Eserlerin duyguları yüzünüze yansıyor. Nineler poz vermiş sanki. “Merhaba ”desen konuşacak resimler. Muhteşem sözcüğü az geliyor. Hayranlığıma kelime bulamadım. Yağlı boya manzara resimleri de sanki resim değil gerçek manzara fotoğrafları gibi. Fotoğraf gerçekliğinde resim olarak bilinen hiper-realizm akımının çok başarılı sanatçısı Sami Kutlular ile gerçekçi ve detaylara dair sanat içinde söyleşi yaptık.

Sami Kutlular kimdir?

-1945 yılında Ankara’da doğdum. Kurtuluş lisesi mezunuyum. Yükseköğrenimimi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler dalında yaptım. İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde ve Gazi Üniversitesi olduktan sonra bu üniversitede çeşitli görevlerde bulundum. 1990-2002 yılları arasında emekli olana kadar İletişim Fakültesi’nde akademik uzman olarak çalışırken ayrıca radyo ve televizyon stüdyolarında yönetici olarak görev yaptım. Bu görevlerimin yanı sıra 28 yıl Anadolu Üniversitesi Açık öğretim Fakültesi Ankara İl Koordinatör Yardımcısı görevini yürüttüm. 2002 yılında Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden emekli oldum. 2015 yılında da Anadolu Üniversitesi’ndeki görevimi bıraktım. Hobi olarak devam eden resim çalışmalarına bu tarihten sonra hız verdim.

   

Çocukluktan, gerçekçiliğe yolculuğunuzu anlatın bize…

-Resim çalışmalarına çocuk yaşlarda başladım. Ortaokul ve lisede resim derslerinde çok başarılı bir öğrenciydim. Bu eğitim dışında bir eğitim veya kurs almadım. Resmin yanı sıra çok sayıda afiş, kaligrafi, grafik ve kitap kapak çalışmaları yaptım. 

   

 

Genel olarak resim çalışmalarım hep realist tarzda olmuştur. Bir yakınımız ev alınca ona ev hediyesi bir manzara yaptım veya bir yakınımın portresini yaptım. Özellikle de portrelerin benzemesi için de hep detaylara dikkat ettim ve bu hep böyle devam etti. Halen manzara ve natürmort da yapıyorum. Ancak figüratif ve portre çalışmalarım ağır basıyor. Yaptığım resimler hiperreal veya fotoreal denilen tarza daha yakın. Bu tür çalışmak beni dinlendiriyor. 

   

Atölyem yoktu. Resimlerimi evde bir odayı atölye gibi kullanarak yapıyordum. 2019 yılı başında ev dışında bir atölyem oldu. Evdeki resimlerimi oraya taşıdım. Artık atölye çalışmalarım orada devam edecek.

    

Etkilendiğiniz ressam oldu mu?

-Belli bir etkilendiğim ressam yok. Benim tarzımda çalışmalar yapan ressamları takip etmeye çalışıyorum. Resimde ayrım yapmam, her tarz resmin kendine göre bir güzelliği var.

   

Resim malzemelerimin büyük bir kısmı ithal. Mecburen biraz da kaliteli olsun istiyorsunuz. O zaman da tabii ki masrafı artıyor. Pek profesyonel olarak çalıştığım söylenemez. Okullu olmadığım için ben her zaman kendimi amatör hissederim. Ama ilk sergimden sonra satılan resimlerim oldu ve siparişler aldım.

  

Sinema tarihine geçmiş filmlerin hafızalara kazınan sahnelerini tuvale aktardığınız “Icons” adlı ilk olağanüstü kişisel serginizi ne zaman açtınız?

   

-2015 yılında ICONS isimli sergimin çalışmalarına başladım ve 2 Mayıs 2016’da ilk kişisel sergimi Ankara’da Çankaya belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde açtım. “Büyük Lebowski, “Dövüş Kulübü, “Olağan Şüpheliler ve “Rezervuar Köpekleri” gibi sinema tarihine geçmiş filmlerin hafızalara kazınan sahnelerini tuvale aktardığım sergim oldukça büyük bir ilgi gördü. Bunun dışında Ankara’da 6, İstanbul’da 6, Yozgat, Karaman, Yalova ve Bursa’da 1’er olmak üzere yurtiçi karma sergilere ve yurt dışında Uluslararası Ukrayna Karma Sergisi’ne katıldım. Açmayı planladığım ICONS 2 sergisi, ikinci kişisel sergim olacak. Bu serginin çalışmalarına halen devam ediyorum.

  

Kahverengi Hırka tablonuz beni çok etkiledi. Örgüyü bu kadar gerçekçi nasıl yaptınız?

- Büyük Lebowski'den filminden  bir kare. İşsiz, dertsiz, miskin bir bowling hastası olan “Dude - Ahbap lakaplı Jerry Lebowski'nin peşine, adaşı bir milyoner yüzünden mafyanın düşmesini anlatan filmin en az kahramanları kadar hatırlanan bir diğer öğesi de Ahbap'ın kahverengi hırkasıydı. Ahbap'ın yüz ifadesi ve bezginliği kadar hırkası da dikkat çekiyordu.  Ahbap'la hırkasında kaçmış ipliklerden, hırkanın kol ağızlarındaki sigara yanıklarını kadar çok detaylı çalıştım. 

   

“Hayır, bunlar yağlı boya değil, fotoğraf” diyenler oluyor mu?

- Tablolarımı gören bazı izleyiciler ‘Hayır bunlar yağlı boya değil, fotoğraf’ demekte. Bazı ressamlarımız ise ‘O zaman fotoğraf çeksin’ eleştirisinde bulunmaktalar. Ancak ben resimde her ressamın dilediği gibi sanatını ortaya koyacağına, bu konuda asla bir kısıtlamaya gitmemesi gerektiğine inanıyorum ve bu tür resim yapmaktan da son derece mutlu olduğumu belirtmek isterim. Resimlerime genelde pek olumsuz eleştiri yapılmıyor. En çok beni emekli olduktan sonra resim yapmaya çalışan birisi sanıyorlar. Oysa ben çok küçük yaşlarda resim yapmaya başladım. Ortaokulda ilk yağlıboya resmim sergilendi. Bir de resimlerim oldukça gerçekçi olduğu için baskı yapılmış tuval üzerine, aynı renkleri boyayarak yaptığımı zannedenler var. Bu nedenle yaptığım her resmin başlangıcından itibaren aşama aşama fotoğraflarını çekiyorum. Bu türde bir sorusu olanlara onları paylaşarak cevap veriyorum. Amacım güzel resimler yapıp bunları paylaşmak.

    

Sanatla ilgili ne söylemek istersiniz?

-İnsanların sanatı sevmeleri gerekiyor. Sanatsız ve estetiksiz bir toplum asla kalkınamaz. Gazetenizde benim çalışmalarıma da yer verdiğiniz için şükranlarımı sunuyorum.

    

   

******

Sağlıklı uzun ömürler diliyorum, detaylara, gerçekçiliğe tutkun olanların ressamı büyük USTA!

Ellerine sağlık…