TÂĞUT’A UBÛDİYYET- TÂĞUT’UN KULLARI!.. (5)

20. Asrın tâğutları, Hitler, Hitlerizim, Mussolini, Faşizm, Marks, Lenin, Stalin, Komünizma, Leninizm, Stalinizm. Hitler’in Nazizmi, Mussolini’nin İtalyan Faşizmi, İkinci Cihan Harbinde yalnız Avrupa’da otuz milyondan fazla insanın ölümüne sebebiyet vermiştir. Leninizm, Stalinizm, Sovyetler Birliği ve demir perde gerisi ülkeler Balkanlar, Doğu Avrupa ve Baltık Ülkelerinde din, vicdan, teşebbüs hürriyetlerini yok ettiler. Hür teşebbüsü ve mülkiyet hakkını gasp ettiler. Marks, Lenin ve Stalin’in görüşleri mutlak doğru, aksi müdafaa edilemez, değiştirilemez, tenkid edilemez hale getirildi. Bunlar insanlara birer tâğut olarak lanse edildi. 

Yirminci asır  tâğutları da diğer faniler gibi birer birer dünyayı terk edip toprak oldular. Ne var ki  onların ortaya koyduğu fikirler, izmler peşinden giden nice tâğut kulları var. Kominizm, Leninizm,  Stalinizm, Faşizm, Nazizim, Kemalizm...

Ebediyete intikal etmiş birisinin sevenlerinin hatıratına hürmet etmesi, muhtelif vesilelerle onu bir fani nasıl anılacaksa anması, ondan bahsetmesi elbette olağan bir durumdur. Ne var ki onu ilahlaştırmaları, onun devrim ve ilkelerinin hâşâ! nas gibi kabullenilmesi, değişmez değiştirilemez  olarak kabul ile tâğutlaştırılması sorundur.

“Bu benim nâciz vücudum elbette bir gün toprak olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti  ilelebed pâyidâr  olacaktır.” diyerek kendisini fanî ölümlü birisi olduğunu açıkça ilân eden birisi hakkında “Sen ölmedin,  aramızda yaşıyorsun” ne demek? Müslümanların baş ucundaki mezar taşlarında “Hüve’l-Bâkî” yazar. Bâkî olan yalnız ve ancak Allah’tır. Allah’tan başka her şey fanidir. “Yeryüzünde bulunan her canlı yok olacak.“ (Rahman/55/26) eğer, Allah’tan başka yeryüzünde ölümsüz birisi olsaydı, hiç şüphesiz, kâinatın şerefine yaratıldığı sevgili peygamberimiz salla’llâhu aleyhi ve sellem efendimiz olurdu.           “Muhakkak sen de öleceksin, onlar da ölecekler.” (Zümer/39/30)  (âyet-i kerime, Resûlullah salla’llâhu  aleyhi ve sellem efendimizin bir an  evvel irtihalini isteyen kâfirlere karşı nazil olmuştur.)  

Fanî bir zatı tâğutlaştıran müşrikler, onun hakkında neler söylemediler, neler yapmadılar? Kabrini  ziyaret edip, secde edenler, bu fanîden bir şeyler isteyenler, birilerini şikayet edenler, “Atam! sen kalk  ben yatam” diyenler... Pek yakın bir geçmişte kabrini ziyaret eden İyi Parti Genel Başkanı Meral  Akşener “Buraya imanımızı tazelemeye geldik” demiştir.

Müslümanlar- müminler yalnız ve yalnız Allah’a iman ederler, küfre ve şirke düşme ihtimali karşısında, yalnız Allah’a, tecdid-i iman için yönelirler.Her Müslüman bilir, ailelerinden ve sıbyan mekteplerinde  çocukluk yaşlarından itibaren belledikleri zarûrat-ı diniyeden birisi imanın şartlarıdır. İmanın şartları    ”Âmentü’de” ifade edilen Allah’a, Allah’ın Meleklerine, Allah’ın Kitaplarına, Allah’ın Peygamberlerine, ahiret gününe, kadere, hayrın ve şerrin yalnız Allah’tan geldiğine, öldükten sonra dirilmeye inanmaktır. Meral Akşener’in bunları bilmediğini zannetmek istemeyiz. Ama bir fanînin huzuruna çıkıp da “Buraya imanımızı tazelemeye geldik” demesi, bidayetten beridir biz bu fanîye iman etmiştik, bu gelişimizde bu imanımızı tazeledik” demesini başka türlü tefsir mümkün mü?

