Bana balık verme balık tutmayı öğret…

Günlerdir, aylardır izlediğim toplumsal bir konuya değinmek istiyorum.  Özellikle ramazan ayı ve her dönemde çocuklara yapılan bot - mont,  giysi, oyuncak yardımı aldı başını gidiyor.  Bu yardımlar kontrolsüz ve denetimsiz yapılıyor sanki. Yardımlara karşı değilim. Dayanışmadan yanayım. Ancak çocukların ellerinde bot fotoğrafları paylaşılıyor. “Çocuklar Üşümesin” gibi projeler ve başlıklar…  Bu tür paylaşımları daha çok Afrika ülkelerinde görüyoruz, bir de ülkemizde. İnsanı olarak güzel bir etkinlik.   Madalyonun öbür yüzünde   “Bu çocuklar neden üşüyor?”   “Bu çocukların bu ülkede  neden bot ve monta ihtiyacı var?”  sorusuna verecek yanıtımız olmalı.

Kendi çocukluğumu düşünüyorum. Bizim mahallede okulda fakir var mıydı?  İnanın bilmiyorum. Hepimiz mi zengindik? Hepimiz mi orta direk? İnanın şu anda bile çözemiyorum. 

Çeşitli şahsi sosyal medya isimleriyle İstanbul'dan koli koli bere ve kaşkoller örülüp çocuklara gönderiliyor.  Yardım gönderilen çocukların anneleri örgü yapamaz mı? Çocuklarının ayaklarına çorap öremezler mi?  Gönderilen oyuncaklar beni daha da şaşırtıyor. Çocukların yaratıcılıkları öldürülüyor. Eskiden bez bebekler yapardık.  Çamurlarda oynar, çamurdan bebek ve arabalar yapardık. Daha sağlıklı olurdu. Tahta, taş, bez ne varsa kullanırdık. Yaratıcılığımız gelişirdi. Çin üretimi oyuncakları ile oynamadık.

Sizler, bizler zengin ailelerde büyümedik. Aziz Sancar hayat hikâyesi ve başarısı tüm dünyada konuşuluyor. Azizi Sancar'ın çocukluğu incelenmeli. Çocuklarımıza mücadelesi örnek gösterilmeli.  Sakıp Sabancı, yaşamın bütün zorluklarını öğrenerek büyümüştür. Çocuklara iyilik mi yapıyoruz kötülük mü?  Yapılan yardımlar çocukların etrafını ahtapot misali sarıp sarmalıyor.  Farkında olmadan zarar mı veriyoruz? Her türlü yardıma açık, üretime kapalı zihinler dört bir yanda.  

 Sosyal medyada sürekli duyurular yapılıyor. Paylaşımlar yapılıyor.  Çocuklara yardım çağrısı ve masum Anadolu çocuklarının fotoğrafları ile ruhumuzu yaralayacak duygusal fotoğraflar paylaşılıyor.  Bu işin ticarete döndüğü duyumlarını bile alıyorum. Bir de çocuklara dağıtılan botlarla veya oyuncaklarla fotoğrafları çekilip sosyal medyada hoyratça paylaşılıyor.  

Öğretmenlerimiz,  ilim ve bilim neferi. Işık karıncaları.  Çocuklara yapılacak yardımlar muhtar ve kaymakamlık aracılığı ile hissettirmeden yapılmalı.  Eğer ki yardım yapılacaksa kadınları kooperatifleştirerek üretime katmalıyız. İnsanları tembelliğe, yardımlara alıştırmak ülkemizi zora sokuyor.  Malzeme doğada sınırsız. Yaratıcılıkta sınır yoktur.   Öğretmenlerimizin el -göz koordinasyonu geliştirmek için çok güzel oyuncak yaptırdıklarına inanıyorum. 

Maalesef bu yardımlar topluma zarar verdi. Üretmekten ziyade yardım almaktan keyif alan bir nesil yetişti gümbür gümbür. 

Tuttuğunu koparan anneler tanırım yurdumun dört bir köşesinde. Üreten annelerin önünde saygıyla eğiliyorum.  Bütün anneler neler yapamaz ki? Çocuklara kazak örüp giydirebilirler. Kalan iplerle çocuklar oyuncaklar yapılabilir.  Bot ve mont bağışı topladığı için birçok kişi kahraman oluyor.  Burada üretkenlik nerede? Düşünemeyen bir toplum ortaya çıkarmak için ele ele verdik.   

Son yıllarda bu çok patladı. Ve son yıllarda paralel olarak toplumsal değerlerimizi de yitirdik. Tecavüz olayları arttı. Bırakın herkes çocuğunun rızkı peşinde olsun. Elbette destekleyeceğiz. Ama yanlış giden bir şeyler var. 

