Kur-an aklında ki sağcılık tanımı, amel defteri sağdan verilen kişiler, solculuk tanımı ise, amel defteri soldan verilen kişiler için kullanılır..

Defteri sağdan verilen, “sağcılar” salih amel işleyen insanlar yani cennet ehlidir..

Defteri soldan verilen “solcular” ise, zulmeden ve zulme rıza gösteren solculardır..

Günümüzdeki sağcılık ve solculuk kavramının, Kur-an aklı ve ahlakı ile ilgisi yoktur..

İlgisi olmadığı gibi sağ-sol, ırk-boy, din-diyanet gibi kavramlar üzerinden haddi aşıp insanlar üzerine tahakküm kurmayı lanetlemiştir...

Fransa'da 1789'da ihtilalden evvel toplanan ve sonrasında da varlığını devam ettiren bir ana meclis vardı. Doğal olarak mecliste farklı kesimlerden ve ideolojilerden üyeler mevcuttu.

Cumhuriyetçiler, radikaller, monarşi taraftarları, meşrutiyetçiler, muhafazakarlar, çiftçiler, din adamları, soylular..

İslamda din adamı sınıfı neden yok, alın bir örnek daha...

İşte meşhur sağ-sol kavramı da Fransa'nın bu meclisinde, benzer ideolojiye sahip vekillerin oturma şeklinden ortaya çıktı

Şöyle ki, meşrutiyetçiler yani kralın yerinde kalmasını fakat bir meclisle yönetimi paylaşmasını savunanlar, sağ tarafta oturuyorlardı. 

Yani onlar bir bakıma sermayenin yanındaydı...

Muhafazakarlardı ve radikal değişim taraftarı değillerdi...

Kur-an aklının savaş açtığı muhafazakarlık, geleneksellik asla sağcılık olamaz.

Zira Ebu Cehil en büyük muhafazakar adamdı...

Solda ise cumhuriyet taraftarı ihtilalciler vardı. Bunların özelliği, grup olarak ortak bir karar alıp onun etrafında birleşebilme marifetleriydi. 

Kralın tarihe karışmasını arzuluyorlar ve cumhuriyetin ilanını istiyorlardı.

19. asır boyunca özellikle Avrupa'da bu fikirleri benimseyip geliştiren birçok düşünür, bilim insanı ve siyasetçi ortaya çıktı.

Çıktı çıkmasına da hiç birinin fikir ve düşüncesi Kur-an aklının ufkunun yarısına bile yetmiyordu..

Ülkemizdeki aydınlardan, şairlerden, yazarlardan, ortalama namaz kılıp ibadet müslüman bile, kendine sağcı dedi..

İki duble rakısını içen camiye uğramayan müslüman ise, kendine solcu dedi..

Kuran aklını bilen ama uygulamayan şeytani zeka ise, bu iki kavram üzerinden müslümanları bölüp, parçalayıp yuttu, hatta savaştırdı..

Her iki fikri, diğerinin zıttı ile yaşattı...

Sağcı solcuya, solcu sağcıya kurşun yağdırdı...

Sözde biri Moskova, biri Amerika askeriydi..

Şimdi ülkemiz Türkiye’de kendine sağcı diyenler, anlamadığı dil ile Kur-an okuyup, sevap almaya çalışırken, bu sonuçları gören solcular ise, “Arabın kitabını mı okuyacağım, okunacak o kadar devrimci yazar varken” deyip Kur-an okumuyor..

Tabiki tüm genellemeler biraz eksiktir ve istisnadır ancak istisnalar kaideyi bozmaz..

Akılcılar ise, uyarmaktan düşünmeye zaman bulamıyor...

Anlamadığı dil ile Kur-an okuyan ile, hiç okumayan arasında sonuç olarak hiç bir fark olmasa da “eh hiç okumamasından iyidir” diye idare edip kendimize din uyduruyoruz..

Hamd olsun şimdi anlamadığı dil ile okuyan “böyük adamımız” bile var...

Hemde sağcı...

Fransa’da ortaya çıkan sağcılık ve solculuk kavramını Kur’an’la özdeş hale getirirsek ve biz böyle devam edersek, daha çok savaşırız..

Üzgünüm ama fotoğraf böyle.!

Doğru yolda olana selam olsun...