“O olmasaydı şimdi sizin adınız, Ali, Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin olmaz, Yorgo, Hans, Peter ve başka isimleriniz olurdu, Müslüman olarak değil, Hristiyan veya Yahudî olara doğmuş olurdunuz” diyorlar. Dünyada, hiç bir topluluk, hiç bir millet, hiç bir aile, hiç bir kabile, hiç bir fert, şahıs, hiç bir kimseye medyun-u şükran değildir; ancak bütün alemler, kainat, göklerde ve yerde her ne ki varsa, melekler, cinler, bütün insanlar, kainatta Allah Celle Ceilâluhû’dan başka her şey, karalar, denizler, hayvanat, ağaçlar, nebatat sadece bir Zât-ı Âlî Cenab’a medyun-u şükrandır.

                 “Muhabbetten Muhammed oldu hasıl,

                    Muhammedsiz muhabbetten ne hasıl?

                    Zuhurundan bezmialem oldu vasıl...”

Yukarıya aldığımız kısa üç satırlık metin İstanbul’da, hastane, camiler, muhtelif seviyede mektepler, anıt çeşmeler, sebiller, Galata Köprüsü dahil sayısız vakıf eserler bırakan, Vakıf Kadın Bezmialem Valide Sultan imzası yerine kullandığı mührüne kazıttığı manzumedir.

“Muhabbetten Muhammed oldu hasıl” Allah Celle Celâluhû, Habib-i Necib-i Muhammedi çok sevdiği için onu yarattı.” Allah’ın ilk yarattığı, benim ruhum, benim nurumudur; Ben nebî olmuştum da- Allah benim ruhuma, sen benim nebimsin, buyurup ben nebi olduğumda- babam Adem henüz su ile toprak arasındaydı” – Yani, henüz tasvir buyrulmamış ve kendisine ruh üflenmemişti-...

Allah habibini çok sevdiği için onu yarattı. Sonra da onun şerefine gökleri, yerleri, melekleri, cinleri, insanları tüm mevcudatı yaratı. Kainatın, meleklerin, insanların, cinlerin ve bütün alemlerde ne varsa her şeyin sebebi hilkatı, Allah’ın Resûlü, Muhammed Mustafa salla’llâhu aleyhi ve sellem efendimizdir. Dolayısıyla meleklerin, cinlerin, bütün insanların medyun-u şükür olması gereken birisi varsa, hiç şüphe yoktur ki bu alemde “O olmasaydı, bizler olmazdık” denilmesi gereken bir zat varsa o da ancak ve yalnızca sevgili peygamberimiz Muhammed Mustafa salla’llâühu aleyhi ve sellem efendimizdir.

“And olsun zikirden sonra Zebur’da da yeryüzüne iyi kullarım vâris olacaktır” diye yazmıştık.“(Enbiya/ 21/105) (Âyette geçen ”zikir” den maksad tercihe şayan görüşe göre, Tevrattır. Ancak müfessirler         “zikir” tabirinin Levh-i Mahfuz ”Zebur”un ise Allah tarafından inzal buyrulan bütün kitaplar olabileceğini de belirtmişlerdir. Kötülerin ve kötülüğün sürekli pâyidâr olamayacağını, iyiliğin asıl, kötülüğün ise ârizî olduğunu, hakimiyetin eninde sonunda iyilerin eline geçmesinin mukadder olduğunu anlatan bu âyet, İslâm Dininin dünya hayatı hususundaki iyimserliğini ifade etmektedir.)

“İşte bunda, (bize) kulluk eden bir kavim için bir mesaj vardır.” “(Resûlüm!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.“ (Enbiya /21/106,107)

Peygamberler tarihi, Kısas-ı Enbiya tetkik edildiğinde peygamberimizden önce geçen peygamberlerin kavimleri, şirke, küfre, zulme daldıklarında, peygamberlerinin ısrarlı davetlerine icabet etmediklerinde, topyekün helak edilirlerdi. Sevgili peygamberimiz, bütün âlemlere rahmet olarak gönderildiği için, Ümmet-i Muhammed her ne yaparsa yapsın, peygamberimizin yüzü suyu hürmetine, topyekün helak söz konusu değil, ancak, zelzele, kıtlık, salgın hastalık gibi umumî belalara düçar  olurlar. İnsanlık bir taraftan kainatın sebebi hilkati olması hasabiyle medyun-u şükrandır diğer taraftan  âlemlere rahmet olarak gönderildiği için de dünyada topyekün helâktan kurtuldukları için, medyun-u şükrandır...