 Bir köyde en fazla iki çocuk fakirdir. Hissettirmeden verilir. Anneler babalar, çanta örüp satabilirler.  Çanta yırtık diye fotoğraf çekip atıyorlar.  Çanta dikmek zor değil. Üreten toplumdan uzaklaştık. Hiç birimiz masum değiliz. Çocuğa ne versen sevinir. Masumdur.  Çocuğa başkalarından bir şey almamayı öğretirken, nerede yanlış yapıyoruz? Başkaları olarak sürekli onlara eşya gönderiyoruz.  Resim malzemelerini kırıp attıklarını gördüm. "Nasıl olsa geliyor." diye.  Gelen yardımları satan aileleri bile duydum. Üzgünüm. Geçen gün bir öğretmen arkadaş aradı. " Tüm köy çocuklarının hepsine giyecek gönderiyoruz, çocukları ayırmıyoruz. " dedi.  Nedir bu savurganlık.  Tüm köy halkı fakir mi?  Yapmayın n'olur. "Dur!" deme vakti geldi. Herkes görevinin bilinci ve sorumluğuyla hareket etmeli.  Anne ve babalar öğretmenler daha bilinçli hareket ederek. Çocukları yardıma alıştırılmamalı. Çok ihtiyacı olanlar desteklenmeli özellikle eğitim konusunda. 

Kendisini "topluma öncü ve örnek olmak" gibi bir gayeye adayarak ne denli alçakgönüllü olduğunu sergilemiş Aydınlık Türkiye’nin meşale taşıyıcısı, "çağdaş" insandır Türkan Saylan. İdeallerinin peşinde koşan yardım meleğidir.  Naif adımlarla geçti bu dünyadan. Onurlu bir hayatın nasıl yaşanabileceğini gösterdi. Memleket sevdalısı bir güzel kadının kız çocukları için yaptığı çalışmalar takdire şayan.  Aydınlık Türkiye’nin aydınlık geleceği için ışık olan Türkan Saylan hiçbir çocuğun ayağına bot giydirip fotoğrafını çekip gösteriş için paylaşmadı. 

Yardım ve yardımlaşma özümüzde var.  Gerçek ihtiyaç sahipleri tespit edilip valilik, kaymakamlık ve mahalle muhtarı aracılığıyla hissettirmeden yapılmalı. Anneme babama beni yetiştiren özellikle ilkokul öğretmenime ve bütün öğretmenlerime hep teşekkür eder dua okurum. Ne güzel yetiştirmişler değerlerime sahip çıkmayı. Düşünmeyi, üretmeyi öğretmişler.  Büyük kardeşimin mantosunu giymeyi. Eski giysileri yenilemeyi, yaşamın mücadele olduğunu öğrettiler.

Sırf başkasına gösteriş olsun diye yardım yapılması akıllara zarar. Balık vermeyi değil Dinimize göre yapılan yardımları başkasına söylemek bile caiz değildir. Sosyal medya “Çocuklar sevindi.” paylaşımları ile yıkılıyor. Çocuklardan çekelim elimizi.  Bu şekilde yapılan yardımlarla çocukları sevindirmeyelim.  Bu konuda destek olacak birimler ve kurumlarımız mevcut. Eğer yoksa da bu kurumları harekete geçirmek boynumuzun borcudur.   Bez bebekler daha sağlıklı. Ağaç dalları ile üretilen oyuncak arabalar, yöresel geleneksel oyuncaklar yaşatılmalı.  

kuan tzu (iö 399 - iö 295)

Bir yıl sonrasını düşünüyorsan, tohum ek ağaç dik

Ama yüz yıl sonrası ise düşündüğün, halkı eğit.

Bir kez ürün verir, ekersen tohum

Bir kez ağaç dikersen, on kez ürün verir

Yüz kez olur bu ürün halkı eğitirsen.

Balık verirsen bir kez, doyurursun halkı

Öğretirsen balık tutmayı, hep doyar karnı.

****

 Bu dizelerin karşıt görüşü " Her şeyi öğretme ki sana ihtiyaçları olsun. " Birlikte güzel şeyler yapacağımız, onlarca çocuğun hissettirmeden yüzünü güldürmeyi başarabileceğimiz, ailelerini üretime katmak için proje gönüllüsüyüm. Gönüllüsüyüz.

En değerli varlıklarımıza sağlıklı katkıda bulunmak dileğiyle…

Bir çocukları çok sevdim bir de çiçekleri

 Nezahat GÖÇMEN

Eğitimci