Biz de her şeyin bir statüsü var. Bunlardan “Çoban Statüsü” ise bambaşka bir yere konuluyor. Örnek vereceğimiz zaman da ilk akla gelen örneklerden biridir.
Eğitim seviyesi olarak hem düşük sayılabilecek hem de en yüksek olabilen bir seviyesi bulunmakta. Mesela “Dağdaki çobanla ben bir miyim?” söylemindeki çobanla bir olmayabilirsiniz.
Biraz eğitim alırsanız yetişmeniz mümkündür. Neden mi? Genelde hayvan otlatırken okuyan çobanlardan çıkıyor ülke birincileri. Zamanında cumhurbaşkanı bile çıkmış aralarından. Kalkıp da eğitimsiz deyin diyebiliyorsanız.
Eskiden herkes şehirli değildi tabi… Herkesin bir köy macerası veya yaşantısı olmuştur. Bezen de el mahkûmdur. Yine de aklını kullanabilenler farklı yerde ve statüdeler…
Bizim gerçeğimizdir bir yerde çoban statüsü. Her türlü anahtarın okumak ve kendini yetiştirmekte olduğunu anlamamız için de iyi bir örnektir.
Bazılarımız ağzında altın veya gümüş kaşıkla doğmaz. Kendi şansını kendi yaratır. Hayatı bazen olduğu gibi kabul etmemek de gerekir. Şartlar ne olursa olsun her zaman bir ışık olacaktır bizi aydınlatacak.
Düşündüğünüz zaman doğayla bütünleşen insanlara baktığınızda daha başarılı olduğu örnekler görmek mümkündür.
Örneğin Mustafa Kemal ATATÜRK ’de zamanında dayısının tarlalarında karga kovalamamış mıdır? Bir ağacı kestirmemek için köşkü yürütmemiş midir? Doğayı ve üretimi her zaman sevmemiş midir? Evet, doğayla her zaman bir bütün olmuştur.
Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Mesela Celal Şengör’de bir anısında jeolojiye doğayla iç içe olduğu çocukluk yıllarında merak saldığını anlatır.
Çoban Sülü oldu size Süleyman Demirel. Çobanlıktan gelenlerde zirveleri görenlerden o da, örnek vermek gerekirse.
Çoban statüsüne dönecek olursak onlar da hep doğayla iç içe değiller midir? Başarıya nasıl bir katkısı var bilinmez ama işe yaradığı kesin. Başarılı olamayanlar da bunun için uğraşmayanlardır.
Hem en alt tabakayı hem de en üst mercii karşılayan tek statü olsa gerek “Çoban Statüsü”.