Duygularımızı yan yana getirdiğimiz kelimelerle bir cümle kurarak ifade ederiz. Kelimeler ne kadar yerinde ve cümle ne kadar anlamlıysa, karşımızdakiler bizim o kadar güzel şeyler söylediğimizi düşünürler. Sözü dinlenen ve insanları etkileyen hatiplerin başarısı, işte bu sözcükleri ardarda sıralarken gösterdikleri hünerden kaynaklanır.
 
Sayın Başbakan ve Cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan, kitleleri etkileyen bir hitabet gücüne sahip... Özellikle birebir konuşmalarda karşısındakini ikna etmeyi başaran bir yapısı var.
 
Çocukluğunu babasının sürüldüğü Mısır’da geçiren diğer Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu ise, biraz yavan Türkçesi ve bozuk telaffuzuyla beklentilerin sanki gerisinde kalmış gibi...
 
Bir bayram yazısı yazmaya çalışırken konu hemen memleket gündemini meşgul eden siyasete kayıverdi. Oysa duyguları ifade edebilmek için anlamlı kelimeleri yan yana getirmekten bahsediyorduk. Öyle ki, aynı manaya gelse bile bazan bir kelimeyi yerinde kullanmazsanız anlatılmak istenen şey anlaşılamadığı gibi, çok farklı algılamalara ve hatta yanlış yorumlara bile sebep olabilir.
 
Belki hatırlarsınız Tansu Çiller partisinin amblemindeki kır ata beyaz at demişti de, alay konusu olmuştu. “Anamın ak sütü gibi helal olsun” yerine de “beyaz süt” derseniz size gülerler. “Kara bahtım” yerine de “siyah bahtım” denmez. Yani bazı kelimeler yan yana gelemez, gelmemeli...
 
Peki, milletçe sevinç içinde kutlanan dinî veya millî bir anlam taşıyan kutsal günlerimiz olan “Bayram”la “burukluk” yanyana gelebilir mi? Ne kadar ters bir ifade değil mi...
 
Hani İstanbul’un çeşitli yerlerinde suların boşa gitmesini önlemek ve kullanımını kolaylaştırmak için atalarımızın yaptırdığı tarihi çeşmeler vardır. Çeşme, adı üstünde su trafiğini sağlayan bir sistem. Ama bugün bakın pek çok yerde “Kuru çeşmeler” var. Hatta bu adı taşıyan semtlere ve mahallelere bile rastlıyoruz. Halbuki suyu olmayan tesise çeşme denemez ama, çaresiz böyle bir tanımlama yapmışız.
 
İşte “Buruk bayram” da böyle bir tanımlama... Milletçe sevinç içinde kutlayabildiğimiz hiçbir değer neredeyse kalmamış... Ramazan boyu İsrail’in Gazze de müslümanlara karşı yaptığı zulümle yatıp kalkmışız. İslâm dünyası tam bir perişanlık içinde... Azıcık dik durmaya çalışan ve bu yüzden bütün dünya müslümanları tarafından yeniden “lider ülke” olarak görülmeye başlanan Türkiye’nin başına ise, çorap örmek için bütün dünya elele vermiş...  Ne o, biz bayram yapacağız. Hem de Ramazan Bayramı... Ramazan’da ne yaptık, ramazandan ne anladık ki bayramını yapalım...
 
Çoluk çocuk, kadın erkek yaşlı genç demeden bir soykırım yaparcasına İsrail Gazze’yı bombalarken, dünya seyrci kalmak bir tarafa, “meşru müdafaa” adı altında İsrail’e arka çıkıyor. Haklının değil, “güçlü”nün egemen olduğu bir dünyada yaşıyoruz. “Adalet” adına bütün bu olup bitenler bir türlü aklımıza da yatmıyor, gönlümüze de sinmiyor.
 
Gönüller buruk, kalpler buruk... Çaresizlik belimizi bükmüş... Ama her halükârda yapılması gereken bir şey mutlaka vardır. Yoksa her zulüm dünyanın sonunu getirirdi. Şu anda yapılacak çok şeyler olmalı. Belki ânında ortamı değiştiremeyiz ama, sabırla ve bilinçle yapılması gerekenleri yapabilirsek, kendimizi daha iyi yetiştirebilirsek, geleceğe daha iyi hazırlanabilirsek, gün gelir bu haksızlıkların hesabını da sorabiliriz.
 
“Yirmi birinci yüzyıl, Türkiye’nin yüzyılı olacak” derdi rahmetli Özal... 10 Ağustos’taki seçime katılacak Cumhurbaşkanı adaylarımız, bu ülküyü gerçekleştirebilmek ve dünyaya söz geçirebilmek için güçlü olunması gerektiğini, güçlü bir Türkiye’nin de nasıl oluşturulacağını biliyorlardır inşaallah...
 
*     *     *
 
Bu son buruk geçireceğimiz bayram olsun demek geçiyor içimden... Söylediğime ben de pek inanamıyorum ama, karamsarlığın karamsarlık doğuracağını bildiğim için, yine de umut dolu yarınlara yelken açmak istiyorum.
 
İstemeden, çabalamadan, hiçbir dilek gerçekleşemez. Sözlü dualar yerine fiili dualarla, yarınlarımıza ve bayramlarımıza sahip çıkmalıyız.
 
Milletimizin, gönül rahatlığıyla ve coşkuyla kutlayabileceği bayram günlerine hasret kalan ülkemize, mutluluk, ferahlık ve özgüven kazandıracak, Türkiye’yi yirmi birinci yüzyılın gözdesi yapacak bir cumhurbaşkanı seçeceğine olan inancımı da belirterek, bu duygularla hepinize ve camiamız mensuplarına iyi bayramlar diliyorum.