Çocuklarımız ve biz...

Abone Ol

Kullandığımız kelimeler bizi ve çocuklarımızı etkiliyor. Yale üniversitesinden Prof  John Bargh bir grup çocuğa sadece "yavaş" kelimesinin geçtiği cümleler kurmalarını "yavaş" konusunda sohbet etmelerini  isterken, diğer grup çocuğa da aynı şekilde sadece "hızlı" kelimesine yoğunlaşmalarını sağlayacak oyunlar oynatıyor. Yavaş kelimesini işleyen çocuklar daha sonra daha yavaş hareket ederken, "hızlı" kelimesini işleyen çocukların hareketleri daha hızlı olmaya başlıyor.  

Bir grup "kibarlık, incelik" diğer grup "kabalık" konusunda sadece on dakika işlemesi bile onlarda davranış değişikliğine yol açtığı gözleniyor...  

Ceza, hatayı meşrulaştırır  

Hatalı davranış karşısında ceza vermeyin, bedel ödemesini sağlayın  

Bedeli ceza verilerek ödetilen hatalı davranışın tekrar edilmesi her zaman mümkündür. Doğayı incelediğimizde ceza yerine bedel ödendiğini görebiliriz.   

Dikkatli olmazsak yaptığımız kazanın karşılığında ödediğimiz bedel vardır.  Otobüsü kaçırdığımız zaman ödediğimiz bedel olacaktır, ceza almayacağız.    

Ceza, hatayı meşrulaştırır. "Hata yaptım cezamı çektim, iş bitti" derken olay meşrulaşmıştır. Ödenen bedel ise hatadan kaçınmayı getirir. Daha dikkatli, daha sorumlu olmanın yolu hatalarımızın sonuçlarıyla yüzleşmektir.    

“Günahım neyse öderim” yaklaşımı, “ödeyeceğim bedel için bugün günahı işleme hakkım oluştu” düşüncesine yol açmaz mı?  

Çocuklar oyunla öğrenir, oyunla gelişir.   

Kedi avını yakalamasına rağmen onu birden yemiyor dakikalarca oynuyor.  

Köpek, aslan ve kedi gibi hayvanlar oynayarak öğreniyorlar.    

 Oyunun temeli öğrenme. Evcilik oynayan kız çocuğu rekabete dayalı oyunlar oynayan erkek çocuklar aslında genetiğine uygun davranışlar sergiler.    

Çocukluğunda bol bol oynayabilmiş olanların daha başarılı oldukları, daha güçlü iletişim becerilerine sahip oldukları meslek başarısı, evlilik başarısı, okul başarısı yaşam başarısı yüksek çocukların  müdahale edilmeden özgürce doyasıya çocukluklarını yaşayanlardan oluştuğu gözlenir.   

Oyun aynı zaman da terapi niteliği vardır.   

Oyun anında gelecek ve geçmiş değil, an yaşanır en sağlıklı ruh hali ana etkili odaklanabilmekle mümkündür.    

Araştırmalar göstermiştir ki stres altında çocukların daha az oynadıkları veya hiç oynamak istemedikleri görülür.   

Oyun oynamayan çocuklar daha tedirgin, daha çok sınav kaygısına eğilimli olurken ruhsal, bedensel ve sosyal gelişimi sekteye uğrar .      

Nerede her şeyden ürken, korkan ve şikayet eden iletişim sorunları yaşayan, kendini baskılayan çocuk var bilelim ki onlar özgürce doyasıya oyun oynamamışlar çocukluğunu yaşayamamışlardır.   

Çocuklarınızdan ne beklediğiniz önemli  

Bir grup gönüllüye uyarıcı ilaç verilerek "size uyarmayan rahatlatan ilaç verdik" denilir. Diğer gönüllü gruba da rahatlatıcı ilaç verilerek "size uyarıcı ilaç verdik" deniliyor.   

 Verilen ilaçların etkisiyle oluşturulan beklentiler ters yöndedir.    

Sonuç % 70 ler oranında beklentiler doğrulanıyor.   

Bir okul idarecisi rast gele seçilen çocuklardan bir sınıf oluşturulur. Bu sınıfta öğrenim gören öğrencilere "bu sınıf okulumuzun en zeki olduğunu tespit ettiğimiz öğrencilerden oluşmaktadır sizlerin derslerinde oldukça başarılı olacağını biliyoruz" denilerek onlardan beklentiler ortaya konuluyor.   

Yıl sonunda gerçekten de öğrencilerin tümünde gözle görülür başarı artışı gözlenir. Onların gerçekten üstün başarılı olduğunu düşünen öğretmenlerin davranışı daha farklı olmaya başlar.  

Çocuklarımızın nasıl olmasını istiyorsak öyle davranalım.  Gerçekte doğuştan herhangi bir sorun yoksa çocukların hepsi deha adayıdır mükemmeldirler.   

  

Rehberlik servislerinde görev yaptığım yıllar  

Dershanelerde görev yaptığım dönemlerde veli toplantılarında bu durumu hep gözlemledim.   

Başarılı öğrencilerin aileleri çocuklarıyla her şeyden önce sürekli sohbet halindeler.  Onlara değil, onlarla konuşuyorlar.  

Onlara değer veriyorlar, dinliyorlar anlatmak tan çok anlamaya çalışıyorlar, ilgi gösteriyor, kabul ediyorlar ve seviyorlar.   

Onların potansiyellerinin ortaya çıkmasında açık uçlu farkındalık yaratan güçlü sorular sorabiliyorlar.  Aile değerlerinin oluşturulduğu sohbet tadında toplantılarda her birey tam olarak kendini ifade edebiliyor.   

Bu ortamlar sınır ve sorumluluk bilincinin oluşturulmasında oldukça etkili olmakta.  Çocuk biliyor ki her istediğini değil, gereğini yapma noktasında oldukça istekli olmaya başlıyor.   

Çünkü hiçbir değer kendisine dayatılmıyor.   

Ailede oluşan tüm değerlerde kendisi de katkıda bulunuyor.  Çocuk aileye ait olduğunun güvenini yaşarken birey olma özgürlüğünün tadına varabiliyor.   

Yani gelişim odaklı değerler kültüründe her yönden saygı duyularak, önemsenerek, değer verilerek, ilgi ve sevgi ile var olması sağlanan çocukların sınır ve sorumluluk bilinci içerisinde, alabildiğine özgür davranmaktalar.   

Dış denetimli değil, iç denetimli yetişmek önemlidir.  

Sağlıklı aile ortamında tüm bireyler, rollerinin standartlarının farkındadırlar. Sınır ve sorumluluk bilinci içerisinde yetişmiş insanların tüm davranışlarında akılları, vicdanları devrededir.   

Yani iç denetimlidirler.   

İç denetimli davranışlarda, dış denetim dediğimiz yasak, ayıp, günah ve tehlikeli gibi dış faktörler yoktur yani dış denetimli değildirler.    

Dış denetimli yapıda akıl ve vicdan yerine korku, baskı, denetim ceza ve ödül devrededir.  

Dış denetimli yasaklayan yada ödüllendiren  yapıda sapmaların görülmesi kaçınılmazdır, çünkü cezasını göze alan günahını işler.    

Anne babalar siz çocuklarınızı değil, kendinizi yetiştirin ve onlara örnek olun. Bunun içinde daha az tv seyredin, daha çok kitap okuyun. Evinizin en temel süsü kitaplığınız olsun ve en temel kültürü kitap okumak olsun.