ZİKRİ HAFİ, TARÎKAT-İ NAKŞİBENDİYYE ESÂSÂTINDAN HATM-İ HÂCEGÂN-I NAKŞİYYE!...

Hatm-i Hâcegân-ı Nakşiyye esas itibariyle cemaat halinde loş ve sakin bir mekânda yapılır. Hazır bulunanların adedine göre, istiğfâr, Salavât-ı şerife, Fatiha ve İhlas-ı Şerifler taksim edilir. Ruhânîlerin, silsele-i zeheb, silsile-i saâdât meşâyihnin ruhlarının teşrifi için, cemaatte hazır bulunanların bir halka oluşturmaları ve bedenî temas ile her daim, ruhânîlerin ruhlarının mekânda hazır bulunduklarını taattur etmeleri icab eder. Hatim için cemaat oluşturulamıyorsa ki cemaatin asgarî adedi üçtür, iki kişi veya tek başına ihlas hatmi yapılabilir. Fetret dönemlerinde dinî ve tasavvufî faaliyetlerin sıkı takip altında tutulduğu yıllarda hatimler iki en fazla üç kişiyle ya da tek başına yapılırdı. 27 Mayıs 1960 darbe-i hükümetinden sonra tedrisat faaliyetlerimiz tatil edildiğinde aylarca bu hatimleri  büyüklerimizin tavsiyeleri üzerine tek başına ya da en fazla iki, üç kişiyle yapardık.

Zikr-i Hafî, Tarîkat-i Nakşibendiyye-i Âliyye’nin Düstûr-u Esâsîsinden birisi de, Silsile-i Zeheb, Silsile-i Saâdât’ın 15. halkası ve ikinci merkez, Kutbu’l-Aktâb, Muhammed Bahâüddîn Nakşibend (k.s.) Efendi Hazretlerinin, âyât-i celîleler, Suver-i Celîleler ve Peygamberimiz salla’llâhu aleyhi ve sellem Efendimizin makbul ve mesûr  dualarından cem, tanzim ve tertip buyurduğu “EVRÂd-I BAHÂİYYE” dir. Evrâd-ı Bahâiyye, Seyr-i Sülûk’te belli bir mertebeye ulaşmış salik ve talipler tarafından kendilerine verilen izinle okunur. Öyle her isteyenin okuyabildiği bir dua değildir. Usûlüne uygun olmayan ve izinsiz okunan Evrâd-ı Bahâiyye, topluluğa bela getirir. Evrâd-ı Bahâiyye’nin  sonlarına doğru bazı meleklerin isimleri sayılır, Allah’ın azeketi ve kudretiyle en serî zamanda bana inin, benim mekânımda hazır bulunun, şunların, bunların hakkı için, isteğimi verin, ihtiyaçlarımı yerine getirin. Ey alemlerin rabbi olan Allah’ın melekleri! Sizin üzerinize okuduğum şeylerin hakkı için talep ettiğim ve rağbette bulunduğum şeyler için acele ediniz” gibi ancak Seyr-i Sülûk’te belli bir mesafe kaydeden, en az Letâİf-i Selâsesini çalıştırmış olanların idrak edebilecekleri hususlar vardır.

Evrâd-ı Bahâiyye’de de diğer vird ve dualar için geçerli şartlar caridir.

“ Rabbi’nize tazarru, tevzu, (yalvara-yakara) gizlice dua edin. Biliniz ki O, (yüksek sesle, bağıra-çağıra) haddini aşanları sevmez.”  “Islah edilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah’a korkarak ve (rahmetini) umarak dua edin. Muhakkak ki, iyilik edenlere Allah’ın rahmeti çok yakındır.” (A’raf 7/55,56)

“ Kendi kendine (içinde-nefsinde) yalvararak ve ürpererek, yüksek olmayan bir sesle (ancak kendisinin duyabileceği kadar pes bir sesle) sabah akşam Rabbi’ni zikret (an). Gafillerden olma.” (A’raf 7/205)

Görüldüğü üzere, “Evrâd-ı Bahâiyye” de diğer vird, zikir  ve dualar gibi büyük bir tazrru huşû ile, yalnız okuyanın kendisinin duyabileceği bir sesle gizlice okunacaktır. Hâşâ! Mezâmîr okur gibi, makam ve tegannî ile okunmamalıdır.

Evrâd-ı Bahâiyye, Zikr-i Hafî, Tarîkat-i Nakşibendiyye-i Âliyye’nin esâsâtından olup bu yolun salik ve taliplerinin manevî derece ve mertebelerinin terfiine yardım eder. Bu Evrâda farklı manalar vermek ve başka neticeler çıkarmak doğru değildir. Cenab-ı Hakk, lütfen ve keremen, Cennetini  İman-ı Sûrî’ye bağlamıştır. Sevgili Peygamberimiz salla’llâhu aleyhi ve sellem efendimiz “Her kim ”Lâ İlâhe İ’llallâh, Muhammedün Res^lullah! der ve bu ikrar üzere vefat ederse Cennete girer” buyurmuştur..

Öyleyse ”Evrâd-ı Şerif meclislerine katılmayanlar, bu virdi dinlemeyenler bu mecliste bulunmayanlar, asla cennete giremezler” saçmalık ve dalaletlerine ne lüzum var?...

