Saygıdeğer Önce Vatan Gazetesi okurlarım, bundan yaklaşık 6 yıl önce ülkemizin 25 milyon insanının alkol ile samimiyetini dile getiren ve oldukça acı gerçekleri yansıtan yazımı yazmış ve başlığını, “Yılbaşı olmasın, gözyaşı “ olarak atmıştım. Bu ifadem yazılı ve görsel basında baya ses getirmiş, yankı bulmuştu. Bu yıl duygu ve düşüncelerimin başlığını Covid-19 pandemi salgını nedeni ile “Corona ve Yılbaşı“ olarak değiştirdim. Kötü talih her sene olduğu gibi yine maalesef tecelli edecek ve yüzlerce aile yılbaşında tüketilen aşırı içki nedeni ile mağdur olacak, bizleri telafisi mümkün olmayan duygulara boğacaklardır.

Tabii ki; bu yıl da sanırım farklı bir durum gerçekleşmeyecek. Yaklaşık üç gün sonra 2020 yılı sona erimiş ve 2020 yılını idrak etmiş olacağız. Peki, bu yıl da yılbaşı akşamı ne olacak, veya neler yaşayabiliriz? Bu sorunun cevabını vermek için müneccim olmaya hiç gerek yok. Tabii ki yine bazı insanlarımız bu çok önemli (!) geceyi istiap haddini aşacak şekilde alkol tüketerek geçirecektir. Hatta sahte rakıyı da bir güzel afiyet ile tüketip, şaka bir yana, daha doğrusu gerçek bir yana hastane ziyaretinde de bulunabileceklerdir. Yılbaşı sabahı, yine bildik gazete ve medya haberlerine şaşırıp(!) kalacağız. “İçki şişede durduğu gibi durmayacak, sağlıklı, bilinçli bir şekilde içki masasına oturan kişiler ilerleyen saatler sonrası, yılbaşında ise sabaha karşı bulanık şuur ve sarhoş şekilde yola koyulacaktır. Bir fizyolog olarak bunun aksini düşünmek asla mümkün değildir. Kurunun yanında yaş da yanar misali masum vatandaşlarımızda trafik canavarından maalesef nasibini alacaklardır. Yıllardır bir Hekim, Yeşilay ve Bağımlılıklara hayır Derneği ve Sarıay Yönetim Kurulu üyesi olarak haykırmaktayım. “İçeceksen direksiyona geçme, direksiyona geçeceksen içme”. Eğlenceye verdiğin o kadar paraya ilaveten, bir bahşiş parasına kıy ve evine taksi tutarak git. Hem kendi, hem de yanındakilerin, hatta trafikte masum bir şekilde seyredenleri canından etme.

Dünya ülkeleri gidişattan dersler alıp, alkol bağımlılığına karşı gerekli önlemlerini alırken, Ülkemizde alkol tüketimi hızla artmaktadır. Biliyoruz ki dünyada yaklaşık 2 milyar kişi alkol tüketmekte, bunların 76 milyonu bağımlı ve tedaviye muhtaç kişiler olup, bunların 1.8 milyonu tedaviye cevap veremediklerinden yaşamlarını yitirmektedirler. Avrupa’da durum daha vahim olup, ortalama alkol tüketimi, dünya tüketiminin tam 2 katıdır. Ayrıca ölüme neden olan risk grupları arasında ise, sigara ve yüksek tansiyondan sonra 3. sıradaki baş köşeye yerleşmiştir.

Ülkemizde ise alkol alma yaşının 11 ‘e inmesi ve hızla yayılma riskinin yüksek oluşu hayli korkutucudur. Şöyle ki; 2007 yılında alkollü içecek tüketimi yaklaşık 920 milyon litre iken, 2008 yılında ise 1 milyar 100 milyon litreye ulaşmıştır. Yani tam % 20’lik bir artış söz konusudur. Gençlerimiz de maalesef büyüklerinden hiç de geri değiller. Ülkemizde 15 yaş ve üzeri kişilerde yapılan araştırmaya göre, kişi başı saf alkol tüketimi 1 litreyi hayli aşmıştır. Daha beteri, İlköğretim öğrencileri arasında yapılan araştırmada karşımıza çıkmaktadır. Bu araştırma sonuçlarına göre, en az bir kez alkol kullananların oranı %15’in üzerindedir. Orta Öğretimde ise yaşamı boyunca en az bir kez alkol kullananların oranı ise % 50 civarındadır. Son 1 ay içinde içenler de ise bu oran % 16.5’dir. Peki üniversiteli öğrenci kardeşlerimiz bu konuda ne düşünüyorlar, daha doğrusu ne durumdalar? Tabiri caiz ise al birini vur ötekine! Onlarda ise alkol kullanım sıklığı % 50 civarındadır. Bu işle her daim iştigal (!) edenlerin oranı ise % 30’ları bulmaktadır.

Arkadaş baskısı, sosyal yapı, aile durumu ve psikolojik nedenlerin büyük ölçüde etkilediği içkiye meyil, yılbaşı, çeşitli günler ve partilerde tüketim had safhaya ulaşmaktadır. Sağlığımızı tehdit eden, aile düzenimizi bozan, büyük ölçüde mali ve manevi yıkıma neden olan bu illet ile ilgili bu konuyu tüm içici kardeşlerime bir kez daha hatırlatıyor, 2021 yılının Coronadan uzak, aşıların tam yarar sağlayacağı düşüncesi ile tüm insanlara sağlık, mutluluk getirmesini diliyor, saygılar sunuyorum.