Evet! Hemen hiç kimsenin en ufak bir şüphesi olmasın. Yıllardır ortamı uygun bulduklarından, hemen her fırsatta Ermeni adını siyasî maksatlarına kolay bir matah olarak değerlendirip, her daim hak etmediği şekilde kötüleyip, kirletmeye çalışanlar, gün gelecek bunun hesabını çok ağır ödeyeceklerdir. Hem de yıllardır bir şekilde aldatmaya çalıştıkları değerli Türk Milleti tarafından! Benim sözüm, yabancı devletlere değildir. Benim sözüm, ülkemizde yaşayan ve kendileri dışında saydıkları hemen herkesi Türk saymayanlara. Hele söz konusu olan “Ermeni” ise, gayet rahatlıkla muhtelif isnatsız iftiralarla yerden yere çalmaktan asla geri kalmayan bir menhus zihniyetin sahipleri her ne yapsalar, nasıl hareket ederlerse etsinler, gün gelecek, gerçekleri öğrenen yüce Türk milleti bu zihniyetten hesap soracak ve böylece Hz.Allah’ın eşsiz adaleti tecelli edecektir.
“Taşnak ve Hınçak Fırkaları” tarafından sözde Ermenilerin haklarını aramak bahanesiyle yabancı devletler hesabına Türkiye’ye karşı gösteriler düzenlemekte ve özellikle parlamentolarda Türkiye aleyhine gruplar meydana getirmektedirler ki, bu işlemleri hayli işlerine yaramış ve yaramaktadır... Bu niçin böyledir. Böyledir çünkü, bizim siyasilerimiz, bu konuda hiçbir zaman Türkiye Ermenilerini kale almayıp, Ermeni Meselesi’nde yabancılardan istifade etmek istemiştir ki, hemen her defasında Türkiye zarar görmüştür.
Politika arenasında Tehcir melesi söz konusu olunca: (Siz kendi soykırımlarınıza bakın da sonra bizleri itham edin.) gibi karşı ataklarla, sözde baskın çıkılmaktadır!...
Benim anlayamadığım şudur: “Başkalarının işledikleri cinayetler veya katliamlar, bizlere aynı suçu işleme hakkı mı verir!.. Sakın ola: (Biz böyle şey yapmayız, Türk Milleti katliam yapmaz!) gibi sözlerle savunmaya geçmeyelim. Çünkü böyle bir savunmaya bizlerin ihtiyacı yoktur. Suç işleyen, Türk Milleti değil, siyasi bir fırkanın çeteleri idi.
Sureti haktan görünerek, Türk Milletinin şerefli adını sözde, bu meselenin dışında tutabilme gayreti gösterenler. Aziz milletimizin bu uğursuz meselenin dışında kalmış olduğunu kendileri de en az bizler kadar bilmekte ve fakat İttihatçıları kayırabilmek, işledikleri nice suçu, Aziz Milletimizin gözlerinden uzak tutabilmek gayesiyle, en kolay yolu tercih ederek, Ermenilere yüklenip durmaktadırlar...
Şu millet bu millet şöyle katliam yapmış, böyle katliam yapmış deyip, böylesine çürük bir kalkanın ardına sığınarak: “Siz kendi günahlarınızı temizleyin de, sonra bize sual sorun” gibi sözde haklı(!) iddialarda bulunmaktadırlar!..
İçlerinden birisi ise şöyle buyurmaktadır:
(.... Bizim derdimiz kendimize bunları anlatmaktır.
“Türk’ün, Türk’e propagandası” diyecekler.
Varsın desinler, hiç olmazsa bazı şeyleri bilelim.)
Daha evvel de yazdım, yine yazıyorum: “Başkalarının katliam yapması, sana katliam yapabilme hakkı mı tanır?...” Hiç mi hiç sanmıyorum. Peki, herkes yalan söylüyor, siyaset yapıyor: “Suçlu olan Ermenilerdir” denecek olsa, böyle fanatiklerin vicdanları rahat edecek midir!...
Cevabım: Evet olacaktır. Çünkü böyleleri için Ermeni bir hiçtir, kobay kadar dahi değeri yoktur... Ancak, bu ilelebet böyle gidecek değildir. Çünkü gerçekler her ne yapılsa kaybedilemez ve bir gün hakikat tüm çıplaklığıyla meydana çıkacak olursa, bütün hepsinin hesabını, Türk Milleti bizzat soracaktır. Çünkü: Gerçek, gerçektir. Onun eksiği, fazlası olmaz, olamaz!
Böylesine kör bir inatla ve hem de “Türk Milletinin şerefli adını” da kalkan gibi kullanmak, hiçbir gerçeği örtbas etmez. Edemez!
