Özel Haber ARAŞTIRMA  

1922 yılının Eylül ayı, Bursamız dâhil pek çok ilimiz için kurtuluş vakti oldu. 11 Eylül 1922, Türkiye Cumhuriyeti'ne uzanan yolda, özgürlüğün ve bağımsızlığın günü oldu. 11 Eylül'de tüm dünya, Anadolu insanın esarete boyun eğmeyeceğine bir kez daha şahit oldu

Üç kıtanın hakimi 650 yıllık büyük medeniyetin kurucusu Osmanlı devletinin kuruluş başkenti Bursa, 1326 yılında Orhan Gazi’nin fethinden itibaren her zaman barışın ve huzurun şehri olmuştur. Ta ki Birinci Dünya Savaşına kadar…

 Barışın, huzurun şehri Bursa’nın esareti; SEVR anlaşmasının imzalanmasından sonra 8 Temmuz 1920’de Yunan askerlerinin şehri işgaliyle başladı. Bu işgal Ankarada derin bir infial ve üzüntü yaratmıştı  İşgalle birlikte, Ulu Önder Mustafa Kemal’in emri ile Riyaset Kürsüsüne kara bir örtü serildi. Bu milletin manevi başkentinin işgal altında kaldığı her gün yas demekti “Puşide-i Siyah” adıyla bilinen bu kara örtü 2 sene 2 ay 2 gün boyunca Riyaset Kürsüsü üzerinde örtülü kaldı. O örtü orada kaldıkça Türk Milleti’nin öfkesi ve azmi her daim canlı kaldı.

“Haziran 1920’de başlayan büyük taarruzla birlikte 8 Temmuz’da Yunan askerleri Bursa’ya girdiklerinde başlarında, Venizelos’un oğlu Sofokles bulunuyordu. Osmanlı’nın taht şehrinde sanki altı yüz sene öncesine dönülmüştü. Bizans adeta asırlar öncesinden çıkıp gelerek yarım kalan bir kavganın rövanşına çıkmıştı.

Sofokles’in günlerdir beklediği fotoğrafçı nihayet şehre gelmişti. Sofokles fotoğrafçıyı da yanına alarak bir manga askerle birlikte Osman Gazi’nin türbesine yöneldi. Venizelos’un askerleri, kale burcuna saldırırcasına türbe kapısına yüklenmiş ve tahta kapının çatırdayıp devrilmesiyle birlikte Sofokles önde, fotoğrafçı arkada türbeye girmişlerdi.Osman Gazi’nin sandukası, başındaki sarığıyla öylesine vakur ve öylesine haşmetliydi ki askerler ister istemez irkilmişlerdi. Sofokles, şaşkın bakışlar arasında sandukanın yanına gelerek önce askeriyle beraber bir içki alemi tertiplemiş, sonra da iyice kendinden geçtiği bir esnada mahmuzlu çizmelerini kaldırıp sandukaya üst üste üç tekme savurmuştu.

Ardından Sofokles, kılıcını, hayali düşmanına doğru hamle yapar gibi sallayarak küfürle karışık şu narayı atacaktı : “ Kalk ey koca sarıklı, koca Osman! Kalk da torunlarının halini gör ! Kurduğun devleti yıktık. Seni öldürmeye geldim ! “

Bir müddet türbenin içinde kılıcını sallayarak dolaştıktan sonra zafer kazanmış bir kumandan havasına bürünen Venizelos’un oğlu, ayağını sandukanın üzerine koyup kılıcına dayanarak fotoğrafçıya şöyle seslenmişti : “ Çek bakalım bir Bursa hatırası…”

Sofokles, fotoğrafı Atina’ya gönderirken arkasına ise şu satırları yazacaktı: ‘Ordularımız Bursa’ya hakimdir. Şu anda Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman ayaklarımın altındadır.'”

Sinesinden nice büyük insan çıkaran Osmanlı'yı ve onun kurucusu Osman Gazi'yi, Anadolu'yu ve Türk'ün Şeref namus ve itibarını koruyarak, Yunan palikaryalarını denize döken, şerefli Türk milletinin lideri Mustafa Kemal Atatürk'tür…

 Zaferlerle dolu 1922 yılının Eylül ayı, Bursamız dâhil pek çok ilimiz için kurtuluş vakti oldu. 11 Eylül 1922, Türkiye Cumhuriyeti’ne uzanan yolda, özgürlüğün ve bağımsızlığın günü oldu. 11 Eylül’de tüm dünya, Anadolu insanın esarete boyun eğmeyeceğine bir kez daha şahit oldu.10 Eylül’ü 11 Eylül’e bağlayan gece, 3.Kolordu Süvari Alayı’ndan Yüzbaşı Rüştü (Dinçer) Bey’in şehre girmesiyle, manevi Başkentin esareti de, Türk Milleti’nin yası da sona erdi, Riyaset Kürsüsü üzerindeki kara örtü kaldırıldı.

Büyük önder ATATÜRK Bursaya ayrıca önem verirdi ençok ziyaret ettiği illerden biri bursadır, sanayi hamleleri için de Bursa’yı örnek seçmiştir. 1922’den 1938’e kadar, tam 17 kez Bursa’yı ziyaret eden Atatürk, İpek-iş, Gemlik Sun ipek ve Sümerbank Merinos Fabrikaları’nın da BURSA da kurulmalarını sağlamıştır.”

Atatürk’ün bir ziyaretinde, “Bursa tarım memleketidir, sanat memleketidir, ticaret memleketidir, sağlık memleketidir. Bursa sahip olduğu doğal uyum ve güzelliğiyle sevinç ve şenlik memleketidir” diyerek Bursa’ya verdiği önemi dile getirmiştir…