CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde sarf ettiği skandal sözlerle gündem oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ‘millet iradesini hiçe saymakla’ itham eden Kılıçdaroğlu konuşmasında ‘sözde Cumhurbaşkanı’ ifadesini de kullanarak, aslında kendisi millet iradesine saygısızlık gösterdi.

Erdoğan’ın, ‘Ayasofya’nın ibadete açılmasını yılının felaketleri arasında gösteren’ Sözcü gazetesine yönelik eleştirilerine tepki koymaya çalışan Kılıçdaroğlu, kendisinin bazen ‘havuz medyası’ bazen de ‘yandaş medya’ olarak nitelediği basın kuruluşları hakkında kınama amacını da aşan ifadeler kullandığını, hatta partisinin önde gelen yöneticileri tarafından bu kurumlara ‘el koyma tehdidinin savrulduğunu’ unutmuş olamaz. 

Kılıçdaroğlu’nun yaptığı şey ne gaf, ne polemik, ne de siyasettir! Yaptığı düpedüz Cumhurbaşkanlığını itibarsızlaştırma ve meşruiyetine gölge düşürme gayretinden, hatta devletin altına dinamit yerleştirmekten başka bir şey de değildir.

**

BOĞAZİÇİ’Nİ KARIŞTIRAN KİM?

Üniversitelerin dijital eğitim verdiği şu dönemde, Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin atanan rektörü beğenmeyip birden bire organize olarak nümayişe başlamaları size de tuhaf gelmedi mi? 15 bini aşkın öğrencisinin kaç tanesi İstanbul ikâmetlidir, ne kadarı Anadolu şehitlerindendir, bilemeyiz ama bunca insanın; üstelik terörize bir tavırla eyleme kalkışması manidar bir durumdur. Nitekim eylemcilerin ellerinde taşıdıkları materyaller bu hususta hem ipucu hem de fikir vericiydi.

Adı terör örgütleriyle sıklıkla anılan CHP’nin İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun, Boğaziçi olaylarında ön saflarda olması kalkışmanın siyasal boyutu yönünü de ortaya çıkarıyor. Canan Hanım’ın İl Başkanlığından önceki meşguliyetleri başka meseledir ama mevcut pozisyonu edindikten sonraki fiiliyatları CHP’nin de baş ağrısı olacağa benziyor.

**

REKTÖR BULU NEDEN HEDEF SEÇİLDİ?

Ortadoğu Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nde mezunu olan, yüksek lisans ve doktora eğitimlerini de Boğaziçi Üniversitesinde yapan Prof. Dr. Melih Bulu, proje mühendisi olarak CASA, Atak Helikopteri ve F-16 programlarında çalışmış, özel bir bilim insanıdır. Kurucu Rektörü Bulu olan İstinye Üniversitesi onun dört yıllık görevinde ‘Times Higher Education Global Impact endeksine göre’ dünyanın ilk 400 üniversitesi arasına girmeyi başardı.

Bunların dışında en dikkat çekici olanı ise geçmişte katıldığı bir televizyon programında yöneltilen soru üzerine, “Devletimiz bizden talep ederse altı ayda nükleer silah üretebiliriz” şeklinde ‘Türkiye’nin savunma sanayiinde yaptığı devrimlerden ürkenlere’ korku salan iddialı cevaplar vermişti. Hakkında ortaya atılan ‘kopya, intihal gibi’ iddiaların tamamı da bu korkunun ürünü olsa gerek.

**

YANGINLAR TERÖR EYLEMİ OLABİLİR Mİ?

Ülkemizi buhrana sürüklemek isteyen terör gruplarının yangın çıkarma eylemleri bilinen yöntemlerdendir. Geçmişte Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yaktıkları iş makinaları, yurdun muhtelif bölgelerinde çıkardıkları yangınlar hafızalardadır.

Pazar günü Karadeniz’de dört ayrı şehrin 23 farklı bölgesinde orman yangınları meydana gelmesi de organize bir terör eylemi kuşkusu uyandırdı. Çıkan yangınları ilk etapta kontrol altına alıp söndüren ekipler zorlu bir gün yaşadı. 