DİJİTAL HATİMLER, İBADETLER :

Pandemi döneminde  bazı grup ve cemaatler, Kur’ân hatimlerini, Turuk-u âliyye’lerin kendilerine has  Seyfi program ile muhtelif şehirlerde, hatta muhtelif memleketlerde bulunanlar bu sistemle hatme katılabiliyorlar. Peygamberimiz salla’llâhu aleyhi ve sellem efendimiz ”Hava tutucu ve nakledicidir” buyurmuştur. Bu mucize-i nebevî günümüzde bütün ihtişamıyla tahakkuk etmiş olup, tonlarca ağırlıktaki hava vasıtaları tonlarca yükü ve yüzlerce insanı bir yerden başka bir yere nakletmektedirler. Ayrıca uydu sistemleriyle dünyanın her bir tarafında hatta fezanın derinliklerinde haberleşme mümkün hale gelmiştir. Ne var ki haberleşmedeki sesli ve görüntülü teknolojik terakkîden, ibadet, dua ve zikir için değil de sadece talim, öğrenme, öğretme için faydalanılmalıdır.

Zikr-i Celî, Tarîkat-i Kadirî aliyye’sinin Düstûr-u Esâsî’sinden olan Hatm-i Kadirî,Tarîkat-i Nakşibendiyye’nin Düstur-u Esâsî’sinden değildir. Dolaysıyla, Tarîkat-i Nakşibendiyye-i Âliyye’nin talip ve salikleri tarafından bilâ fasıla her hafta yapılmaz.

Hazret-i Üstaz’ımız, Süleyman Hilmi Silistrevî(k.s.) Efendi Hazretleri, zahirî, mücadele, mücahade, irşad, ihda ve tecdid yıllarında sadece bir defa olmak üzere Miladî 16.09.1959, Hicrî 13 Rebîulevvel 1379 tarihinde ebediyete intikalinden iki ay on iki gün evvel, 01 Muharrem 1379 günü, Hatm-i Hâcegân-i Kadirî’yi yaptırmıştır. Bu ilk ve son Hâcegân-i Kadirî Hatmine merhum Ali Dayı (Ali Yılmaz) merhum Mehmed Akçelioğlu (biletçi Mehmed Bey), Allah afiyet halinde uzun bir ömür ihsan buyursun, Seyfeddin Alkan Hocamızın iştirak ettiğini biliyoruz. Hatta, Hazreti Üstazımız, Seyfeddin Alkan Hocamıza ”Seyfi, bu hatim usulünü not al. Yarın, Topçulardaki Tekâmül Kursu talebesine de not ettir” buyurmuşlardı. Tasavvufî bir Teâmüldür ki, Turuk-u Âliye’den herhangi birisinin şeyhi, mürşidi o devirde bulunmuyorsa, teselsül ve nisbeti sahiha kopmuş ise, o tarikın talip, salik ve müntesiplerinin mahrumetlerinin önlenebilmesi için muhlis saliklerin Allah’ın feyzinden nurundan faydalanmaları bakımından, sahibi zaman, devrin mürşidi, müceddidi aynı zamanda onların  da mürşididir. Onun içindir ki, sahibi zaman, mürşid-i kâmil ve mükemmil, medar mürşid ve müceddid, Süleyman Hilmi Silistrevî (K.S.) Efendi Hazretleri teberrüken, ömr-ü hayatında sadece bir kere, Hatm-i Hâcegân-i Kadirî   yaptırmıştır.

Hazreti Üstazımızın ebediyete intikalinden sonraki yıllarda sadece istisnai hallerde ve zamanlarda, Hatm-i Hâcegân-i Kadirî okunurdu. Merhum Kemal Bey ağabeyimiz, merhum Çırpanlı Hocamız, Mustafa Çırpanlı, merhum Çatalca Müftüsü, Lütfi Davran Ağabeyimiz, merhum Kalaycı Hocamız, Mehmed Oral ile bulundum, istişareler ettim, hepsinin de söyledikleri bu istikamette idi.

Hatmi Hâcegân-i Kadirî, istisnaî olarak sıkıntılı zamanlarda tıbben şifası bulunmayan, tabiplerin tedavî edemedikleri hastalar için,Ruhlar Aleminde, ricâl-i manevîler arasında bu yolun manevî tabibi ve cerrahı kabul edilen, Abdülkadir-i Geylânî Hazretlerinin vasıtasıyla Cenab-ı Hakka iltica için yapılırdı.

Sonra ne oldu? Kim veya kimler tarafından her hafta Zikr-i Celî, Tarîkat-i Kadiriyye’nin Esâsât’ından olan Hatm-i Hâcegân-i Kadiriyye,Zikri Hafî, Tarîkat-i Nakşiyye-i Âliyye’nin esâsâtı haline getirildi de her hafta fasıla verilmeden okunur oldu?...

Hatm-i Hâcegân-i Nakşiyye, haftanın Çarşamba günleri, Çarşambayı Perşembeye bağlayan gece yapılır, Hatm-i Hâcegân-i Kadirî  ise, Perşembe günleri, Perşembeyi Cumaya bağlayan gece yapılır. Son zamanlarda, bilhassa kadınlar arasında da hatimlere iştirak çok yaygın olduğundan, kadınlara has zaruretler göz önünde bulundurularak hatim günleri ve saatleri de değiştirilmiştir. Bazı bölgelerde hatimler Pazartesi-Çarşamba, bazı bölgelerde ise, Pazartesi-Perşembe günleri yapılmaktadır.

Asırlara sari Turuk-u Âliyye’nin Esâsâtını, Düsturlarını, zamanlarını ve Evrad’ın okunuş şekillerini   değiştirmek, tasavvufî  bid’attir. Sofraya otururken yemeğe başlamadan önce Besmele-i Şerife’yi  cehren okumayı bid’at sayan Üstazlarımızın, Ricâl-i Maneviyye ve Ricâl-i Sofiyyemizin Tasavvufî  bid’atler hakkındaki  görüş ve nazarlarını oldukça geniş bir şekilde vermeye çalışacağız...

İnşâ Allah!...