Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de cep telefonu kullanımı hızla artıyor. Akıllı telefonların da hayatımıza girmesiyle beraber özellikle çocuk ve gençlerde görülen bu artış,  cep telefonu kullanma yaşını da çok aşağılara düşürüyor. İlköğretimin birinci basamağındaki 2.veya 3. Sınıflarında okuyan 7-8 yaşlarında çocuklarımızın bile cep telefonu kullandıkları sıklıkla görebiliyoruz.. 

İngilizce “no mobile” ve “phobia” kelimelerinden türetilen “nomofobi” ya da cep telefonundan mahrum kalma korkusu çağımızın en önemli bağımlılıklarından biri olma yolunda hızla ilerlemekle birlikte, özellikle sosyal ağlara sürekli bağlı kalmak isteyen gençleri olumsuz yönde etkiliyor. Birçok uzman, cep telefonu bağımlılığının diğer bağımlılıklardan hiçbir farkının olmadığı fikrinde birleşiyor.

 Cep telefonu ile duygusal bir bağ kuran çocuklarda cep telefonundan ayrı kalmak, hareket ve düşüncelerde kontrolsüzlük, yalnızlık, kendine güvenmeme, konsantrasyon eksikliği, yoksunluk hissi, uykusuzluk gibi rahatsızlıklara yol açıyor. Bağımlı çocuklar telefonla birlikte uyuyor, onunla uyanıyor,  yataktan yemek masasına kadar cep telefonu yanlarında olmadan kendilerini huzurlu hissetmiyorlar. 

Mesleğim gereği birçok öğrenciyle sohbet etme fırsatı buluyorum. Bu sohbetler esnasında ufak çaplı anket yapma fırsatı da doğuyor. Bu konuyla ilgili yaptığım anket sonuçlarını bazılarını sizinle paylaşmak istiyorum…

Öğrencilerime cep telefonunu kullanma nedenlerini sıralamalarını istediğimde ortaya şöyle bir sonuç çıktı:

* Mesajlaşmak

* Facebook, twitter,bbm vb.  kullanmak

* Oyun oynamak

* Müzik dinleme

* Fotoğraf veya video çekmek

* Resim veya animasyon göndermek 

* Konuşmak, haberleşmek 

Bu sıralamada ‘’ konuşma-haberleşme’’ maddesinin en son sırada olması oldukça kaygı verici.  Bu da ortaya şöyle bir sonuç çıkarıyor: Çocuk ve gençlerimiz cep telefonunu, asıl fonksiyonu olan haberleşme dışında çok daha başka amaçlar için kullanıyorlar.

Çocuklara, neden bir cep telefonuna ihtiyaç duyduklarını sorduğumda ise verilen yanıtlar ise daha da düşündürücü. İşte bu cevaplardan örnekler:

“Herkesin cep telefonu var, benim de olmalı?”

“Arkadaşlarımda olup bende olmayınca eksiklik hissediyorum.”

“O olmadığı zaman sıkılıyorum.”

“Boş zamanlarımı onunla dolduruyorum. Oyun oynuyorum.”

“Cep telefonum olmadığı ya da eski model olduğunda arkadaşlarım benimle dalga geçiyor’’

‘’Mesajlaşarak kendimi daha iyi ifade ediyorum’’

“müzik dinleyebiliyorum.’’

Bu cümlelerden şu sonuçlara ulaşmak mümkün:

Çocuklar teknolojiden nasıl ve niçin faydalacaklarını bilmeden bu aletlere sahip oluyorlar.

Çocuklar sosyalleşme ihtiyaçlarını bu cihazlarla doyuruyorlar.

En önemlisi bu cihazlarda benliklerini buluyor ve VAR OLDUKLARINI ispatladıklarını düşünüyorlar. 

Yine bir görüşmemde lise üçüncü sınıfta okuyan bir danışanımın hoşlandığı bir kız arkadaşına duygularını yüzüne söylemesini önerdiğimde bunu yapamayacağını, bunu yaparsa kızaracağını, terleyeceğini mesaj çekerek duygularını daha iyi ifade edebileceğini söyledi.

Attıkları mesaj sayılarına, sosyal ortamlardaki yazışmalarına bakıldığında sosyalleşmede zirve yaptığını düşündüğümüz gençlerin gerçekte ise “psikolojik yalnızlık ve asosyallik” içinde olduklarını rahatlıkla görülebilmektedir. 

Toplumumuzun geleceğini oluşturan gençleri bu olumsuz durumdan kurtarmak için başta anne-babalar olmak üzere eğitimcilere, gsm operatörlerine, görsel ve yazılı basına büyük görevler düşmektedir. 

Anne-babaların ileride ‘’keşke ‘’ dememesi için, şu anda çocuklarına ‘’hayır’’ demeleri gerekiyor. Cep telefonu isteyen küçük çocuklara bunun şu an için erken olduğunu, olabilecek zamanı ve olabilecek koşulları uygun bir dille anlatıp karşılıklı anlayış içerisinde hareket etmeleri gerekiyor. Ayrıca cep telefonu kullanma bilincini çocuklara iyi öğretilmesi gerekiyor. Bunda da en önemli rol model yine anne ve babalara düşüyor. 

Burada bir diğer sorumluluk bence gsm operatörlerine düşüyor. Biraz daha fazla kazanabilme adına sosyal ağların ücretsiz kullanılması, yüzlerce, binlerce mesaj kullanma hakkı verilmesi gibi düzenledikleri kampanyalarla bilmeden de olsa çocuklara zarar veriyorlar. Bu konuda biraz daha duyarlı olup bu kampanyalara sınırlama getirebileceklerini umuyorum.

Okullarda, eğitim-öğretim programlarına, teknolojinin etkin ve sağlıklı kullanımına ilişkin bilgilerin yer aldığı dersler (seçmeli veya MEB tarafından zorunlu) veya etkinlikler yerleştirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Okullarda, teknolojinin sağlıklı kullanımına ilişkin panolar yer alabilmeli ve bu panoları hazırlama görevi bizzat öğrencilere verilmelidir. Hatta bu pano hazırlıkları yarışmalara tabi tutulup ödüllendirilebilmelidir.

Özellikle ilköğretim ve lise eğitiminin, çocukların sosyal gelişimleri (sosyalleşmeleri) konusunda önemli bir fonksiyonu olduğuna göre ve cep telefonlarının da bu gelişmeyi olumsuz etkileyebileceği göz önünde bulundurulur ise, okullarda cep telefonu kullanımına kesinlikle izin verilmemelidir.

“Derslerde kullanımı yasak, teneffüslerde serbest” denmesi de anlamlı ve fonksiyonel değildir. Bunun yerine, okullar çocukların ebeveynleri ile haberleşme gereksinimlerine yanıt verebilecek farklı çözümler üretme yoluna gitmelidirler.

Teknolojinin nimetlerini elbette kullanacağız ve faydalandığımız tüm nimetlerle de yaşantımızı kolaylaştıracağız
 Ancak bunu yaparken hem kendimizin hem de çocuklarımızın daha bilinçli olması yolunda çalışacağız.