Türk Ordusu zorunlu nedenlerden dolayı komşu bir ülkenin sınırlarından içeri girerek harekat başlattı. Askeri hareketlerde savaşan cephe kadar bir de geride kalan cephenin fevkalade büyük bir önemi vardır.

Onun için Türk Milleti, topyekün silahlı kuvvetlerinin ve ülkeyi yönetenlerin yanındadır. Bu bir zorunluluktur ve yaşamsal nitelik içermektedir. Milli birlik ve beraberlik içinde davranılmadığı takdirde, ordumuzun silahlı mücadelesi hedefe varamaz.

Ancak bu cephe gerisindeki birliğin sadece savaş zamanlarında ve yüzeysel olarak sağlanması yeterli değildir. İnsanlarımız savaşta olduğu kadar barış ve huzur zamanında da, milli birliğini ve beraberliğini korumalı, adımlarını öyle atmalıdır.

Ne yazık ki, insanlarımız arasında milli birliği ve beraberliği engelleyici suni ayrılıklar vardır ve bu ayrılıklar son yıllarda özellikle derinleştirilmiştir.

Bunları son yaptığım Belçika ve Almanya seyahatlerinde bir kez daha müşahade ettim. Ancak bunu nerede bir Türk topluluğu yaşıyor ise istisnasız görmek mümkündür. Yani sadece Belçika ve Almanya için geçerli bir husus değildir.

İnsanlarımız mualesef; Sünni, Alevi, Türk, Kürt, Arap, Çerkez, Gürcü, Arnavut, Boşnak, Karadenizli, Doğulu, Balkanlı, Fetöcü, Menzilci, Süleymancı, Atatürkçü, sosyalist, komünist vs. gibi bir ayrışma içine girmiştir.

Buna yurt dışında yaşayan Türklere seçme yani seçimlerde oy kullanma hakkının verilmesi ile particilik odaklı bölünmelerde eklenmiştir.

Bu insanlar adeta birbirleri ile selamı sabahı kesmişler, birbirlerinin gelip gittiği yerlere uğramaz olmuşlar hatta camilerini ve diğer ibadet yerlerini de ayırmışlardır. Ortak idealler nerede ise tükenmiş gibidir.

Bu hayra alamet değildir. Nerede ise yüzde yüze yakın müşterekleri olan bu insanların bu ayrışmaya uğratılması, Türk toplumuna nerede olursa olsunlar büyük zararlar verir.

Bu suni ayrışmalar böyle devam ettiği müddetçe bugün Afrin Operasyonu ile gördüğümüz milli birliği ve beraberliği çocuklarımızın ve torunlarımızın görmesi ancak bir hayal olur.

Onun için devletimizi ve siyasetimizi yönetenlerin bu konuda acilen tedbir almaları ve toplumun kaynaşması için gerekenleri yapmaları lazımdır. Eğer bunun aksini yapıpta bu ayrışmadan kendi lehlerine bir sonuç çıkarmaya çalışanlar olursa da, bunları alenen teşhir etmekten hiç kaçınmamak gerekir. Ancak bu ayrışmada, sorumlulukları ve rolleri olanların bütünleşmeyi nasıl sağlayacakları da, benim için ayrı bir merak konusudur.

Belçika ve Almanya'da sabahlara kadar sarkan sohbetlerde dinlediklerimiz, milli varlığımızın istikbali açısından bizi epeyce üzdü. Ancak üzülmek para etmeyeceğinden hemen neler yapmak gerektiğini düşünmeye ve bu sorunu sizlerle paylaşmaya karar verdim. Hem bir de bunun üzerine “Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri”nin Afrin Operasyonu gündeme girince...

Biz Türk Milletinin askerimize firesiz “Gazanız Mübarek Olsun” dediğini biliyoruz ve bu duygu ve düşüncelerin kıyamete kadar da sürmesini diliyoruz.

Bunu sağlamak içinde, başta Türkiye olmak üzere nerede bir Türk topluluğu yaşıyorsa, barış ve huzur ortamında da, bu birlik ve beraberliği sağlamak ve korumak zorunda olduğumuzun bilincindeyiz.

Onun için Türk Milletine yürekten bağlı olanlara diyorum ki, cephe gerisindeki birliği barış ve huzur zamanında da, daima koruyun. Bunu hem kendiniz hem de ülkeniz için yapın.