İçinde bulunduğumuz günlerde Trafik Haftası ve Engelliler Haftası ard arda etkinliklere sahne oluyor. 1-7 Mayıs ve 10-16 Mayıs günleri için belirlenen bu günler, birbirinin ikizi kan kardeşleri ! gibi ayrılmaz parçalar olarak, bizde çok anlamlı çağrışımlar uyandıran bu beraberliklerini sürdürüyorlar. Trafik Haftası ölümcül kazalar ve yaralanmalarla gündeme gelirken, çoğunluğu bu kazalar sonucu sakat kalan insanların dramatik yaşamları konu bile edilmiyor.

Trafik kazaları sonucunda yaralanıp sakat kalanlar konusunda ne yazık ki elimizde doğru dürüst bir veri bile bulunmuyor.

Trafik kazalarında iş kazalarında olduğu gibi dünya sıralamasında en önlerdeyiz.

TRAFİK CANAVARI ENGELLİ İNSAN ÜRETMEYE SON HIZLA DEVAM EDİYOR. 

TÜİK raporlarına göre 2015 yılında meydana gelen 1 milyon 313 bin 359 trafik kazasında 304 bin 421 yaralı yanında 7530 insanımızı yitirdik. Bu yaralılardan ne kadarı engelli olarak yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor bu bilinmiyor

2016 yılı Aralık Ayı sonu itibarıyla ülkemizde trafiğe kayıtlı tam 21 milyon 90 bin 424 araç olduğu saptanmış, bunun 822 bin 500’ü kamyon ve tır. Neredeyse tüm Avrupa ülkelerinin sahip olduğu kamyon sayısının iki katı. 

Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Eğitim ve Araştırma Dairesi Başkanlığı’nın istatistiklerine göre bu yılın ilk üç ayında meydana gelen trafik kazalarında toplam 54 bin 998 yurttaşımız yaralanmış, 587 yurttaşımız yaşamını kaybetmiş. Yine bu raporda trafik kazalarının % 89.3’ ünün sürücü hatalarından kaynaklandığı belirtiliyor.

Toplu taşımacılığı dillerimizden düşürmüyoruz ama uygulamada bunun kenarından bile geçmiyoruz. Nerede bizim demiryollarımız, nerede denizyollarımız? Gelişmiş ülkeler yük ve yolcu taşımacılığında bu iki ulaşım sistemine önem verirken biz niye bu sistemlere sırtımızı dönüyoruz ? Cumhuriyetimizin ilk yıllarında kurulan hükümetlerde bile Bahriye Bakanlığı varken, 8 bin km. kıyısı olan üç tarafı denizlerle çevrili bu ülkede neden denizyolu ulaşımını göz ardı ediyoruz ?

Biz öğrencilik yıllarımızda salına salına Karadeniz’de süzülen gemilerimizle 2 liraya Zonguldak’tan İstanbul’a giderdik. Ne oldu, Tırhan, Etrüsk, Kadeş, Tarı, Ege, Trabzon isimli gemilerimize ? Ya da demir tekerleklerin raylarla bestelediği senfonilerini özlediğimiz, hasreti ve kavuşmayı sonlandıran kara trenlerimize ne oldu ?

Başta ABD’ nin ve diğer emperyalist ülkelerin dayatmasıyla 1950’li yıllardan itibaren, karayolu taşımacılığını benimsediğimiz ve böylece araç, yedek parça, akaryakıtla dışa bağımlılığımızın başladığı dönemden 2003 yılına kadar neredeyse Çanakkale Savaşı’nda yitirdiğimiz kadar insanımızı (250 bin) kurban verdik trafik canavarına.

