Toplumun gelişmesindeki en büyük katkı aslında deneyimlerini aktarabilmiş bireylerdir. 

Deneyimleri oluşturan toplumların süzülmüş, “karşılaştırmalı davranış” sonuçlarıdır. 

Bu sonuçlar insanların genlerine nüfuz etmesine yarayan, “refleksi akılı” oluşturur. 

“Refleksi akıl” dediğimiz şey ise insanların aniden olan durumlar karşısındaki kendiliğinden düşünmeden yaptığı “akıl ve yüreğin” birlikte tarihsel olgular karşısında ki gösterdiği davranışlar ansiklopedisidir.

Bu ansiklopediler ise toplumsal hafızamızı, toplumsal hafızadan aldığımız ve kendi yaşam deneyimlerimizle kaynaştırıp buluşturabildiklerimizden oluşan el kitapçığımız ise bizim “bireysel davranış hafızamızı” oluşturur.

“Bireysel davranış hafızalarımızı” oluşturan el kitapçıklarımız; bizim eş seçmemizden, çocuk yetiştirmekten iş seçiminden vb. tüm hayatımızı oluşturan seçimimizde çok etkili bir refleksi davranışlarımızı oluşturur.

İlişkiler de belirleyici olan şey “bireysel davranış hafızamızın oluşturduğu el kitapçıklarımızımdır.” 

Bu kitaplarını gizlemiş saklamış veya özümsemememmiş veya kitabı olanla olmayan arasında kurduğunuz her ilişki yarı ölü bir şekilde veya bir gözü kör bir şeklide hayatla buluşur.

Hayat ile kurduğu temas ile gördüğü veya dokunduğu kadar kendine ömür biçmelidir.

İki birey aile olma niyeti ile bir araya gelse de kendi yetiştirdiği çocuğa; bireysel davranış hafızalarından oluşmuş olan, kaynakçası “ailesel davranış hafıza kitabı” olan bir çocuğa nasıl bir karakter sağlayacaktır. 

Çünkü iş, eş ve hayattaki yol ayrımlarındaki rehberi nihayetinde kitaptadır.

Günümüzde ki temel sorunlardan biri de kanımca

“Ailesel davranış hafıza kitabı,” 

“Toplumsal davranış hafıza kitabı” 

“Emperyalist suni hafıza kitabı”; toplumu kendine göre dizayn etme çalışmaları yürüten popüler kültürü yaratmaya çalışan emperyalist güçlerin sanki toplumsal hafızanda varmış gibi yarattığı içerikleridir.

“Emperyalist suni hafıza kitabı” içerikleri hayatın her alanında o kadar bombalanarak sana dayatılır ki gerçek sanırsın.

Oysa bu içerik yüzyıllardır gelen akılın yerine; acemi çaylak erin kolorduyu yönetmesine benzer.

Ne yazık ki herkes buna gıpta ile bakar çünkü ışıltılıdır. 

Gözleri kamaşır. 

Yanındakilerini göremez. 

Ailesini kendi beyninde bir odaya kilitler ve anahtarı bilinmezliğe gömer. 

Sonuç darmadağın edilmiş bireyler.

Yürek çukurlarını para istenci doldurmuş olan geleceklerimiz.

Bence hepimizin düşünmesi gereken şey biz çocuklarımıza kendi deneyimlerimizi mi aktarabiliyor muyuz?  

Yoksa kendi emparyastlerin havuzunda boğulmalarını mı izliyoruz.

En büyük sorunumuz deneyim kısırı olmamız.

Ben sen olmadan biz olunmaz

Bizler olmadan toplum olunmaz.

Nasyonal olunmadan enternasyonal olunmaz

Saygıyla