Saygıdeğer Önce Vatan Gazetesi okurlarım, Eylül ayını idrak etmiş şu günlerde meteorolojiden alınan bilgilere göre yaklaşık bir hafta çöl sıcakları ile boğuşacağımız ifade edilmektedir. Üstüne üstlük 7 aydır Corona ile can hıraş mücadele de vermekteyiz. Anlaşılan odur ki bu yıl sonbahar mevsimi biraz sıkıntılı geçeceğe benziyor.  Genellikle sonbahar mevsimi dediğimizde içimizi bir hüzün sarmış olabilir. Halkımız arasında genel kanı odur ki, sonbahar mevsimi hüzün ile özdeşleşmekte ve ne yazık ki, buruk bir tat ile birlikte anılmaktadır. Mevsim gereği, sıcaklar henüz yaz mevsiminden kalma olabilir. Muhtemelen hava sıcakları kısa bir süre sonra hissedilir derecede düşmeye başlayacak, okulların açılması ile birlikte daha fazla hastalanır olabileceğiz. Bu sözlerimi müneccim olduğumdan değil, her sene aynı sıkıntıları yaşadığımızdan ötürü sarf etmekteyim. Daha kısa bir süre öncesine kadar aşırı sıcaklardan şikayet ediyorduk. Şimdi de kısa bir süre sonra düşen sıcaklardan yakınır olacağız. İnsanoğlunu memnun etmek gerçekten de hayli zor (!) gibi görünüyor. Biz ne yaparsak yapalım, tabii ki mevsimler gereği havalar bildiğini okuyacak, bizlere de ancak tedbir almak düşecek. Hele küresel ısınmayı da göz önünde bulundurursak, halimiz harap demektir. Her neyse zamanla her şey ortaya çıkacak, yani şapka çıkacak kel (!) görülecek. Şaka bir yana, ancak bilinen bir gerçek var ki; önümüzdeki günlerde, havaların soğuduğunu, sararan yaprakların önümüzde daha fazla uçuştuğunu fark edeceğiz. O nedenledir ki su testisi kırılmadan, bazı sağlık problemlerini yaşamadan, alacağımız bazı önlemler ile işi kotarmak sanırım mümkün olabilecektir. Mevsim gereği; soğuk algınlığı, grip, bronşit gibi üst solunum hastalıkları ve niceleri bizlerle daha çok haşır neşir olmaya başlayacak. Daha önceki yıllardan edindiğimiz tecrübeye dayanarak, bizlerde pusuda bekleyen bu amansız hastalıklara karşı vücut direncimizi, bağışıklık sistemimizi kuvvetlendirmek için beslenmemize dikkat etmek telaşına düşeceğiz Ayrıca, kendimizi daha sıkı giyinmek zorunda hissedeceğiz. Bu nedenle bu sayıdaki yazımda geçen zaman içinde hatırlatılması gereken bazı önemli püf noktalarını sizlerle paylaşmak istedim. Bu mevsime yönelik olarak, Dünya Sağlık Örgütünün bizlere sunduğu tavsiyelere kulak asmamız menfaatimiz icabı olacaktır. Şöyle ki; vücut direncinin düştüğü bu mevsimde antioksidan özelliğe sahip A, C, E vitaminleri, selenyum, çinko, magnezyum gibi minerallerin, omega yağ asitlerinin alımını artırmayı önermektedirler. Ancak önerilen besin maddelerinin doğal olması şartını da bizlere getirmektedir. Balık, süt, yumurta, kayısı, ıspanak, havuç gibi besin kaynakları önemli oranda A vitamini içermekte olup, güçlü antioksidandır. Bu besinler vücudun savunma sisteminde görev almakta, vücudu olumsuz etkilerden korumaktadır. Ayrıca, C vitamini de antioksidan özelliğe sahiptir. Maydanoz, dereotu, yeşilbiber, tere, ıspanak, narenciyeler (nar, portakal, greyfut, limon,mandalina vs) kuşburnu C vitamini yönünden çok zengindir. Ceviz, fındık, kuru baklagiller, tahin gibi besinler ise E vitamini yönünden çok zengin olup, antioksidan özelliğe sahiptir. Ayrıca; balık, balıkyağı, omega yağ asitleri de vücudun bağışıklık sisteminde büyük öneme sahiptir. Dünya Sağlık Örgütü ayrıca, bu aylarda fiziksel aktivitenin azalabileceğini göz önünde bulundurarak, bu mevsimde yapılacak egzersizlerin sağlık açısından önemine de değinmektedir. Başta tempolu yürüyüşler olmak üzere, yüzme, bisiklete binme, tenis, aerobik, jimnastik vs gibi aktivitelerin günde en az yarım saat yapılması önerilmektedir. Tabii ki; sonbahar ayı, hüzün ayı. Psikolojik olarak insan vücudu yaprakların sararıp dökülmesinden etkilenebilmektedir. Bu hüznü, magnezyum ve potasyumdan zengin muz, C vitamini deposu taze sıkılmış portakal, greyfut, mandalina suyu ve omega-3 yönünden zengin cevizi ara öğünlerimize katarak en aza indirebiliriz. Yaz aylarında edindiğimiz su içme alışkanlığımızı, bu mevsimde de günde en az 10 bardak su içerek sürdürmek sağlığımız açısından çok önemlidir. Bilim adamları günde 3 ana, 3 ara öğün şeklimde düzenlenen bir beslenme tarzını önermektedirler. Sofralarımızın sebze, meyve, salata ve tahıl ürünleri yönünden zengin olması, posa açısından da zengin olmayı sağlamakta ve mevsimsel değişime bağlı oluşabilecek peklik (kabızlık) faktörünü de ortadan kaldırmaktadır. Bunun yanında besinin cinsi ve pişiriliş tarzı da çok önemlidir. Şöyle ki; Besin alımında kızartma, cips, krema, kaymak, sakatat, pasta, hamur işleri vs. gibi sindirimi zor öğelere yer verilmemesi, daha ziyade buğulama, haşlama ve ızgara yöntemleri tercih edilmelidir. Diğer önemli husus ise, bu mevsim, hatta yaşam boyu zararlı alışkanlıklarımızdan uzak durmamız sağlığımıza önemli katkılar sağlayacaktır.

Sağlıklı, mutlu nice güzel mevsimler diliyor, saygılar sunuyorum.