Zorbalığın, despotluğun, diktatörlüğün ve zulmün tarihi insanlığın tarihiyle başlar. İyi-kötü, zalim-mazlum biraz da birbirlerinin ortaya çıkışına zemin hazırlarlar. İyi de kötü de, zalim de mazlum da bir nizamın tesisine aday veya bir nizamın tesisine –bilerek, bilmeyerek yardımcıdır. Kişiler ve sistemler zulüm veya adalet hususunda zirveye doğru yaklaştıklarında insanlık tarihinde izler bırakarak tarihe de mal olur. Bu yâd edilmenin en tesirli ve geniş kitlelere ulaşan vasıtalarından biri de sanat eserleri, edebiyat eserleridir. Diktatörlerin, bireylerin hayatlarını nasıl etkilediğini Cengiz Han döneminde yaşanan bir aşk hikâyesine de atıfta bulunarak anlatan ve KGB’ye yönelik suçlamalardan dolayı bir müddet yayınlanamayan Cengiz Aytmatov’un Cengiz Han’a Küsen Bulut adlı romanı da bu türden bir eser. Komünist iktidarla hemen hemen özdeşleşmiş bir örgüt olan KGB’ye hizmet eden, her an boyunları vurabilecek bir giyotin gibi bekleyen insanları, ve büyük bir çoğunluğu hiçbir suç işlememişken işkence çeken, zulme uğrayan insanları anlatıyor. Dikta rejimlerine göre “devlet bir sobadır ve yakıtı da yalnız insandır. Yakılacak insan olmazsa soba söner. Sönen, yanmayan sobanın da hiçbir yararı yoktur. Sobayı tutuşturan, yakan onlardır. Sobayı yanar tutmakla görevli olanlar da ona yakıt temin etmelidirler”. Peki, sobanın sönmemesi için yakılacak olan insanlar kimlerdir, bunların vasıfları nelerdir sorusu geliyor aklımıza: Sobaya birkaç insan atarak terfi eden bir görevlinin dostlarına verdiği bir kutlama ziyafeti esnasında sarf ettiği cümlelerde bu sorunun cevabını buluyoruz. -… Ben yeryüzünde bir tanrının olduğunu söyleyeceğim. Yoo, hayır gülmeyin!.. Ben devrimden önce çalışan kitlelerin icat ettiği Tanrı’dan söz etmeyeceğim ki! Hayır o değil!.. “Bizim tanrımız iktidarı elinde tutandır… Bizden başka türlü düşünen varsa, kim bizim gibi düşünmüyorsa… Çeka’nın bütün yıldırımları onun üzerine inecektir!” Düşmanlarımıza karşı kıyasıya bir savaş ilan ettik. Proleterya davası uğruna onların köklerini kazıyoruz. “Onları, çocuklarını, onların bütün yandaşlarını, tıpkı geçen sonbaharda eski evrakları yakıp külünü savurduğumuz gibi, tozlarını savuruyoruz.” O dönemde Allah inancı ve milliyetçilik gibi suç kabul edilen davranışlar konusunda iktidarın kararlı tutumunu gören SSCB vatandaşları suç sayılabilecek davranışlarda bulunmazlarsa sistem nasıl çalışacak diye düşünüyor insan. Romanın mazlum kahramanı Ebutalip Kuttubayev’e bir hayli suç isnâd edip, sanığın hayatında da buna deliller arayan, ve onu mahkûm ederek düşündüğü makama gelmeyi hedefleyen Tansıkbayev’in düşüncelerinde buluyoruz cevabı: “Dava yeni ideolojik düşmanlar ortaya çıkarmaktır. Bu düşmanlar olmasa sosyalizm de düşünülemezdi, çünki onlar olmayınca sosyalizm de dağılır, çöker. Kitlelerin bilincinde kuruyup giderdi. İşte bunun için her zaman savaş verilecek. İşte bunun için maskesi düşürülecek, yok edilecek biri olmalı.” Kurban da, cellat da çok iyi biliyorlar ki, çarklar bir kere dönmeye başlayınca, bu cehennem makinesi, cezalandıran eli haklı çıkarmakla kalmaz, düşmanları ve bütün baş kaldıranları yok etmek için, onun her çare ve imkâna başvurmasına izin ve imkân verir.” Tansıkbayev kurbanını mahkûm etmek için senaryoyu en ince ayrıntılarına kadar hesaplar, uygular. Hem kendisi, hem de bu davada ona yardımcı olanlar büyük makam ve menfaat sahibi olacaklardır, sobayı yakma hususundaki katkılarından dolayı. Ama Kuttubayev’in ani ölümü onları bu ümitlerden mahrum eder. Geride Sarı Özek bozkırında kocasının dönmesini bekleyen bir Zarife ve her geçen trene babalarını getirecek umuduyla bakan iki çocuk kalır. Yıllar önce bir de Cengiz Han gelip geçer Sarı Özek bozkırlarından . Öğretmen Kuttubayev’in hikâyelerini yazmakla suçlandığı âşıklarla birlikte… Uçsuz bucaksız bozkırda çok yaşlı bir esir kadın ve kucağında yedi günlük bir bebek ve üzerinde onları koruyan bir bulut bırakarak… Bebeğin anne ve babasını katlettiren Cengiz Han’a Küsen Bulut, mazlumun, bebeğin başına gölge olmaya devam eder. Cengiz Han’a Küsen Bulut… Bu yüz on iki sayfalık kısa ve sürükleyici roman günümüz Türkiye’sinde yaşayan bir okuyucuya da çok farklı şeyler anlatacak. Cengiz Han’dan bu güne zulmü ve mazlumları analiz etmek açısından insana gerçekten ufuk kazandıran bir kitap…