ŞUŞA ZAFERİ

M.KEMAL SALLI

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Bakü Şehitliği’nden yapılan canlı yayında yaptığı açıklamayla, 28 yıldır işgal altında tutulan Azerbaycan toprağı Karabağ’ın kalbi olan Şuşa’nın kurtarıldığını müjdeledi. 

Bu müjde yalnızca Azerbaycan’da değil, bütün Türk Dünyası’nda bayram sevinci yaşanmasına neden oldu. Çok yaşa can Azerbaycan, çok yaşa!

9 Kasım Azerbaycan’ın Bayrak Bayramı’ydı. Bu kutlu günde, iki büyük bayramı birarada yaşadık. Bir destan yazarak bizlere büyük bir gurur ve tarihi bir mutluluk yaşatan kahraman Azerbaycan ordusunu, Başkomutan Sayın İlham Aliyev’i ve Sayın Ali Baş komutanımızı kutluyoruz. 

Şuşa’nın kurtarılmasıyla Azerbaycan, uluslararası arenada da çok önemli bir başarı kazanmıştır. Birleşmiş Milletler’in (BM) çeşitli dönemlerde aldığı kararlarda  Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğunu, Ermenistan’ın işgal ettiği toprakları geri vermesi gerektiğini defalarca belirtmesine rağmen Ermenistan, arkasına aldığı gizli açık destekler sayesinde, bu kararları duymazdan geliyordu. 

Güvenlik Konseyi’ni oluşturan küresel aktörler de, Birleşmiş Milletler kararlarının uygulanması yönünde bir adım atmıyorlardı. Uluslararası hukuk gözgöre göre çiğneniyordu. Bu da yetmiyormuş gibi, 1 milyon insanın yıllarca yaşadığı yurdunu terk etmesine neden olunan Karabağ’ın sahip olduğu yeraltı kaynakları, madenleri Karabağ’ın güvenliğini sağlamak amacıyla kurulan Minsk grubu üyesi ülkeler tarafından yağmalanıyordu. 

8 Kasım günü, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, televizyonlardan canlı yayınlanan konuşmasında, Karabağ’ın kalbi, Ermenistan ile Karabağ arasındaki en önemli irtibat merkezi olan Şuşa’nın Azerbaycan’ın kahraman ordusu tarafından işgalden kurtarıldığı açıkladı. Başta Azerbaycan ve Türkiye olmak üzere bütün Türk Dünyası’nda bir bayram yaşandı. 

1752'de Penahali Han tarafından kurulan Şuşa, yalnızca stratejik konumuyla değil, hem çok sayıda tarihi esere sahip olduğu için hem de çok sayıda seçkin bilim ve kültür adamının doğum yeri olmasından dolayı, Türk kültür tarihi açısından da önemli bir kenttir.

Şuşa’nın kurtuluşunu müjdeleyen Aliyev, "Şuşa'nın Azerbaycan tarihinde özel yeri var. Şuşa sadece Azerbaycan'ın değil, tüm Kafkasya'nın incisidir. 28 yıl sonra Şuşa'da ezan sesi duyulacak" diyordu.

Yıllarca bu müjdeyi bekliyorduk. Sözlerini Ahmet Cevad’ın yazdığı Üzeyir Hacıbeyli’nin ”Çırpınırdı Karadeniz” adlı bestesini, özlemimizi dile getiren bir marş olarak okuduk. Her okuyuşumuzda da, “Azerbaycan bayrağını Karabağ’a asacağız” diye söz verdik. 

28 yıl boyunca bir umut türküsü olmuştu Ahmet Cevad/Üzeyir Hacıbeyli’nin  “Çırpınırdı Karadeniz” adlı eseri; Karabağ’a ilişkin her etkinlikte coşkuyla ve umutla okuduk. Her seferinde de, “Türk’ün şanlı bayrağını Karabağ’a asacağız” diye yeminler ettik. 

Allah nasip etti, bu büyük mutluluğu bütün Türk Dünyası birlikte yaşadık. Bize bu tarihi mutluluğu yaşatan Azerbaycan’ın kahraman ordusunu ayakta alkışlarken, şehitlerimizi rahmet, gazilerimizi saygıyla anıyoruz. 

BM KARARLARINA RAĞMEN 28 YIL SÜRDÜRÜLEN İŞGAL

Karabağ’ın, BM karalarına rağmen, 28 yıl işgal altında tutulması, uluslararası hukukun küresel çapta saygınlığını yitirmesine, terörün hortlamasına, yeni yeni terör örgütlerinin oluşmasına neden oluyordu. Bilim adamlarının uyarmalarına rağmen, bu gerçek nedense dikkate alınmıyordu. 