Aynı gün Şanlıurfa Harran Üniversitesinin Osmanbey Kampusu içerisindeki lojistik deposunda da çıkan yangında da sabotaj ihtimali göz önünde bulundurulmalıdır.

**

AMERİKA ZOR DÖNEME GİRDİ

Kendisini dünyanın jandarması zanneden Amerika geçen haftadan itibaren olağandışı günler yaşamaya başladı. Seçimleri Biden’in kazanmasının ardından geçen hafta Washington'da, Seçiciler Kurulu oylarının sayıldığı ve 3 Kasım 2020 başkanlık seçim sonuçlarının resmileştiği oturum devam ederken, seçimin mağlubu mevcut başkan Donald Trump'a destek gösterisi düzenleyen kalabalık bir grup protestocu, polis barikatını aşarak Kongre binasına girdi. Senatoda devam eden tescil oylamasına olaylar sebebiyle ara verildi. Başkentte sokağa çıkma yasağı ilan edilirken Kongre binasında silahlar patladı, ölen ve yaralananlar oldu. Ulusal Muhafızların müdahalesiyle kontrol altına alınan olaylar, Amerika’nın kâğıttan kaplan olduğunu ortaya koydu.

İslam coğrafyasını kan deryasına çeviren, Türkiye’ye Gezi ve 15 Temmuz gibi organizasyonlarla büyük operasyonlar çekmeye kalkan ve bu sırada da ‘demokrasi, itidal, sağduyu’ çağrıları yaparak eylemcilere kol kanat germeye çalışan Amerika bu defa Türkiye Hükümeti’nin ‘sağduyu çağrısıyla’ sarsıldı.

Seçim yapılmış olmasına rağmen başkanlığın Trump’un uhdesinde kalma ihtimalinin konuşulduğu Amerika 2021 yılıyla birlikte yeni bir sürece girmiş görünüyor ki, süper güç algısının giderek kaybolacağı ve sıradanlaşacağı, hatta çöküşe gideceği öngörülüyor.

**

SOSYAL MEDYA KİMİN ELİNDE?

Trump göreve geldiğinden itibaren gazetecilerle ve televizyoncularla sık sık tartışma yaşamış, birçok toplantıda bazı muhabirleri aşağılayıcı ifadeler kullanarak ilişkilerini zedelemişti. 

Yazılı ve sözlü basın karşısında olsa da, Trump twitter, facebook, instagram gibi sosyal medya ağlarını en çok kullanan lider oldu ve mesajlarını buralardan verdi. Ancak tarihe ‘Amerikan Baharı’ olarak geçecek eylemlerden sonra twitter tarihi bir karar alarak ‘Trump’un sosyal medya hesaplarını süresiz olarak kapattığını’ duyurdu.

Bu noktada, bilhassa gezi olayları sırasında eylemci grupların aylarca sosyal medya üzerinden organize olup haberleştikleri, aralarında yardım çağrıları ve eylem yönü bildirilerini bu kanallardan yaptıklarını hatırlamakta yarar var.

**

KAMALAK KİMDEN VE NEDEN RAHATSIZ?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen hafta MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den sonra Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Oğuzhan Asiltürk’ü de ziyaret etmesi ilginç yorum ve tepkilere sebep oldu. Saadet’in Cumhur İttifakına yönelmesi ihtimali Millet İttifakının diğer unsurlarında rahatsızlık meydana getirdi. Ziyaret hakkında en ilginç, hatta şaşkınlık uyandıran tepki ise Saadet Partisi’nin eski genel başkanı Mustafa Kamalak’tan geldi. 

“Saadet Partisi katiyen AK Parti'yle ittifaka girmemeli” diyen Kamalak, “Saadet Partisi, özgül ağırlığı fiziki ağırlığından büyük bir partidir. Doğru olanlar, doğru bildikleri yolda tek kişi kalsa da giderler” diyen Kamalak, birlikte yol yürüdükleri diğer siyasi oluşumlarda Saadet Partisinin geleneksel siyasi argümanlarıyla çelişen, hatta yüzde yüz zıt fiiliyatlar hususunda ne düşündüğünü ise bilemiyoruz.

**