Günümüzde Onuncu Yıl Marşı’ndan rahatsız oluyor birileri. Okullarda hep bir ağızdan söylenmesini yasaklıyorlar. “Demir ağlarla ördük, Anayurdu dört baştan” sözlerinden neden bu kadar korkuyorsunuz ? İstiklal Savaşı vermiş, evlatlarını savaş alanlarında yitirmiş, yorgun ve yoksul bir ulusun tırnaklarıyla açtığı tünellerin, elleriyle döşediği 3 bin km.lik rayların türküsüdür bu marş. Bunca insanımızın canavara kurban edilmesine, milyonlarcasının yaralanıp sakat kalmasına sebep olan trafik canavarınız yere batsın sizin.

Trafik kazalarına % 90 oranında sebep olanlarla, bu kazalar nedeniyle sakat kalanların bağlı oldukları sivil toplum kuruluşlarının çelişkili durumu çok ilginç. Bunları, Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu ve bağlı federasyonlarıyla engellilerin konfederasyonları olarak tanıyoruz. Birincisi Karun Hazinesi gibi varlık ve zenginlik sahibi, diğeri bu kazalar sonucu sakat kalan insanların sorunlarına çözüm arayan, bütçesi, gelir kaynakları olmayan 8.5 milyon engellinin kuruluşu.

Şimdi burada bundan tam 18 yıl önce 02 Ocak 1998’de Hürriyet Gazetesi YETER SÖZ MİLLETİN sütunlarında Yalçın BAYER ile bu konuda yaptığımız bir söyleşiyi değerlendirmenize sunuyorum. CANAVAR konusunda değişen bir şey olmadığını görecek ve yorumu sizler yapacaksınız değerli okurlarım. 

Yalçın Bayer

Yeter! Söz Milletin

2 Ocak 1999

Maşallah Karun hazinesi gibiler

Bir şoförlerin, bir de sakatların derneğine bakınız

TÜRKİYE Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu'nun, trafik kazalarını önlemede ne kadar katkısı var? Türkiye Sakatlar Konfederasyonu Teşkilatlandırma Sekreteri Fikret Gökçe'yi dinledikçe ‘trafik canavarı’na karşı, şoförler federasyonunun ne kadar işlevsiz kaldığını anlıyorsunuz.

Politikacıların katkısıyla devlet eliyle vakıf ve derneklerde nasıl rantlar aktarıldığını, yani bir anlamda ‘yeni KİT’ler' oluşturulduğunu, trafik kazalarından sakat kalanların üye olduğu bu konfederasyon yetkilisinin ağzından dinleyelim:

‘‘Son günlerde ülkemizin çok önemli bir yarasına parmak basıyorsunuz. Bu yaranın üzerinde oturan birileri kimbilir size nasıl kızıyorlardır. Tahmin edebiliyorum. Vatandaşın canı, kanı, malı ülkenin kaybolan milli serveti üzerinde imparatorluk kuranların eriştikleri güç, TBMM'nin karşısına diktikleri görkemli yapıyla belli olmuyor mu?’’

Gökçe, daha vahim bir şeyler söylüyor:

‘‘Dünyanın en büyük TIR filosuna sahibiz’’, ‘‘Avrupa ülkelerinin iki katından fazla kamyonumuz var’’ diye gururlananların, demir ağları unutup üç tarafımızdaki denizlerimizi sanki haritadan silenlerin bu ülkeye ödettikleri can ve mal bedeli daha yetmedi mi? Trafik canavarı paraya ve kana doymadı mı?''

NASIL MOTORİZE OLDUK

Trafik yasasındaki cezaların ‘trafik canavarı’ ile başedilemeyeceğini gösterdiğini anlatan Gökçe'ye, ‘‘Tekerleğin icadından günümüze kadar hiçbir ülkede görülmeyen bir biçimde motorize oluyoruz görüşü var’’ der demez, şu karşılığı veriyor:

- Maalesef evet. Resmi verilere göre, ülkemizde 10 milyondan fazla kişi sürücü belgesine sahip, 7 milyondan fazla da araç var. Oysa Türkiye'de topu topu 60 bin km. dolayında karayolu yapılabilmiş bugüne kadar. Geçen yıl meydana gelen trafik kazalarının % 95'i sürücü hatalarından kaynaklanmış. Ayrıca, araç sayısı ve karayolu yapımındaki artış dikkate alındığında Türkiye'de tersine bir oluşum var. Araç sayısı % 150 artarken, karayolu yapımı % 2'lerde kalıyor. Korkunç bir hızla artan araç sayısına ne yazık ki yollarımız yetmiyor.