Bu konuda siyasilerin, bürokratların sivri beyanatları. Medya’nın büyük bir kısmının; ister lehte ve ister aleyhte, hiç fark etmez “Ermeni adını” kendilerine malzeme eder şekilde ve kendi siyasî yönlerine göre kullanmaları: Ne Türkiye’ye ve ne de Ermenilere, daha doğrusu, Ermenistan ile dış Ermenilere herhangi bir fayda temin eder. Tam aksi, sadece Türkiye üzerinde muhtelif emeller besleyen emperyalist devletlerin ekmeğine yağ sürer!..
İlk şu noktayı aydınlığa kavuşturmak lâzımdır: (1915 Tehciri) Türk Milleti’nin değil: Osmanlı-Türk İmparatorluk Devleti Hükûmetlerinden “İttihat ve Terakki Fırkası”nın marifeti olmuştur.
Bu durumu bir türlü anlamak istemeyen ve koca bir İmparatorluğun kendi teb’asını, yekdiğerine düşürebilmek uğruna, ülke içinde ayrıcalıklar meydana getirenlerin: “Osmanlı’da Türk ve Ermenilerin, Ermenistan’da ise “Hınçak ve Taşnak Fırkaları”nı pek güzel kullanabilmiş olduklarını görebilmekten uzak kalanların, bizim düşünce ve endişelerimizi pek anlayabileceklerini hiç mi hiç sanmıyorum. Benim sözüm; münevver ve millet olabilme vasfını iyi bilen ve bir bütün olarak değerlendirenleredir.
Ağızlarında sakız olmuş: (Türk milleti katliam yapmaz!) Cevabım şudur: Evet, Türk Milleti katliam yapmaz. Lâkin, “İttihat ve Terakki Fırkası” yapar da öteye bile geçer..
Efendim “Soykırım” tabiri sadece Almanların, Musevilere karşı uyguladıkları vahşi icraat için kullanılabilirmiş ve bu 1948’de BM tarafından kabullenilip, kanunlaştırılmış. Bunun doğru bir icraat olup, olmadığı hakkında herhangi bir fikir zikredecek değiliz. Zira, bu tabirin “1915 Tehciri” ile bağlantısı, Ermeni olmayıp da; mezkûr vak’ayı siyasî matah haline getirebilmek için yakıştıranlar tarafından konmuştur. Biz Ermeniler bu uğursuz vak’a için (METZ YEĞERNİ) yanî, (BÜYÜK HADİSE) deriz. Kaldı ki, adı her ne olursa olsun: Katliam yapılmış mıdır, yapılmamış mıdır?... Önemli olan odur ve tek kelime ile bu trajik vak’a olmuştur. Failleri ise: (İttihat ve Terakki Fırkası) çeteleridir.
Görülüyor ki, ısrarla müdafaa edilen, daha doğrusu savunulan Türk Milleti değil, doğrudan “İttihat ve Terakki Fırkası”dır. Ancak, hiç de dürüst olmayan bir taktikle, Türk Milleti’nin şerefli adı bu uğursuz trajik vak’anın örtbas edilebilmesi için adeta bir kalkan olarak kullanılmaktadır.
Siyasilerimiz, bürokratlarımız ve adına medya denen “sesli ve sessiz basınımız” bu konuya temas ederken hiçbir şekilde “Türkiye Ermenilerini” dikkate almadan ulu orta diledikleri gibi Ermeni adını kötülemek, Ermenileri Türk düşmanı gösterebilmek için her ne lazımsa yapmaktadır.
Vak’a nerede zuhur etmiştir? Hemen söyleyelim, hepimizin bildiği gibi Osmanlı topraklarında. Yanî, mezkûr vak’a bizlerin başından geçmiştir. Ama velâkin, bu konuda bizlere değil, her daim bilhassa yabancı sözde tarihçilere sorulmakta ve hemen herkes dilediği gibi fikir yürütebilmekte, bizim adımızı karalamaktadır...
Peki bu doğru mudur?... Bizlerin öz vatanımız Türkiye’de böylesi şartlar altında, yanî adı lekeli bir kavim olarak, huzur içinde yaşayabilmemize hiç imkân var mıdır?.. Ermeni adı Türkiye’de küfür manasında kullanılmaktadır. Ve en ufak bir kıvılcım, hemen herşeyin sonunu getirebilir...
Siz, merhum Hırant Dink için onbinlerin yürümesine: (BİZ HEPİMİZ HIRANTIZ, BİR HEPİMİZ ERMENİYİZ) gibi sıcak sloganlar atılmasına, aynı sloganların yazıldığı pankartlar gösterilmesine vs. pek güven beslenemez. Zira, mezkûr sloganlardan rahatsız olan bazı kesimler de mevcuttur ve bu kesim hiç de küçümsenemez. Kaldı ki, merhum adına yürüyen onbinler daha ziyade “sosyalist kesimdendi.” Bunun böyle olduğunu gazeteler de açıkça yazdı.
