CUM’A  SOHBETİ  ( 3 /47 )

Abone Ol

SÜLEYMAN  EFENDİ  HAZRET’LERİ   HAKKINDAKİ,  YALAN,  İFTİRA  VE  BUHTAN’LARA      CEVAPLAR !... ( 93)

Bunca Mülakat, bunca konferanz, va’az ve onlarca yazıya rağmen, te’essüfle ifade edeyim,ki, halâ, yer yer, İstanbul’da  ve  Anadolu’nun ba’zı yerlerinde bu şen’î bid’ate tevessül edenler, Mübarek gecelerde. Tesbih namazını cemaatle kılanlar-kıldıranlar vardır.Yaklaşık, 55 yıldır devam ettirdiğim tahrir hayatımda, “Ellâ Mezhebiyye, Ehl-i  bid’at  ve dalâlet, Ehl-i Sünnete” muğayir” – bu muğâyir     Kelimesini hususiyle tırnak içine aldım. Çünkü, neredeyse, benim tahrir hayatımının  yarısı kadar yaşta genç bir Kardeşimiz,” Mustafa Hocam! C.H.P.’ye karşı olmanız sizi cennete götürür,ancak, Ehl-i Sünnete “ muğâyir” olanlarla iyimünasebetleriniz olmasa,” diye ağır bir ithamda bulunmuştu da...Bütün dünya’da gelişen Dijital Teknoloji sayesinde, ilmi, bilgiyi muhafaza, iletme, ulaşma o kadar kolaylaşmıştırki, akıllı Telefonların veya Bilgisayarların bir düğmesine bastığınızda bütün bilgiler önünüze akmaktadır. Benim. Ehl-i Sünnetin korunması,bid’at ve dalâletlerle mücadelemde, ehl-i bid’at, Ehl-i Sünnet muğâyir’leriyle, atşmam, cidalim, karşılıklı makalelerimiz, açık oturumlarda, seminer ve konferanslarda, münaza,münazaram olmuştur. Ama, durdukları yerlerden bana yaklaşanlar, zaman zaman hak verenler olmuşsa da, ben bir milim bile ayrılmadan durduğum yerde sabiti kadem oldum.Garib tecelli,Karşı taraf, benim Ehl-i Sünnet’ te’tebbû’  hususundaki ısrarım karşısında,” Ehl-i Sünnet, hiçbir kimsenin tekelinde değildir,” diye Cum’a Hutbesi hazırlaycak kadar ileri giderken,bizim taraftakiler,”Ehl-i Sünnet’e muğâyir olanlarla iyi münasebetler içerisinde olduğumu iddi ediyorlar.

İşin aslına bakılırsa, yıllarca Ellâ Mezhebiyye, ehl-i bid’at ve dalâlet ve bütün frak-ı  dâlle ile mücadele, Ehl-i Sünneti Terviç için gayret sarf eden makaleler, tefrikalar yazan birisinin, bugün, kendi  câmia’mızdan ba’zılarının bid’atlere tevessül etmesi üzerine, onları bu bid’at ve” herbir bid’at dalâlettir,”fehvasınca dalâletten kendilerini tevakkî  için yazı yazmak, gayret sarf etmek cidden bana çok ağır geliyor.

Ba’zı Kardeşlerim, “ Hocam, müsterih olunuz, artık eskisi gibi  Mübarek gecelerde Yurt’larda ve mescid’ler tesbih namazı cemaatle kılınmıyor,” diyorlar, ama, bana gelen bilgiler tam aksine...

Bütün yurtlarda, talebe’ye dağıtılan, Fazilet Neşriyat ve Ticaret  Anonim Şirketi tarafından bastırılan, Muhtasar İlmihal’de” Evla olan münferiden( tek başına) kılmaktır. Lâkin bilmeyenlerin istifade etmesi maksadıyla cemaatle de kılınabilir.” Deniliyor. Aynı Şirketin çıkardığı Fazilet Takvim’i’nin  30 Ocak, 2022 Pazar günü yaprağının arka sahifesinde, tesbih namazı ta’rif ediliyor, ve “ Evla olan münferiden kılmaktır. Lâkin kılmasını bilmeyenlerin istifa etmesi  maksadıyla cemaatle de kılınabilir.,” deniliyor.

İlmihalde ve Fazilet Takviminde tavsiye edilen nedir? “ Onlarki, Aşura günü, Bera’et ve Reğâib gecesinde nafile namazlarını ikiyüz,üçyüz kişi camii’lerde toplanıp, büyük cemaat halinde kılıyorlar ve bu namazı, toplanmayı ve cemaati güzel sayıyorlar ve fukahâ’nın ittifakıyla tahrimen mekruh olan bir ameli irtikap ediyorlar. Mekruh olan kabâyıh’ı güzel görmek, adde’tmek kabahatların en büyüklerindendir. Haram olan bir şeye  mübahtır, diye i’tikad etmek küfre müncerdir,( küfre götürür) Mekruh olan bir şeyi güzel görmek bundan bir mertebe aşağısıdır. O halde, tahrimen mekruh olan bir fiil’in şenâatini iyice mülahaz etmek lazımdır.”

