Cenevre II'den Suriye krizini sonlandıracak bir çözüm çıkmayacağını herkes biliyor. Fakat, her küresel krizin bir dünya savaşı ile noktalandığı gerçeğini hatırlayan ve hatırlatan bilim adamları da, yeni bir küresel felaket yaşanmasını önleyebilmek adına, Suriye krizinin görüşmelerle çözülmesi için çabalıyorlar.
Cenevre'den Suriye krizini noktalayacak bir çözümün çıkmasından umutlu olmayan ABD ve Batılı dostları, "Esad'ın vurulması" formülünü yeniden gündeme getirebilirler.
Cenevre II öncesinde dünya medyasına servis edilen 11 bin karelik işkence albümü, dünya kamuoyunu Suriye'nin vurulması operasyonuna hazırlama çalışması olabilir.
Hatırlanacağı gibi, Bosna katliamı, özellikle de, 1995 Ağustos ayında Saraybosna Markale pazarının güpegündüz bombalanması ile ilgili görüntüler, Batılı koalisyonun NATO uçakları desteğinde Sırpları vurmasında gerekçe olarak kullanılmıştı.
Gizemli, entrikalı perde arkası çalışmaları sonrasında, Suriye krizine bir çözüm bulmak amacıyla toplanan 2. Cenevre Konferansı, ilk günden umut kırıcı görüntüler sergiledi.
Bütün dünyanın merakla izlediği konferansın ilk iki günü, Cenevre'de yapılacak bir başka etkinlik nedeniyle Montrö'de yapılacak, daha sonra görüşmeler Cenevre'de sürdürülecek.
Herkesin yanıtı merak ettiği soru şu: "Cenevre II'den nasıl bir sonuç çıkacak?"
Bu sorunun doğru yanıtını bulabilmek için, Ortadoğu'da, Sovyetler Birliği'nin dağılmasının hemen ertesinde başlatılan değişim ve dönüşüm oprerasyonlarının Suriye parselinde neden tıkandığını irdelemek gerekir.
Sovyetler Birliği'nin dağılması sonrasında tek kutuplu hale gelen dünyamızda ABD, küresel liderliğini pekiştirebilmek amacıyla, Amerikalı ideologların hazırladıkları yol haritaları doğrultusunda harekete geçerek, dünya enerji kaynaklarının önemli bir bölümüne sahip olan Ortadoğu'ya el attı. Yeni dünya düzenini hayata geçirme bağlamında başlatılan Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) , günün koşullarıa göre revize edilerek, Kuzey Afrika'yı da kapsayacak şekilde genişletildi (GBOP) ve değişim-dönüşüm operasyonları başlatıldı.
BOP'un ya da GBOP'un hedefi, Kuzey Afrika, Doğu Akdeniz, Kafkasya ve Ortadoğu enerji kaynaklarını ve dağıtım yollarını kontrol altına almak, İsrail'i bölgenin en güvenli enerji terminali yapmaktı.
Projenin ana hedefi olan İsrail'in güvenliği Doğu Anadolu, İran, Irak ve  Suriye üzerinden Akdeniz'e ( ve Lübnan'a) uzanacak "Büyük Kürdistan" paravanasıyla sağlanacaktı. Bir sonraki aşamada da, etnik ve mezhep  çatışmalarıyla yıpratılacak olan "Büyük Kürdistan", Nil'den Fırat'a uzanan "Vaad Edilmiş Topraklar"a dönüştürülecekti. Yani, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) de, Kuzey Afrika'yı kapsayan genişletilmiş şekli (GBOP) de, İsrail dışında kalan ve çoğunluğu Müslüman olan ülkelere hiç de parlak bir gelecek vaad etmiyordu.