Trafik kazalarına karşı siz devletten bir katkı alır mısınız?

- 1986 yılında kurulan ve 7.5 milyon dolayındaki özürlü insanımızı temsil eden derneğimiz, bu insanların protez ve tekerlikli sandalye, sağlık, eğitim, ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlarına çare bulamıyor. Çünkü, devlet bütçesinden pay alamıyor. Öte yandan bu ölümlere, yaralamalara ve sakatlanmalara % 95 oranında neden olan sürücülerin örgütü Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu adeta ‘Karun Hazineleri’nin üzerine oturmuş, görkemli binaları, rant getiren tesisleri ve lüks hizmet otolarıyla sanki bir imparatorluk... Bazı siyasilerin şoför esnafına şirin görünmek amacıyla yasal kılıf içine soktukları devlet olanaklarından yararlanıyorlar.

Sizin bir çalışmanız var; şoförler konfederasyonunun nasıl trilyonlar kazandığına ilişkin...

Anlatmak isterim: 1990'da 4 milyon olan araç sayısı, 1996'da 7 milyona ulaşmış. Yani, 3 milyonluk artış dolayısıyla şoförlerin örgütü sadece 3-5 basılı kâğıttan bugünün değerleriyle yaklaşık 15 trilyon kazanmış. Trafikte olan ve el değiştiren araç sayısının bunun 4-5 katı olduğu düşünülürse, bu rakamın 60-70 trilyona ulaştığı görülebilir. Bu açık bir sömürü değil midir? Yılda 6 bin kişinin canını alan, 100 binden fazlasının yaralanıp sakat kalmasına neden olan ‘trafik canavarı’nın etkisiz hale getirilmesi için kullanılamaz mı bu kaynak? Maliye, 50 bin lirayı geçmeyen bu evrakı trafik birimlerine verse, hem devletimiz kazansa, hem de araç sahipleri bu soyguna maruz bırakılmasa daha iyi olmaz mı? (Zonguldak'tan H.Ç. yazıyor: ‘Son çıkan yasa ile götürü olan mükelleflere basit usülde vergilendirme sistemi getirildi. Derviş Günday, fatura ve parakende satış fişi vb. evrakın basım işini kendi matbaasında yapmak üzere Maliye’den alıverdi.)

Şoförler Federasyonu kazaları önlemek için ne yapar?

- Neden yapsın ki... Avrupa'dan iki katından fazla olan kamyonlarıyla, kural tanımayan taksi, dolmuş ve halk otobüsleriyle trafiği keşmekeş hale sokan ‘canavar’, rekabet istemiyor. Sağlanacak kolaylıklarla daha da fazla kan ve can, prim istiyor. Başkanları, kamu görevi yaptıklarını söylüyorlar. Bir dolmuş ya da taksi hattının bir ticari plakanın 30, 40, 50 milyara satıldığı günümüzde şoför esnafı götürü usulde vergilendiriliyor. Bizim görme özürlü esnafımız ise, gerçek usulde vergilendiriyor. Böylece, şoförler federasyonu bir anlamda ödüllendirilmiş oluyor. Ama hâlâ da yeni vergi muafiyetleri ve taşıt vergisinde bile indirim istediklerini biliyoruz.

Size trafik kazalarının önlenmesi konusunda danışılır mı?

- Hayır. Karayollarrı Trafik Yasası gereği oluşturulan Trafik Güvenlik Kurulu'nda, trafik kazalarının baş müsebbibi olan sürücülerin örgütü yer alırken, mağdur olanların örgütünün, yani bizlerin temsil edilmeyişinin nedenini anlayabilmiş değiliz.