“ Bilmeyenler istifade etsinler ,” diye tahrimen mekruh olan bir ameli tavsiye ediyorlar. Bilmemek  ma’zeret değildir,bilmiyorsa kılmamalıdır. Nafile namazı kılmadığı için  niçin kılmadın, diye sual olunmaz, ancak, Tahrimen Mekruh,ki,- Farz’ın karşılığı, kat’î  haram’dır, vaciblerin karşılığı ise Tahrimen Mekruhlardır. Bilmiyorlar, diye ba’zı insanları tahrimen mekruh olan vücuben haram olan bir amele sevk etmek  sevk edenler için de büyük vebaldir.Kaldıki, bu husus, tarîkatle, tasavvuf’la alakalı değil, doğrudan     fıkıhla,şerî’atle alakalı bir mes’ledir. Meşâyıh’ın ittifakı değil,Fukahâ’NIN İTTİFAKI VARDIR.

Hadis-i Kudsî’de  Cenab-ı  Hak Te’âlâ ve  Te’kaddes  Hazret’leri,” Farz’ları eda etmekle Kulum azabımdan necat bulur,( kurtulur), nafile ibadetlerle Kulum, bana yaklaşır,”Cenab-ı Hak, “ farz’ları niçin terk’ettin,” diye kıyamet gününde kulunu hesabe çeker, Adaletinin tecellisiyle dilerse  cezalandırır, Afv ve ma’ğfiretinin tecellisiyle dilerse de bağışlar. Kul nafile ibadetlerden sual olunmaz, nafile ibadetler riya ve süma’dan uzak,( görsünler,duysunlar,) diye değil de Allah rızası için  yerine getirilirse KULUNU Allah’a yaklaştırır ve Allah katında derecesini yükseltir.Dolaysiyle bütün nafile namazlar el-ayak çekildikten sonra münferiden, ( tek başına) ve imkanlar dahilinde kimsenin olmadığı, kimsenin görmediği bir yerde kılınmalıdır.

Turuk-u  Âliyye’den, Nakşibendiyye- Âaliyye’de, ba’zı ma’neviyat ve tasavvuf kalpazanları, gerçek ma’na’daki teselsülü( zinciri) kopardılar, Silsile-i Zeheb’in, Silsile-i Saâdat’ın 28. Zeheb halkasına, bu tarîkatta, bir günlük seyr-i Sülûki bulunmayan bir paslı demir halka ilave ettiler, 18. Asrın son çeyreğinden i’tibaren  sadece bizim Coğrafyamızda  en az, 6  grup, bu paslı demir halkadan i’tibaren ayrı ayrı, olmak üzere, teselsül ile yeni yeni silsile ortaya koydular, ama,paslı bir demir halka, fizikî olarak elektriği geçirmediği gibi, bu demir halkadan i’tibaren, sisile’de nuranî kemalat ve füyuzat görülmediği-görülemeyeceği için bunlar kemalatı, hep şekilde, kılık kıyafette, sakal bıyıkta arar olmuşlardır.

İmam-ı Rabbânî, Müceddid-i  Elf-i Sânî, Hazret’lerinin tespit ve ifadelerine göre,mütekaddimîn Tarîkati Nakşibendiyye-i Âliyye müntesiplerinde görülmeyen, bu tarîkat’in esasâtından olmayaün ba’zı şeyler, sözde, bu tarîkati daha da yüksek mertebeler çıkarmak için, bu tarîkatin müte’ahhirîn müntesipleri tarafından ihdas edilen bid’atler vardır, bunların tamamı da merdud’dur.Teselsülü tamamen kopmuş,Nurun kaynağıyla hiçbir irtibatı kalmamış, kimselerin durumu, suyu tamamen kurumuş un değirmenine, elektriğin üretildiği  santral ile  iletim hattı hiç bulunmayan veya, iletim hatları kopmuş, trafo’ya benzer.

Teselsülü kesilmemiş ve fakat mütekaddimîn’de bulunmayan ba’zı,tasavvufî  bid’at’lere tevessül edenlerin de iletim hatlarındaki bu pürüzler sebebiyle elektrik akışında aksamalar olduğu gibi, Nurun merkezinden kalbe akışında da zaman zaman arızalar meydana gelebilir.Tasavvufî  bid’atlerle mücadele, dînî bid’atlerle mücadeleden çok daha zordur, bu zorluğu aşmak istiyoruz.Gayret bizden tevfîk Allah’tan’dır...