Değişik kültürleri gezip gördükçe, öğrendikçe, dünya üzerinde en değerli şeyin insan olduğunu gelenek ve inançların çok farklı olduğunu, doğduğumuz yer ve coğrafyanın genel olarak yaşantımızı belirlediğini anladım. Toplumları toplum yapan gelenekleridir. Allah’ın yaratma sanatı ile bilmediğimiz ne kültürler var.  Ömrümüz, sonsuz çeşitliliği görmeye yeter mi? 

Büyük İskender’in torunları ve sonsuzluk içinde Kalaş. İskender’in askerlerinin savaş sonrası oralarda kalması, asimile olması ve orada, etnik grup olarak yaşamlarını sürdüren bir kabile. Belge-selinde masal ülkesi gibi severek izledim yaşam tarzlarını. Yani İskender’in Askerlerinin soyu. 

Farklı bir zaman diliminde muhteşem bir coğrafyada Kalaşlar

Pakistan’ın Afganistan sınırında dağların birbiriyle buluştuğu, buzullarla beslenen suların oluşturduğu vadide yaşıyor Kalaşlar.  Bölge tam bir film platosu gibi. Kuş uçmaz kervan geçmez bir yer.  Kalaş halkının yaşadığı üç vadi var. Rumbur  Vadisi, Brumbret vadisi ve en geleneksel olan Birir Vadisi. Üç vadi iki ayrı kültür alanından oluşuyor. Sedir ağaçlarından yapılan  evlerde yaşıyorlar. Ana geçim kaynakları keçiler ve tarım.  Kadınların keçi sağması yasak. Keçinin kutsal olduğuna inanıyorlar.

Toplam nüfusları 4000.  Büyük İskender, Hindistan keşfi sırasında, bu coğrafyalarda komutanlarına, yerli halklarla evlilik emri verir. Özellikle İran prenses ve ileri gelenleriyle, Hellas lar, Afganistan- Pakistan’da yaşarlar, bu bölgeye Kâfiristan denir. Yaşayanlara kâfir. Dağlarda kaybolan Slav kabilelerinin bir parçası oldukları söyleniyor.

Pakistan’a gittiğinizde bu bölgeye 2019’a kadar özel izin belgesi ile giriliyormuş.  Daha sonra girişler kolaylaştırılmış.  

Pakistan, Afganistan sınırında yaşıyorlar ama hiç Pakistan halkına benzemiyorlar, renkli gözlü ve açık tenleriyle soğuk ülke insanlarına benzeyen bir halk. Zorlu kış şartlarında yıllarca gelenekleriyle birlikte varlığını sürdürmüş.   Kalaş vadisinde elektrik yok. Su değirmenleri ile elektrik üretiliyor.  Evler dik yamaçlara yapılmış. Bu bölgede kadın ve erkek selamlaşması farklı. İki erkek karşılaşınca kalpleri birbirinin üzerine gelecek şekilde yarım ay şeklinde birbirine dönüyorlar.  İki kadın karşılaşınca alına götürmeden birbirlerinin elini öpüyor. 

Çok enteresan ritüelleri var. Şuşut denilen kafalarındaki geleneksel başlığı giymeden sokağa çıkamıyorlar. Başlık yakın akrabaların yanında çıkartılıyor sanki başörtüsü. Bellerine sardıkları Patti ve Pirançuvya adını verdikleri giysi tamamen kendi emekleri. Kadınlar doğum yapmadan 10 gün önce, adet dönemlerinde ise  5 günVaşali denilen bir evde kalıyor. Bbebekler bu evde doğuyor. Doğum sonrası 10 gün evde kalmaya devam ediyorlar. Bu süreçte bunları hiçbir erkek göremiyor. Ev yüksek duvarlar ve alçak kapıları ardında. Bu dönemde kadınların yemekleri avlu kapısına bırakılıyor. Kadınlar dışarı adım atmadan eşikten yemeklerini alıyorlar.  Regl döneminde hiçbir kadın kurban etine dokunamıyor ve kurban eti yiyemiyor.