ADIM ADIM "BÜYÜK KÜRDİSTAN"
1991'deki I. Körfez Savaşı ve 2003'teki II. Körfez Savaşı'yla yapılan iki "altın vuruş"la Ortadoğu'nun enerji kaynakları açısından kilit ülkesi olan Irak işgal edildi. "Büyük Kürdistan"ın temeli, I. Körfez Savaşı sonrasında, 36. Paralel boyunca bölünen Irak'ın kuzey parselinde bir Kürt devleti oluşturma çalışmalarıyla atılmış oldu. 2003'te, Irak'ın işgali sonrasında da, Irak'ın kuzeyindeki özerk yapılanma, "Kuzey Irak Kürt Yönetimi" olarak resmiyet kazandı.
Irak'ın kuzeyinde kurulan çekirdek devletinin yaşayabilmesi ve "Büyük Kürdistan"a dönüşebilmesi için, öncelikle Suriye'nin kuzey parselindeki Rojova ile birleştirilerek Akdeniz'e ulaşması gerekiyordu.
Operasyonlara hız verildi.
"Büyük Kürdistan'ı hayata geçirecek, Ortadoğu, Doğu Akdeniz enerji kaynaklarını ve dağıtım yollarını İsrail'in kontrolüne verecek BOP hedefe doğru tıkır tıkır yol alırken, Kuzey Afrika'dan Afganistan'a uzanan ve çoğunluğu Müslüman olan ülkeler "Arap Baharı" rüzgarlarıyla hareketlendirilip kaosa, iç savaşa sürüklenip parçalanırken, uygulama Suriye parselinde tıkanıverdi.
Suriye'nin de Batılı emperyalistlerin kontrolüne geçmesini çıkarları açısından tehlikeli gören Rusya ve İran'ın güçlü desteği, "Üç günde devrilir" denilen Esad rejimine büyük direnç kazandırdı. BOP eşbaşkanı olarak, Ortadoğu'da dengelerin değişmesi bizi rahatsız etmese de, Suriye'nin Tartus limanında büyük bir askeri üssü olan Rusya'yı ve mezhep bağı nedeniyle İran'ı ve tenzilatlı petrol kaynağı olan İran'ın güvenliği nedeniyle de Çin'i rahatsız ediyordu.

SURİYE KRİZİNE ÇÖZÜM BULUNMAZSA BİR DÜNYA SAVAŞI KAÇINILMAZ OLUR

Kuzey Afrika, Doğu Akdeniz, Kafkasya, Hürmüz Boğazı ve Ortadoğu enerji kaynaklarının ve dağıtım yollarının kontrolü nedeniyle yaşanan ve Suriye parselinde kilitlenen küresel çaplı kapışma, Cenevre benzeri konferanslarla kısa zamanda bir çözüme kavuşturulamazsa, dilimiz varmıyor ama söylemek durumundayız, her an bir dünya savaşını fitilleyebilecek potansiyele sahiptir.
Ülkesi radikal İslamcı gruplar eliyle iç savaşa sürüklenen ve "Üç günde devrilir gider" denilen Esad, Rusya ve İran'ın devreye girmesiyle yıllardır gücünü ve konumunu koruyabildi.
Bu direniş, BOP'un hayata geçirilebilmesi için trilyonlarca dolar harcayan ABD'yi kaygılandıryor. Esad'ın "vurulması" konusunda ayak sürüyen ve BOP'un (dolayısıyla Büyük Kürdistan'ın) hayata geçirilmesinin en önemli aşamasında Suriye parselinde tıkanmasına neden olan Başkan Obama devre dışı bırakıldı. Ortadoğu petrollerinin ve dağıtım yollarının kaybedilmesinin Amerikan dolarının saygınlığını yitirmesi demek olduğunu çokiyi bilen Neo-conların destek vermesiyle, bugün, ABD'nin kaptan köşkünde Başkan Yardımcısı Joe Biden oturuyor. Bu değişim bile, dünya barışı açısından, durumun ne kadar ciddi olduğunu göstermektedir.
Ortadoğu'daki küresel kapışmanın Suriye'de kilitlenmesi üzerine devreye giren Putin, inisiyatifi ele geçirdi ve Esad'ı kimyasallarını teslim etmeye, İran'ı nükleer çalışmalarını şeffaflaştırmaya ve Batılılarla masaya oturmaya razı etti.
I. Cenevre, aslında II. Cenevre'nin ön çalışması gibiydi. II. Cenevre'ye daha hazırlıklı gelinecek ve tarafları bağlayıcı kararlar alınacaktı. Fakat, Cenevre II, kendisine bağlanan umutları boşa çıkardı. Konferansın iki gün öncesine kadar Suriye Ulusal Konseyi'nin (SUK) görüşmelere katılıp katılmayacağı belli değildi. BM Genel Sekreteri Ban-ki Moon, önce İran'ın da konferansa katılacağını duyurdu. Fakat, ABD ve SUK, İran'ın, ancak Suriye'de bir geçiş döneminin kurulmasını peşinen kabul etmesi koşuluyla katıalabileceği konusunda ısrar etmeleri üzerine, İran konferansa katılmakatan vazgeçtiğini duyurdu.  
SUK, Esad'ın koşulsuz olarak çekip gitmesini istiyor. Rusya, Esad ve muhaliflerin söz sahibi olacakları bir geçiş süreci formülünde ısrarlı. Esad; "Haziran seçimlerinde adaylığımı koyacağım, bir yere gitmem. Ülkemde iç savaşı, terörü önleyecek önlemler alınması konusunda yardımcı olunsun" diyor.

