Büyük Ortadoğu Projesi Sürecinin Ciddiyeti
Müslüman Ülke olarak Türkiye’yi ziyaret eden Obama ilk Arap Ülkesi olarak da Mısır’ı seçecekti. Çünkü herkes Obama’nın Arap ve İslam âlemine neler söyleyeceğini merak ediyordu. 4 Haziran 2009’da Kahire’ye uçan Obama yol üzerinde stratejik müttefik Suudi Arabistan’a uğramayı da ihmal etmedi. Çünkü Kral Abdullah kaç kilo saf altın olduğu bilinmeyen Kraliyet Nişanı’nı ona verecekti. Senatör olduğu dönemlerde Suudi Arabistan ve Mısır’daki anti-demokratik ve karanlık yönetimleri sık sık eleştirdiği ve bununla ilgili yazılar yazdığı bilinen Obama’nın Kraliyet Nişanı’nı alması ve El-Ezher’in başkenti olarak Kahire’yi seçmesi hem ilginç hem de anlamlıydı. Kahire Üniversitesinde konuşan Obama, İslam ve Müslümanlık sözcüklerini sık sık kullandı ve dinler arası diyalog çabalarına katkısından dolayı Suud Kralı’na (Nasıl olsa bir gün önce Suudi Arabistan Kralından 24 ayar altın Kral Nişanı’nı almıştı!) ve Medeniyetler İttifakına karşı tutumundan dolayı Türkiye’ye teşekkür etti. Obama, Diyalog ve İttifakın Afrika’da sıtma hastalığına karşı mücadelede ve deprem gibi doğal afetler zamanında çok önemli olduğunu söyleyerek bizleri aptal yerine koymaya çalıştı. Belki de dinler arası Diyalog ve Medeniyetler arası İttifak girişimleri ile Müslümanlar, Hristiyanlar, Museviler ve diğerleri dünyanın tüm sorunlarını çözmüş ve bir tek sıtma meselesi kalmış da bizim haberimiz olmamış! Belkide Bağımsız Filistin Devleti kurulmuş ve Türkiye AB’ye girmiştir.
Özetle Kahire’de biraz demokrasi ama daha çok İslam ve Müslümanlık vurgusu yapan Obama’nın neden bunu yaptığı 20 ay sonra anlaşılacaktı. Çünkü Türkiye’de bulunduğu sırada İstanbul’da düzenlenen Medeniyetler İttifakı Formuna bile katılma zahmetinde bulunmayan ve bu Foruma gelerek karikatür konusunda Müslümanlardan özür dilemeyeceğini söyleyen Nato’nun genel sekreteri Rasmussen’in seçilmesinde etkin rol oynayan Obama ve yönetimi, Hüsnü Mübarek’ten kurtulmaya karar vermiş ve Büyük Oyun’un ilk işaretini Ankara’dan sonra Kahire’den vermişti. 30 Yıl önce ‘’Bir genç Kız’’ olarak Amerikalılara gelin giden Mübarek, Amerikalılar tarafından terk edileceğini hissediyordu ama yapacağı çok fazla bir şey de yoktu. Mübarek, Amerikalıların vefasız olduğunu anlamaya başlamıştı. Ama aynı Mübarek, Amerikalıların kendisine vize vermediği için Mısır’a sığınan ve orada ölen İran Şahı’nın acı sonundan ders almamıştı. Şah da güzel eşi Farah ile birlikte Mübarek gibi Amerikalılara ve İsrail’e 30 yıl süreyle hizmet etmiş ama pis bir ölümden kurtulamamıştı. Tıpkı Saddam Hüseyin gibi...
Bu Coğrafyada anlaşılması en zor olan şey de bu olsa gerek. Çünkü hiç kimse başkasının başına gelenlerden ders almıyor ve yaşamdan çıkardığı dersleri ibret olsun diye başkalarına aktarmıyor. İhanetlerle kanıtlanıyor ama yine de çoğalıyor. Bu ise yalnızca maddi çıkarlarla açıklanamaz! Bir düşünün 30 yıl süreyle ABD hizmetinde olan bir Mübarek şimdi kafeste ve ihaneti ile ilgili bir kelime söyleyip bir kez olsun kahraman olmayı, ya da en azından vicdanı rahat ölmeyi düşünmüyor ya da göze almıyor. (Gerçi son zamanlarda ki olaylarda dışarı çıktı) Belki de ABD başından beri Mübarek ve benzerlerini seçerken bunun böyle olacağını biliyor…
Hüsnü Mübarek ve daha niceleri bu topraklarda ABD Emperyalizminin uşaklığını yapıp sonunda hak ettiği cezayı bulmuştur. Ancak unutmamak gerekir bu topraklar geçmişten beri çok acı çekti, çok zulme uğradı. Artık bu topraklardan İsrail’in zulmüne dur diyecek, ABD’nin sömürüsüne dur diyecek, Diktatörlere ve İnsan simsarlarına dur diyecek yürekli İnsanların ortaya çıkması zaruridir.
Artık KılıçArslan gibi dik duran, Selahattin Eyyubi gibi savaşan, Alparslan gibi cesareti olan, Osman Bey gibi aklı olan, Fatih Sultan Mehmed gibi yüreği olan, Yavuz Sultan Selim gibi korkusuzca bakan, II. Abdülhamid gibi Devlet adamı olan ve Mustafa Kemal Atatürk gibi Emperyalizme ve onların ağa babalarına karşı korkusuzca dimdik duran ve İnsanlığın bu topraklarda vicdanı olmuş kişilere ihtiyaç vardır.
Büyük Orta Doğu Projesi Türkiye’yi ve İslam’ı parçalayarak Ortadoğu’nun kalbine Büyük İsrail’i kurmak için yapılıyor. Son dönemde bu Proje çerçevesinde Türkiye’de korkunç bir Psikolojik harekât yapılmaktadır. Özellikle ‘’Anti İrancı’’ grup son zamanlarda Türk İstihbaratı ve Hakan Fidan hakkında asılsız ve mesnetsiz iddialarda bulunmaktadır. Bu kişilerin de kim olduğu belli… Bu kişiler nasıl da ABD’ye gidip yüksek lisansını yapmak ve dil öğrenme bahanesi ile 3 yıl vs. kalarak, kimlerden icazet alıp Türkiye’ye geldikten sonra Ajan gazeteci olarak çalışmıştır. Bunların dosyaları da var elbet onlarıda yakında göreceğiz! Bu kişiler içimizdeki İsraillilerdir aslında… Kısacası Müslümanım deyipte bu projeyi belki bilerek belki bilmeyerek savunanlar şunu iyi bilsinler: “Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır” Hz. Ali