme kabilliyetine de malik olmalıdır. Bütün bu şart’ların yanında ravî’nin sîga güvenilir, yalan söylemediğine rair inancın tam olması lazımdır. Ayrıca, ravî  söylediklerini, mâvak’a, delil ve şahid’lerle de ispat etmelidir.” Hazret’imiz şöyle buyurmuştu! “  Nerede, ne zaman, hangi vesiyle ile,yanınızda başka kimler vardı?Ravî,   iddiasıyla birlikte  hiç değilse bu suallerden bir-kaçına cevap verebilir ve bunu da delillendirirse,bu rivayet kabule vabeste olabilir, değilse red’dedilir.

Hazreti Üstaz’ımız ile alakalı   en sahih nakil ve rivayetler, kendisinden takriben, 6 yıl sonra ebediyyete intikal eden, Zevce-i Muhtereme’leri, Merhume, Hâce, Hafîza Tunahan Hanımefendi’den gelirdi.Yüksek seviye’de idrak kabiliyyeti, çok güçlü hafızası ve emsalsiz ifade yeteneğiyle, nakiller, zaman ayarıyla, gündüz-gece ve saatyle,hatta Hazretimizin muhataplarının şive ve mimikleriyle, ne söylediklerini ve kendilerine nasıl cevaplar verildiğini vetere tekrarı gibi anlatırlardı.

Bu rivayet ve nakiller ba’zen, doğrudan değil de, bir mizansen bir senaryo uydurularak yapılıyor. Mesela dese ki:” Hazreti Üstaz’ımızın tanzim ve tertip ettiği ta’âm Du’â’sı, şöyledir,”Denilir,ki, arkadaş, bu ta’âm Du’â’sı’nın, Hazreti Üstaz’ımız tarafından tanzim ve terkip edildiğini nereden biliyorsun? Kim söyledi?Eğer doğru söyliyorsan, Hazretimiz bu Du’â’ ne zaman tertip ve tanzim etmiştir? Başkaca şahid’ler var mıdır? Sual üstüne sual!

Bir mizansen tertip ediyor, bir senaryo yazıyor ve oynuyor; “ Süleyman Efendi Hazret’lerinin müntesiplerinden iki kişi, Mağrib Ülke’lerinden Fas ve Moritanya’ya gitmişler.8 Bunlar kimler miş, ne maksadla bu ülkelere gitmişler? Bunların cevabı yok...) Fas’da ya da Moritanya’da, bir ziyafete da’vet edilmişler, yenilmiş-içilmiş, sıra ta’âm du’â’sı’na gfelince, ev sahipleri, ta’âm dui’â’sı için hoca’lara işaret etmiş, hoca’lardan birisi de, Fazilet Neşriyat ve Ticaret. A.Ş.’ nin bastırdığıI, “ Ba’zı Du’âlar ve İltica Usulleri,” Risaleciğindeki ta’âm du’â’ sını okumuş, orada bulunan 70 yaşlarındaki bir zat,” Durun,durun! Bu Du’â, Sahibizaman, Mürşid-i Kâmil ve Mükemmil, Medâr Mürşid vğe Müceddid, Süleyman Hilmi Silistrevî(K.S.) Efendi Hazret’lerinin  tanzim ve terkip ettiği, ta’âm du’â’sıdır, Hemen. Onun müntesiplerine,talebesine sahip çıkınız, onlara ikram’da bulununuz, her ihtiyaçlarını yerine getiriniz,” demiş...

Yapmayınız! Aziz Kardeşler! Bu kabil mizansen ve senaryo’larla, Hazreti Üstazımızın yüceltilmeye, Mertebesinin yükseltilmesine ihtiyacı yoktur.

Bu Risalecikteki du’â’ ları bu arada ta’âm Du’â’sını kem veya kimler tertip ve tanzim etmişse ki, ba’zıları zaten Peygamber’imizin hadisidir, ellerine sağlık, kendilerine müteşekkiriz.

Ama,ne  Pîrânımızın,Silsile-i Zeheb, Silsele-i  Sâdât’ımızdan  herhangi birisinin ne de, Hazreti Üztaz’ımızın tertip ve tanzim ettiği bir ta’âm Du’â’sı mevcud değildir...