SÜLEYMAN EFENDİ HAZRET’LERİ HAKKINDAKİ, YALAN, İFTİRA VE BUHTAN’LARA CEVAPLAR!...(57)

Bugün ( 19.06.2009 Cum’a) dinlediğim “ Sahih” bir rivayet gerçekten çok önemliydi. Gerçi bu rivayetin “hatap” sözcüğü ile bir ilgisi yoktu, ama Süleyman Efendiye mensup cemaatin okullarımız hakkında temel yaklaşımlarını ortaya koyması bakımından ilginçti ve düşündürücü idi. Rivayet doğrudan Süleyman Hilmi Tunahan’ın bir tepkisini bize taşıyordu.

“Ondan nakleden ilk ravî, İlim Yayma Ceamiyeti’nin idare hey’etinde uzun yıllar hizmet etmiş bulunan Merhum, Dr. İsmail Niyazı  Kurtulmuxştu. Ondan bizzat duymuş olarak bugün bana nakleden ise Prf.Dr. Bekir Topaloğlu idi. Yani rivayetin senedinde sika( güvöenilir) ravî’ler vardı. Bu rivayette anlatılan olay, Kastamonu’lı iş adamı Merhum Ata Kulaksızoğlu’nun Sultanhamam’daki Mağzasında cereyan etmişti. Evet, Bekir Bey’in anlattığına göre ilk ravî Dr. İsmail Niyazi Kurtulmuş şöyle anlatmıştı.

“Bir hey’et olarak İstanbul(Çarşamba) İmam- Hatip Okulu için yardım talep etmek üzere Ata Kulaksızoğlu’nun Mağzasına uğramıştık. Süleyman Efendi Merhum da Ata Bey’in yanında idi. Hey’et adına sözcümüz İsteğimizi açıklayınca Süleyman Efendi tepki gösterdi ve “ Çeakin ellerinizi bu okuldan” diyerek beklemediğimiz bir tavır ortaya koydu. Ben,” Efendi Hazret’leri, biz bu çocukların ailelerini tanıyoruz, hepsi mazbut kimseler. Biz onları bu okulda okutalım, yaz aylarında da size teslim edelim. Siz de onların eksiklerini tamamlayın,” deameye çalışmışsam da, hoca bu teklifieme yanaşmadığı gibi, tekrar bizi bu okulla ilgilenmememiz ve desteğimizi çekmemiz hususunda uyardı.”

İddialar ve tespitler, külliyyen, yalan,iftira ve buhtandır; Her şeyden evvel,bu iddia ve tespitler. Olayların gelişimine, eşya’nın tabîatına uymuyor.