Kadim bir ırk Kalaşlar

Başlangıcı geçmişin derinliklerinde bulunan, pek çok eskiye uzanan, soylarının büyük İskender’e dayandığı kesindir. Kadın egemen bir toplumdur pagan ayinleri yapıyorlar. “Bunlar bir kabile, baskıcı, muhafazakâr İslamcı kültüründen kaçıp gitmişler bir dağ yamacına izole olmuşlar.” diye anlatılır. Kendilerine özgü bir inanış biçimleri var. Çok tanrılılar.  

Kadın ve erkeğin toplumsal eşitliği var. Sosyal hayatta kadınlar, erkekler kadar haklara sahip. Erkekler eşini seçme hakkına sahip fakat istediği zaman eşini boşayamıyor. Kadınlar istediği zaman eşini değiştirme hakkı var. Eşini değiştirmek isteyen Kalaş kadını, beğendiği erkeğe mektup yazarak evlenme teklif ediyor ve evliliğin gerçekleşmesi için erkeğe başlık parası ödüyor. Evlenirken erkek değil kadın başlık parası ödüyor.

Kendi kendilerine yeten dışa kapalı bir halk. Suç oranı neredeyse sıfır. 

Pakistan'ın muhafazakâr Müslüman atmosferine karşılık müzik, içki, eğlence serbest. Kahvaltıda dut şarabı gibi meyve şarabı içiyorlar. Bereketli topraklarda meyve üretimi özellikle kayısı yetiştiriciliği gelişmiş. Üzümden nar’a her şey yetişiyor. Kare şeklinde ahşaptan yapılarda erzak depoluyor ve yiyeceklerini koruyorlar. Çok tanrılı bir dine inanıyorlar.  İngilizce konuşuyorlar. İbadet ritüelleri de dans. Yılda 3 festivalleri var. Festivalleri ibadetten ibaret.  Yani dans.  Kanser hastalığı Kalaşlarda görülmüyor. 100- 120 yaşına kadar yaşamak normal görülüyor.  Yaşamı Mundar ve temiz diye ikiye ayırıyorlar. Yüksek yerlerde yaşamak onlar için temiz, şehir yaşantısını mundar olarak görüyorlar.   

Cenaze törenleri bambaşka Yas ve Dans

 Ölü gömme gelenekleri yas üzerine değil, eğlence üzerine kurulu.  Bu dünyadan geçip gitmeyi kutluyorlar. İki gün davullar ve şarkılarla herkes cenazenin başında.  Ruhların sonsuza kadar yaşayacağına inanıyorlar. Cenazede ağlamak yok. Erkeğin cenazesinde kırmızı bayrakla dans ediliyor.  Kırmızı bayrak erkeğin onurunu simgeliyor.  Cenaze törenlerini düğün gibi dans ederek kutlarken cenaze sahiplerine de para takıp meyveler ikram ediyorlar. Takılan paralarla bir gün sonra halka ikram edilecek yemek için alışveriş yapılıyor.  Yemeğe mazereti olmadan katılmamak hakaret kabul ediliyor. Ölen kişiyi gömmüyorlar,  tekrar geleceğine inanıp ağzı açık tabut içinde ve sedyelerle bırakıyorlar. Bazen üzerine bir tahta kapatıyorlar. Allah’tan kışı sert. Cenazeyi toprağın altına koymuyorlar. Ruhunun cennete gitmesine engel olacağına inanmışlar. Erkeklerin danslı töreninde kullanılan kırmızı bayrak mezarının üzerine konuluyor.   Kadın mezarı mı erkek mezarı mı olduğu bu şekilde ayırt edilebiliyor. Bir avuç topluluk kalmaları da tesadüf değil.  Bizlerin doğumda yaşadığı mutluluğu ölümde yaşayan bir topluluk.

Kalaşlar, etnik, kültürel ve sosyal anlamda kendi benlik ve özünü, herhangi bir bölgesel asimilasyondan etkilenmeden korumuşlar. Sanki başka bir gezegenin insanları. Çocukların hayatı doya doya yaşaması her şeyi anlatıyor. El yapımı toplarla oynuyorlar. 

Kendi kültürlerine göre giyinmiş renkli, muhteşem bir dünya. Gelenek, görenek, ırklara ve halkalara saygı duymak gerek. Çok güzel etnik bir topluluk.

Kültürel farklılıklar insanlık adına en güzel mirastır.  O yollarda, o yerlerde gezmek ister bu yürek.