CENEVRE II'DEN ÇIKSA ÇIKSA SAVAŞ  ÇIKAR?

Bu koşullar altında sürdürülen Cenevre Konferansı'ndan Suriye krizini bitirecek bir çözüm çıkar mı?
Çıkmayacağını herkes biliyor. Fakat, her küresel krizin bir dünya savaşı ile noktalandığı gerçeğini hatırlayan ve hatırlatan bilim adamları da, yeni bir küresel felaket yaşanmasını önleyebilmek adına, Suriye krizinin görüşmelerle çözülmesi için çabalıyorlar.
Cenevre'den Suriye krizini noktalayacak bir çözümün çıkmasından umutlu olmayan ABD ve Batılı dostları, "Esad'ın vurulması" formülünü yeniden gündeme getirebilirler.
Cenevre II öncesinde dünya medyasına servis edilen 11 bin karelik işkence albümü, dünya kamuoyunu Suriye'nin vurulması operasyonuna hazırlama çalışması olabilir.
Hatırlanacağı gibi, Bosna katliamı, özellikle de, 1995 Ağustos ayında Saraybosna Markale pazarının güpegündüz bombalanması ile ilgili görüntüler, Batılı koalisyonun NATO uçakları desteğinde Sırpları vurmasında gerekçe olarak kullanılmıştı. NATO destekli operasyon sonrasında, eski Yugoslavya coğrafyasında birçok yeni devlet doğmuştu.
Aynı filmi Suriye coğrafyasında da izleme olasılığımız oldukça yüksektir. Kendini İsrail'in güvenliğinden birinci derecede sorumlu sayan ABD'nin, büyük maliyetleri göze alarak hayata geçirmeye çalıştığı Büyük Ortadoğu Projesi'nden (BOP/GBOP) ve "Büyük Kürdistan"dan vazgeçmesi çok zordur. ABD için BOP'un ve "Büyük Kürdistan'ın hayata geçirilmesi, yalnızca İsrail'in güvenliği açısından değil, doların saygınlığı, dolayısıyla Amerikan ekonomisi açısından da hayati önemdedir.
ABD'nin BOP ve "Büyük Kürdistan" projelerinde ısrar etmesi, ileriki aşamada, İran'ın da Türkiye'nin de büyük sıkıntılar yaşamasına neden olacaktır.
"Cenevre II'den ne çıkar?" sorusuna dönersek..
Suriye krizi, küresel aktörlerin çıkar çatışmaları nedeniyle öylesine bir kördüğüm haline geldi ki, "II. Cenevre Konferansı'ndan çıksa çıka savaş çıkar" demek, ürkütücü olsa da, gerçeğin ifadesi olacaktır, görüşündeyiz.