İlim Yayma Cemiyeti, 1951 yılında, İstanbul’da, Sirkeci Nur Hanın’da, Avukat Vehbi Çıkrıkcıoğlu’nun küçük yazıhanesinde kurulmuştu. Süleyman Efendi Hazret’lerinin bağlılarından ve en kadim,yakîn  müntesiplerinden,Konyalı olarak ma’ruf, Mustafa Doğanbey, oğlu, Nureddin Doğanbey, Hacı Nazif Çelebi, Refik Bürüngüz, Süleyman Kuşçulu,Mehmed Üretmen gibi zevat, Süleyman Efendi Hazret’lerinin izni ve teşviki ile bu Cemiyete kurucu ve aza olmuşlardır. Ata Kulaksızoğlu, Süleyman Efendi Hazret’lerinin  müntesibi,muhibbi değildir. Süleyman Efendi Hazret’leri, hiçbir zaman Ata Kulaksızoğlu’nun  mağzasına gitmemiştir, Bu yıllarda Süleyman Efendi Hazretleri, İstanbul’un Anadolu Yakasında, Üsküdar-Kısıklı- Küçükçamlıca’da ikamet itmeikte idi. Va’az için Karşıya geçtiğinde, Beyazıd Camii’nde va’az ettikten sonra, Gedikpaşa, Azakyokuşunda bulunan Hacı Refik Bürüngüz’ün yazıhanesiune , Yenicami,Arpacılar Camii’lerinde va’az’ettiğinde,Çarşıkapısı,Rasimpaşa   Hanındaki damadı, Kemal Kacar’ın yazıhanesine,  zaman zaman da, Sirkeci Tren Gar’ının karşısında bulunan Konyalı Lokantasına veya Hacı Süleyman Kuşçulu’nun ticrethanesine uğrardılar. “ Sahih” rivayetmiş!Doğrudur,râvî  olarak gösterilenlerden, Merhum, İsmail Niyazi Kurtulmuş,  gerçekten güvenilir birisiydi. Ama, rivayeti ona dayandıran ikinci râvî, ma’alesef, ehl-i  sika’dan değildi.Merhum, Prf. Dr. Bekir Topaloğlu’nun, Süleyman Efendi Hazret’lerine ve talebe’sine muğberliği     her iki camia’da da bilinmeyen bir şeydeğildi.Yaklaşık, 50 yıl önce kaleme aldığım bir yazıda, “ Ellâ Mezhebiyye, Mezhebi’nin( Yani Mezhepsizler, mezheb düşmanlarının  mezhebi)’ nin  üç ayağından birisi Ankara’da, DR. Tayyar Altıkulaç, İzmir’de, Hayreddin Karaman, İstanbul’da, Bekir Topaloğlu olduğunu yazmıştım. Yani, “ Bozacı’nın şahidi, Şıracı,” misali!...Merhum, Bekir Topaloğlu, Merhum, İsmail Niyazi Kurtulmuş Bey’e de büyük bir buhtan’da bulunmuştur,DR. İsmail Niyazi Kurtulmuiş Bey, Göğüs Hastalıkları Mütehassısı, çok iyi Hazîk bir hekimdi. Hastahane’de,Hususî Muayenehane’sinde başını kaşıyacak vakti yoktu. İmkan bulursa,Yatılı Kudr’ân Kurs’larında,İmam-Hatip Yurt’larında, yeteriunceye gıda alamayan veya çevre şartları dolaysiyle verem’e yakalanmış talebe’yi muayene ederdi.Kendisi,son yıllarda, Heybeliada Sanatoryum’unda vazifeliydi.Kadim Dostum, Merhum, Zülfü Sami Özgen bu Sanatoryum’un 23 yıllık Başhekimi idi.. Ada’da  gözden ırak,sakalını uzatmıştı. Oysaki o yıllarda devlet me’murlarının bırakın sakal bırakmayı bıyık bile yasaktı.Hastahane’nin en büyük pavyonu’nu mescid ve Kur’an Kursu haline getirmişti.Hastahane’de tedavî  edilen, verem hastası, İmam-Hatip  okulu ve Kur’ân Kursu talebesiyle yakından alakadar oluyordu.Yakından tanıdığım için, onun Süleyman Efendi Hazret’leri hakkındaki düşüncelerinin de şahidiyim.Hem sonra, İsmail Niyazi Kurtulmuş Bey, boşta gezen birisi miydi de, elinde çantası, sokaklarda tanıdığı-tanımadığı dükkanlara dalacak, makbuzla para toplayacak yok böyle bir şey... Diğer tdaraftan, Süleyman Efendi Hazret’leri, Evlâd-ı Fâtihân’dan, Süleymaniye Sahn-ı Seman Medresesi  Âlî  kısmından  VE Medrese-i Kuzattan me’zun, Dersiâm, Medreseler kapatıldığında, Süleymaniye Sah-i Seman Medreseleri Âlî Kısmında,Tefsir ve Hadis Profesörü idi.Muarızlarının bile teslim ettiği, Hezâ! Bir İstanbul Beyefendisiydi.Böyle bir zata   bu çirkin tavır nasıl izafe edilebilir