Hatırlayın, 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında tek kutuplu kalan dünyamızda, uluslararası hukuk giderek saygınlığını kaybetti. ABD’nin, 1991’deki I. Körfez Savaşı’yla başlattığı tek kutuplu yeni bir dünya düzeni kurma operasyonları, küresel çapta bir kaos ortamının doğmasına ve giderek yaygınlaşmasına neden oldu. Ortadoğu coğrafyası, küresel aktörlerin terör örgütlerini kullanarak, birbirlerine üstünlük sağlamaya çalıştıkları vekalet savaşlarının yaşandığı arenalara dönüştü. 

İşte bu küresel kaos ortamının doğduğu yıllarda Ermenistan, Rusya’nın yönlendirmesi ve desteği ile, Azerbaycan’ın öz toprağı olan Karabağ’ı işgal etti. 

Yüzyıllar boyu, Batı’ya akan Türkler ile atayurtları arasında köprü oluşturan Azerbaycan coğrafyası, BM 5’lisi tarafından kontrol altına alınmak isteniyordu. Onlar açısından Azerbaycan, “Türklerin kontrolüne bırakılamayacak kadar kıymetli bir coğrafyaydı”. Tarihin akışını değiştiren Kavimler Göçü’nün, tarihi İpekyolu’nun Batı’ya açılan en önemli geçidiydi, Azerbaycan. Çok önemli jeopolitik konumunun yanı sıra, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri açısından da çok önemli bir ülkeydi Azerbaycan. Ayrıca, petrolün ilk bulunduğu ve kullanılmaya başlandığı bir coğrafyaydı Azerbaycan.

MİNSK Grubu üyelerinin Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü korumak gibi bir kaygıları yoktu. Karabağ’ın 28 yıl boyunca işgal altında tutulmasının çok başka nedenleri vardı. Mesela Karabağ’daki madenler Rus ve Fransız şirketleri tarafından yağmalanıyor, bu hukuksuzluğa bu soyguna hiçkimse dur demiyordu. 

28 yıl işgal altında tutulan Karabağ’ın Kelbecer bölgesinde 112 ton civarında saptanmış altın cevheri vardı. Bu muazzam kaynak, Karabağ’daki kıymetli maden yataklarının büyük bir kısmını kontrolü altında tutan Rus GeoProMining Gold şirketi tarafından işletiliyordu. Bu muazzam serveti kaybetmek istemeyen Rusya, aktardığı çok sayıda paralı askerle, bölgeyi kontrolü altında tutmaya çalışıyordu. 

Putin’in, 12 Temmuz’da, kendisine haber vermeden Tovul’a saldırı başlatan Ermenistan Başbakanı Paşinyan’ı Azerbaycan ordusu tarafından hırpalanmasına göz yummasının başlıca nedenlerinden biri de, Karabağ’ın 112 tonluk altın servetinin tehlikeye girmesiydi. İşin ilginç tarafı, bu yağmadan pay alan birçok Ermenistan yöneticisi de, ABD’nin yörüngesine giren Paşinyan’a diş biliyorlar. 

Paşinyan’ın peşine takılıp yeni maceralar arayan Ermenistan, yalnızca katlettiği Karabağlı Azerbaycan Türklerinin değil, işgal altında tuttuğu topraklardan yağmalanan tonlarca altının da hesabını verecektir. 

KARDEŞLİK DAYANIŞMASINDAN BAŞKA BİR AÇIKLAMASI OLMAYAN OLAYLAR..

 Kardeşiz, biz.. Tarihin derinliklerine de gitmeye gerek yok. Osmanlı’nın,  I.Dünya Savaşı’nın en kritik günlerinde Nuri Paşa komutasındaki Kafkas İslam Ordusu’yla Bakü’ye koşarak katliamı önlemesinin, Kurtuluş Savaşı’nın en zorlu günlerinde, dönemin Azerbaycan Cumhurbaşkanı Neriman Nerimanov’un, kendinden ödenmek üzere maddi yardım isteyen Mustafa Kemal Paşa’ya, “Kardeş kardeşe borç vermez, yardım eder” demesinin, ünlü Kazak şairi Mağcan Cumabayev’in onbinlerce kilometre uzaklardan, “Uzaktaki Kardeşime” diye seslenerek Kurtuluş Savaşı’mıza destek vermesinin, Hindistan’ın bugün Pakistan olarak andığımız bölgesinde yaşayan kadınların kollarıdaki bilezikleri, kulaklarındaki küpelerini çıkarıp Ankara’ya göndermelerinin, dönemin Buhara Cumhurbaşkanı Osman Hoca’nın (Kocaoğlu) Timur Han’ın hazinesinden 100 milyon altın ruble karşılığında altın külçe göndermesinin “kardeşlik dayanışması”ndan başka bir açıklaması var mıdır? 

Kardeşiz biz, hem kan kardeşi, hem de can kardeşiyiz. 

Kardeşlik böyle günlerde belli olduğundan, Şuşa’nı kurtuluş gününde de yanyanayız, cancanayayız.  

Çok yaşa can Azerbaycan, çok yaşa!