Bir hususu gayet iyi değerlendirmek lazımdır: (Olsun dış dünyada ve olsun ülkemiz içinde ister olumsuz, ister olumlu, Ermeni adı sadece “siyaseten” kullanılmaktadır.) Aslında Ermeni kimsenin umurunda dahi değildir!...
Merhum Hırant Dink’in feci bir cinayete kurban gitmesini ve Dink davasının olumlu sonuçlanmamış olması vs. için yürüyüş yapan onbinlerce insanın adeta cihana haykırırcasına dava sonucunu protesto etmeleri, biz Türkiye Ermenilerini tabii ki, memnun kılmıştır. En azından; bütün menfi durumlara rağmen, mensubu bulunduğumuz Türk Milletinin bizlerden kopmamış olduğunun açık ispatıydı. Bu bakımdan her ne kadar teşekkür etsek azdır. Ancak, bir ayrı husus daha var ki, hemen hepsinden önemlidir ve her Türk Ermeni’sinin böylesine bir değerlendirmenin karşısında saygı duyarak teşekkür edeceğinden eminim. Durum aynen şudur; “Türkiye’de antisemitizm” konulu toplantıda söz alan Sayın İshak Alaton, “1915 Tehciri” konusunda şöyle buyurmuş:
(Bulgaristan Parlamentosunun Türklere karşı uygulanan asimilasyon politikalarını kınayan bildirisi örnektir. Gözümde saygınlık kazandılar. Ben artık saygınlık arıyorum. “1915’te olanlar için” özür dilemeliyiz. O zaman daha muteber oluruz. Bulgarlar yaptı. Biz neden yapmayalım!..)
İşte asıl mesele budur ve Sayın Alaton böylesine çok hassas bir meseleye mertçe parmak basmasını bilmiş. Demem odur ki; Sayın Alaton’un parmak bastıkları faktör, Merhum Hırant trajedisinin temelini teşkil eder. Zira; ister yanlış ve ister doğru. Merhum Hırant’ın böylesi bir cinayete kurban gitmesinin temelinde, Sayın Alaton’un parmak bastıkları faktör yatar. Unutulmaması lâzımdır ki, şayet Hırant “Ermeni Meselesi” ile alakadar olmuş olmasaydı, hiçbir zaman böylesine acı bir sonla karşılaşmayacaktı. İşte bütün mesele bu noktadadır: Ne bir eksik, ne bir fazla!... O hâlde, onbinler daha ziyade meselenin bu yönü üzerinde dursalar, daha isabetli bir iş yapmış olurlar. Zira: Türkler de, Ermeniler de bu uğursuz vak’anın asıl faillerini öğrenmedikçe, hiçbir şey düzelmeyecek ve her daim en çok zarar gören Türkiye Ermenileri olacaktır ki, böyle olması Türkiye içinde hayırlı olmaz. Zira: Türkiye Ermenilerinin büyük bir kısmı yabancı ülkelere göç etmeye mecbur kalınca, Türkiye üzerinde muhtelif niyetler taşıyan bazı devletleri memnun etmekten gayrı hiç bir sonuç vermez. Merhum Hırant Dink’e gelince, ne denir Hz.Allah rahmetini üzerinden esirgemesin!
“Sözde Soykırımı” gibi aşağılayıcı tabirlerle yıllardır hep canımız acıtıldı ve hâlâ acıtılıyor!... En ziyade zorumuza giden de; Aslen Türk olmayıp da Türk adına konuşup, yine Türk adıyla bizleri aşağılayanlar, canımızı daha ziyade acıtmaktadır!...
Tut ki, “1915 Tehciri” olmamıştır. Ya: “40’lı 50’li yıllarda” başımıza gelenler!... Dahası, 1997’de Ermenileri aşağılama modasına uyan bir Hanım siyasimizin: (Öcalan Ermeni dölü. Bir Ermeni dölü çıkıp ülkeyi bölmeye çalışıyor.) demiş daha sonraları bir profesör de: (Anadolu’da Hıristiyanlığın kökünü biz kazıdık!) diyebilmişti. Kök nasıl kazınır sorabilir miyim?..
“1915 Tehciri” ve o esnada katliam olmuş mudur, olmamış mıdır. Yeni makalemde de inşallah bu konuyu yazacağım. Meselâ: (POZANTI) denince hemen her Türk Ermeni’sinin tüyleri ürperir... Acaba o (sözde) diyenlere ne hatırlatıyor?... Hep merak ederim!...
Yeni makalemde buluşabilmek dileği ile, hepinize hayırlı günler dilerim efendim.