“Celladın göz yaşı.” düşmüşse inancına, doğrularını yakarsın. 

Sevdanın delisi niyetine, inancın özgürlüğüne dokundurtmadan 

Bilirsin ki mutluluk teslim olmamakta ve sevdanın yanağında gömülmek için, 

“Celladın göz yaşına” görünmeden, dokunmadan kaçak bir çaylak düşler besleyerek saklanarak kurtulursun.

Acemi erin sakladığı fotoğrafı koklayarak, “gerçeği ve yalanı test etmesi” için sakladığı o koku yoksa senin aşk sandığında 

Kaçmalısın sen, “Celladın göz yaşından.”

Yakalanırsan, sende iflah olmazsın. 

Sende alışırsın, benzersin, 

Günahkâr davranışların yaratıcısı aktöre hayran olmaya. 

Belki dersin bizim kaderimiz. 

Belki dersin sorgumuz. 

Belki dersin gerçeğimiz. 

Belki dersin geleceğimiz.

Soru sormak canını yaktığı için celladı taklit etmek hoşuna gider. 

Cellatların göz yaşı adrenalini, kokain gibidir.

(gelecek toplum endişesi olmadan, kendisi ile başlayıp kendisi ile biten cümleleri sever.)

Celladın etrafında döndükçe, etrafa saçılan gerçeklere bulanmış düşler, bütün topluma bulaşır.

Herkes birbirine benzer. 

Sadece ruhsal veya düşünsel olarak değil fiziksel olarak ta benzer. 

Damak tadı bile aynıdır. 

Ancak yalana bulaşık bir gerçek o alemde tutmaya yarar. 

Hastalık toplumda yayılan benzer ruhsuz sorgusuz gözlere birbirine kilitlenir. 

Gerçeklere tahammül yoktur.

Birbirine bakan yüzler ve benzer kelimelerin uçuştuğu toplumda ve kaçar durur cellada yakalanmayanlar 

Ve bir yok oluş seyrederler. 

İtirazsız çaylak gibi ölüme koşan, kuş cıvıltısı sesleri ile toplumunu sevenler, 

Mutsuzluk çukurunda sessizce, bir kıvılcım olmak için bir yürekte debelenirler.

Romanlara konu olmaya aday aşklarını gömerek vatanlarının göz bebeğine, düşlerini kurban verirler. 

İnanıyorum o kurbanlar, yeminlerini bozmadan can verecekler.

Romanda olsa toplum için yaşayacak ve yürekleri sevda yüklü yiğitleri taşıyacak geleceklere…

Kahramanlar; toplumun gözbebeğinde gömülenlerdir.

Saygıyla